CEVHERİ GÜVEN- Turkish Minute.com
Adalet Bakanlığı verilerine göre; 2016-2020 arasında toplamda 1 milyon 576 bin 566 kişi hakkında terör soruşturması açılan Türkiye’de son beş yıldır “tehlikeli tutuklu” statüsüne sokulan özel bir grup var. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, çoğunlukla siyasi tutuklulardan oluşan bu grubun kaldığı şartları işkence olarak değerlendiriyor. Kendisi de bir süre tehlikeli tutuklu statüsünde cezaevinde kalan Avukat Vural Ergül, tehlikeli tutuklu olarak kabul edilenlerin daha çok Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dava dosyalarında doğrudan müşteki olduğu ya da davalarına müdahil oldukları kişiler olduğunu söylüyor.
Adalet Bakanlığının “özel gözetim gerektiren tutuklu” olarak nitelediği kişileri cezaevi yönetimleri “tehlikeli tutuklu” olarak adlandırıyor. Tehlikeli tutuklular, tek kişilik hücrelerde tutuluyorlar. Hücrelerin pencereleri bir kalemin geçemeyeceği sıklıkta demir örgüyle kaplı. Dışarıdan çok az ışık sızabiliyor. Günde sadece bir saat hücrelerinin dışına çıkma hakları var. Tek başlarına çıktıkları havalandırma boşluğu da bir çeşit hücre. 8 metrelik duvarlarla çevrili kutu şeklindeki havalandırma alanın genişliği 4.70 metre, uzunluğu ise 8.70 metre ve tavanı iki kat tel örgüyle kaplı. Kabaca 10 adımlık bir alan.
Tehlikeli tutukluların, duvarların üzerinden bile olsa bağırarak diğer tutuklularla konuşmaları yasak. Bunu denediklerinde disiplin cezası alıp 4 hafta süreyle cezalandırılıyorlar. Ellerinden alınan ilk hak, aileleriyle haftada bir 10 dakikalık telefonla görüşebilme hakkı oluyor.
5 metrekarelik hücreler
Kendisi de bir süre tehlikeli tutuklu statüsünde izolasyon altında tutulan avukat Vural Ergül, Bakırköy Kadın Cezaevi gibi eski ve küçük cezaevlerinde tehlikeli tutuklu sınıfına sokulan kişilerin 5 metrekarelik hücrelerde tutulduğunu söylüyor. Ergül, yasalara göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kesinleşen kişiler ve cezaevinde çevresine saldıran kişiler tehlikeli tutuklu statüsüne alınması gerekirken, 2016 yılından beri bu yöntem siyasi bir cezalandırma şeklinde uygulanıyor. “Bu kişiler henüz tutuklu, hükümlü değiller” diyen Ergül, Adalet ve Kalkınma Partisinin doğrudan müdahil olduğu ya da şikayetçi olduğu davalardan tutuklu kişilerin daha çok bu statüye sokularak ağır bir izolasyona tabi tutulduklarını belirtiyor. Ergül, ağır izolasyon şartlarına dikkat çekerek bunun işkence olduğunu vurguluyor.
Başka insan görmemesi esas
Tehlikeli tutukluların yakınlarının verdiği bilgiye göre uygulama şu şekilde:
Tehlikeli tutukluların zorunlu olmadıkça hiçbir halde hücrelerinden çıkartılmaması esas. Avukat görüşüne, berber veya hastaneye getirilip götürülürken hiçbir halde başkaca bir tutuklu ya da hükümlü ile karşılaştırılmıyor. Tehlikeli tutuklu hücresinden çıkartılacak olursa hücrenin başındaki gardiyan telefonla geçiş yapacağı koridorlardaki diğer gardiyanları uyarıyor, koridorlar boşaltıldıktan sonra geçiş yapılabiliyor. Tutuklular cezaevi içerisinde bir yerden bir yere nakledilirken bile hiç bir halde insan yüzü görsün istenilmiyor. Zorunlu olarak bir tehlikeli tutuklu getirilip götürülürken koridorda bir başka tutuklu ile karşı karşıya gelirse bu durumda tehlikeli tutuklu duvara döndürülerek bekletiliyor, koridor boşaldıktan sonra tehlikeli tutuklunun cezaevi içerisindeki bir yerden bir yere gidişi tamamlanıyor.
S Tipi Cezaevi
Türkiye’de cezaevleri harflerle derecelendirilmiş durumda. Ağır tecrit nedeniyle eleştirilen “F Tipi” cezaevlerinden sonra tehlikeli tutuklu statüsüne alınanlar için “S Tipi” ismi verilen ancak şartlarını kamuoyunun henüz bilmediği bir cezaevi statüsü de var. Adalet Bakanlığı Cezaevleri Genel Müdürlüğünün resmi yönetmelikleri S Tipi Cezaevi hakkında hiçbir bilgiyi paylaşmıyor.
Vural Ergül, S Tipi Cezaevi hakkında kamuoyuna çok az bir sızıntının olduğunu söylüyor:
“S Tipi uygulamada yeni çıktı. Adalet Bakanlığı kaynaklarında ayrıntılı bilgi yok, biz avukatların fiilen edindiği bilgiler var. Antalya, Bursa gibi şehirlerde de var. Tek kişilik hücreler halinde yalıtılmış tutuklu ve hükümlüler için şekillendirilmiş. Fazlaca bilgi yok. Nasıl bir ceza uygulaması olduğunu bilen de yok. Bu Adalet Bakanlığının uygulamaya en son kattığı cezaevi.”
Tehlikeli tutuklu listesindekilerden bazıları
Tehlikeli tutuklu listesine alınanların sayısı her geçen gün artarken, en bilinenleri Erdoğan iktidarının dört bakanına karşı 2013 yılında yolsuzluk operasyonu gerçekleştiren polisler. Erdoğan, yolsuzluk soruşturmasını hazırlayan polisleri, ‘iktidarını devirmeye çalışan darbeciler’ olarak suçladıktan sonra 2014 yılında tutukladı. Polis amirleri Ömer Köse ve Yakup Saygılı, tehlikeli tutuklu sınıfındalar. En ağır şartlarda tutulan isim ise eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk. Erdoğan tarafından 2016 yılında gerçekleştirilen başarısız darbe girişiminin lideri olarak nitelenen Akın Öztürk’ün hücresinin yan tarafındaki hücreler de boş tutuluyor. Suriye’ye silah götüren tırları durdurduğu gerekçesiyle tutuklu bulunan Tümgeneral Hamza Celepoğlu da tehlikeli tutuklu sınıfında. Bir başkası ise eski MİT çalışanı Enver Altaylı. Gazeteci Hidayet Karaca da tehlikeli tutuklu sınıfında.
Mahkeme kararları uygulanmıyor
Beş yıldır tehlikeli tutuklu statüsünde yalıtılmış halde tutulanlardan Enver Altaylı, durumu mahkemeye taşıdı. Keyfi olarak ağır izolasyona tabi tutulduğunu belirten Altaylı, açtığı davayı kazandı. Mahkeme havalandırma süresinin bir saatten dört saate çıkmasına hükmetti. Ancak Cezaevi Savcılığı, konunun idari bir karar olduğunu belirterek, mahkeme kararını uygulamadı.
Vural Ergül, müebbet hapis cezasına çarptırılan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın şartlarının bile tehlikeli tutuklulardan iyi olduğunu söylüyor:
“Ben Öcalan’ı emsal alıyorum, çünkü devletin bütünlüğüne yönelik bir suçtan mahkum. Ama Öcalan’ın televizyonu, süresiz aletli spor yapabilme hakkı var. Tehlikeli tutuklular ise kendi paralarıyla radyo dahi alamıyorlar. Öcalan’a uygulanan hukuku özlüyoruz. Ona uygulanan hukuka bile muhtaç halde tehlikeli tutuklular. Sistematik, sürekli, düzenli, örgütlü ve örtülü bir işkence durumu söz konusu. Terör tutuklularının tek başlarına tutulmaları Türkiye’de yaygın ama tehlikeli tutuklu statüsü apayrı bir izolasyonu içeriyor. Tutuklunun dış dünya ile ilgili tüm bağları kopartılıyor. Temiz hava alma hakları 5 yıldır günde yalnızca bir saat süre ile sınırlandırılan tehlikeli tutukluluların hemen tamamında ciddi sağlık sorunları başgöstermiş.
Hiçbir canlı için dahi kabul edilemez bu halin kötü muamele ve işkence olduğu tartışılmaz.”
“24 saat tek başına”
Enver Altaylı’nın avukatı Dilara Yılmaz’ın Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 30.09.2020 tarihli 41 sayfalık işkence ve kötü muamele dilekçesinde durum şöyle anlatılıyor:
“77 yaşında olan müvekkilim 38 aydır her günün 24 saatini tek başına geçirmek zorunda bırakılmaktadır. Her günün 23 saatini hareket alanı iki üç metre karelik bir hücrede tek başına bırakılmaktadır. Günde bir saat pis kokulu, sekiz metrelik duvarlarla çevrili yaşına rağmen ihtiyaç duyduğu halde güneş almayan biryerde tutulmaktadır. Günde bir saat orada yürümesine izin verilmektedir fakat o zamanda da tek başına kalması temin edilmektedir. 38 aydır hiç kimseyle sosyal temasına izin verilmemiştir.”
İşkence raporlaştırıldı
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, tehlikeli tutuklu statüsünde tutulan 77 yaşındaki Enver Altaylı’nın durumunu incelediği raporda durumun işkence olduğunu tespit etti. Adli Tıp Uzmanı Dr. Ümit Biçer ve Klinik Psikiloji ve Tıp Doktoru Dr. Türkcan Baykal tarafından hazırlanan raporun sonuç kısmında şöyle dendi:
“Uluslararası standartlar ışığında, kişinin cezaevinde tutulma biçimi olan belirsiz süreli/süresiz uzatılmış tek başına kapatılma ve kişinin yaşı, fiziksel, ruhsal, zihinsel sağılığı birlikte değerlendirildiğinde; uygulamanın işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma kapsamında değerlendirilebileceği kanaatini bildirir bilimsel değerlendirmedir”
Tutuklu yakınları: Tehlikeli tutuklu listeleri siyasi olarak hazırlandı
Bir kişinin tehlikeli tutuklu olduğuna her cezaevinin “Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı” karar veriyor. Yasa gereği karar 7 kişilik bir kurul tarafından geçici olarak verilebilecekken, 5 yıldır tehlikeli tutuklu statüsünde tutulanlar var. İsmini vermek istemeyen tehlikeli tutukluların yakınları, uygulamanın birden çok cezaevinde aynı anda devreye sokulmasının, tehlikeli tutuklu listesinin cezaevleri dışında hazırlandığı ve Adalet Bakanlığı üzerinden cezaevlerine gönderildiği iddialarına haklılık kazandırdığını belirtiyorlar. Yakınlara göre uygulama tamamen siyasi bir cezalandırma.
Halen tehlikeli tutuklu olarak bulundurulan tutuklu sayısı tam olarak bilinmemekle beraber Avukat Vural Ergül, sayının 500 ile 1000 arasında olabileceğini söylüyor. Tehlikeli tutuklular arasında 150 kadar general, eski polis amirleri, MİT çalışanları, gazeteciler ve Gülen Hareketinden isimler bulunuyor.
Dosyalar AİHM’in önünde
Tehlikeli tutuklulardan bazıları zaman zaman cezaevinde darba uğradıkları iddiasıyla gündeme geldiler. Eski polis amiri Ömer Köse, gardiyanlar tarafından tek kişilik hücresinde saldırıya uğradığı gerekçesiyle şikayetçi oldu. Tekirdağ Cezaevinde tutulan Köse’nin bulunduğu odada kaloliferlerin kapatıldığı, sıcak su verilmediği, soğuk suyun ise çok az verildiği de avukatları tarafından şikayet konusu yapıldı.
Tehlikeli tutuklu olarak bulundurulan bazı şüpheliler ise ayrıca istekleri dışında zorla saçlarının kestirildiği iddiası ile de gündeme geldiler.
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde tehlikeli tutuklu statüsünde tutulanların açtıkları davalar halen devam ediyor
Vural Ergül, sistematik ve yaygın bu uygulamanın şühhesiz Türkiye’nin uluslararası sorumluluğunu doğuracağını, uygulamanın bugüne dek kamuoyunda dile gelmemiş olmasının Türkiye’deki insan hakları savunucularının eksik ve ayıbı olduğunu belirtiyor.