TÜSİAD, hükümete, bürokratlara ve milletvekillerine bu konuda bir
rapor gönderdi. TÜSİAD, yazar Elif
Şafak’ın 21
Eylül’deki duruşmasının AB nezdinde olumsuz etki yaratacağı endişesini iletti.
TÜRK
Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), bugün işbaşı yapan
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nden (
TBMM) ilk iş olarak Türk
Ceza Kanunu’nun (TCK) 301’
inci maddesinin değiştirmesini bekliyor. Önümüzdeki ay açıklanması beklenen
Avrupa Birliği (AB)
ilerleme raporu öncesinde, pek çok gazeteci ve yazar gibi
Elif Şafak’ın da 21 Eylül’de yargılanacak olmasının Türkiye açısından olumsuz etki yaratacağından endişelenen TÜSİAD, TBMM’de ele alınacak ilk
gündem maddelerinden birinin 301’inci madde olması gerektiğini savunuyor.
MECLİS TATİLDEYKEN ÇALIŞTILAR: TBMM’nin
tatil döneminde de boş durmayan TÜSİAD, bu dönemde
Ankara’da yoğun bir çalışma dönemi geçirdi. "Türklüğü, Cumhuriyeti veya
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 3 yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır" hükmünün yer aldığı 301’inci maddenin düşünce özgürlüğünün önünde büyük bir engel olduğunu vurgulayan TÜSİAD yöneticileri, bu maddenin yeniden ele alınması gerektiği konusundaki görüşlerini Ankara’ya iletti. Özellikle TÜSİAD’ın Ankaralı üyeleri bu konuda aktif olarak çalıştı. İlerleme Raporu yayınlanmadan Meclis’ten çıkması beklenen 9’uncu Uyum Paketi’nin içine 301’inci maddenin de alınması gerektiği görüşünde olan TÜSİAD,
Başbakanlık Müsteşarlığı’ndan milletvekillerine kadar bunun gerekliliğini anlatmaya çalıştı. Bugün açılacak Meclis’in bir an önce bu maddeyi gündemine almasını isteyen TÜSİAD, "Maalesef tadilat sonuç vermedi, bu yasanın yeniden elden geçirilmesi gerekiyor" görüşünde.
KOMİSYON RAPORU: TÜSİAD’ın bu konudaki beklentisini Başkan Ömer
Sabancı da 15 Eylül’de
Bursa’da yapılan TÜRKONFED Başkanlar Konseyi toplantısında dile getirdi. Burada
ekonomik riskler kadar siyasi riskler konusuna da değinerek, "AB sürecindeki kısa dönemli tıkanıklıklar karşısında soğukkanlı ve akılcı olmamız gerektiği ortaya çıkıyor" diyen Sabancı, düşünce özgürlüğü konusunu gündeme getirdi. Sabancı, bu maddeyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: "Bugün TCK’nın 301’nci maddesi ile yeniden gündemde olan ’düşünce suçu’ kavramından bir türlü tam olarak kurtulamıyoruz. Kapıdan kovuyorsunuz bacadan giriyor.
Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’nun son raporu da bu durumun bir sonucu."
ŞAFAK’IN DAVASINI AB İZLİYOR: Pek çok gazeteci ve yazarın bu maddenen yargılanmış olması, son olarak Hırant Dink’in cezasının
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca iki karşı oya karşın onanması gibi gelişmelerin AB çevlerince yakından izlendiğini ve bunun Türkiye’ye karşı olumsuz görüşleri artırdığından yakınan TÜSİAD, yazar Elif Şafak’ın da 21 Eylül’de yargılanacak olmasının bu olumsuz görüşleri destekleyeceğini düşünüyor. Şafak’ın "Baba ve Piç" adlı romanında "Türklüğü alenen aşağılamak" suçlamasıyla 301’nci maddeden hakim önüne çıkacak olmasından birkaç gün sonra, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Türkiye Raporu’nun görüşülecek olması bu yöndeki rahatsızlığı artırıyor.
301’inci madde nedir
TÜRK Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesine göre, Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM’yi alenen aşağılayan kişiler hakkında, altı aydan üç yıla kadar
hapis cezasına istemiyle
dava açılabiliyor. Ayrıca,
Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, yargı organlarını, askeri veya
emniyet teşkilatını aşağılayan kişilerin, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, Türklüğü aşağılamanın yurtdışında bir Türk vatandaşınca işlenmesi halinde, eylemi gerçekleştiren kişiye verilecek cezanın üçte bir oranında artırılacağı öngörülüyor.
Türkiye aleyhtarları durumu istismar ediyor
TCK’nın 301’nci maddesinin yeni düzenlemesinin, "
ifade özgürlüğü alanında yeni bir
açılım sağlama amacını güttüğünü" hatırlatan Ömer Sabancı, bu konuda şunları söyledi: "Ancak bu amaç gerçekleşmemiştir. Düşünce suçu mahkûmiyetleri, Türkiye aleyhtarı lobilerin konuyu istismarına yol açmaktadır. Bu çerçevede, TCK’nın 301’nci maddesi ve benzeri düşünce ve ifade özgürlüğünü ilgilendiren maddelerin, ana gaye ışığında bir an önce gözden geçirilmesi suretiyle, hak etmediğimizi düşündüğüm ’demokratik açıdan tam olarak gelişmemiş
ülke’ eleştirilerini bertaraf etmeliyiz. Şunu da unutmayalım ki, Türkiye demokratik açılımlarına devam ettiği sürece,
Kıbrıs başta olmak üzere, tüm uluslararası ilişkilerinde konumunu güçlendirmiş olacaktır."