Peki, 2021’de neler olacak? Her ne kadar 2020 yılı ilişkilerde kötü bir haberle tamamlansa da uzmanlar bunun 2021’in de mutlaka kötü geçeceği anlamına gelmediğini ifade ediyor.
Biden’ın Türkiye’den ilk beklentisi ne olacak?
Şimdi herkesin merak ettiği soru şu; deneyimli siyasetçi Joe Biden’ın başkanlığı döneminde iki ülke artık sorunları bir şekilde en azından idare edilebilir düzeye getirip ilişkilerinde temiz bir sayfa açabilecek mi?
Uzmanlara göre, ABD’nin Joe Biden döneminde Türkiye’den ana beklentisi Transatlantik işbirliğini güçlendirmeye yönelik adımlar atması; özetle S-400’den Doğu Akdeniz’deki gerilime kadar uzanan birçok konu başlığında bir NATO müttefiki gibi davranması olacak.
VOA Türkçe’ye konuşan Amerikan Alman Marshall Fonu (GMF) Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı bu konuda, “Biden'ın aslında dış politikadaki belki de baskın olarak şu anda öne çıkan tek politik yaklaşımı Avrupa ile ilişkileri yeniden yakınlaştırmak. Yani Transatlantik işbirliğini yeniden güçlendirmek. Dolayısıyla ABD olarak bu yönde çalışırken diğer müttefiklerden de yani Türkiye dahil Avrupalı müttefiklerden de benzer bir yaklaşım sergilemelerini bekleyecek. Bu çerçevede tabi Türkiye'den Transatlantik uyum ve güvene zarar verdiğini düşündüğü politikalarını değiştirmesini isteyecek. Bunların arasında savunma sanayinin, Rusya'yla yakınlaşmasından Doğu Akdeniz'de NATO üyeleriyle Türkiye'nin yaşadığı gerilime kadar Türkiye'den talepleri olacaktır. Bunun yanı sıra tabii Kıbrıs bir NATO ülkesi olmasa da yine bu konuda da Biden'ın Trump'tan daha aktif olması ve Kıbrıs'ta gerilimi düşürmek üzere tarafları yeni bir sürece teşvik etmesi de beklenebilir. Hatta belki de göreve gelmesinin ilk birkaç ayı içinde bir Kıbrıs özel temsilcisi bile atayabilir, Biden” diye konuştu.
Uzmanlara göre, ilişkilerde yeni dönemde de S-400 konusu en önemli gündem maddelerinden biri olacak. Ünlühisarcıklı, gerek Biden’ın gerekse Türkiye’nin gündeme taşıyacağı konularından birinin yaptırım sürecinin yönetilmesi ve mümkünse sona erdirilmesi olacağı görüşünde. GMF uzmanı, Ankara’dan atması beklenen adımlardan belki de ilkinin Rusya’yla son yıllardaki yakınlaşma sürecini artık bırakması ve yüzünü Transatlantik ittifaka yeniden çevirmesi olacağını ifade etti:
“NATO'nun veya Transatlantik işbirliğini güçlendirmenin belki bir uzantısı veya onun kapsamında da ele alınacak olan bir konu, NATO çerçevesinde Rusya'ya karşı bir tek bir politika geliştirilmesini, NATO ülkelerinin bu politika etrafında birleştirilmesini sağlamak. Çünkü Biden yönetimi daha doğrusu Demokrat Parti genel olarak Rusya konusunda çok kararlı bir duruş sergiliyor dolayısıyla Türkiye'den aslında Rusya'yla yakınlaşma sürecini yavaşlatması ve sona erdirmesini de bekliyor olacak.”
“Yaptırım kararı Biden için bir fırsat olabilir”
Türkiye’ye yaptırım kararının aslında Trump yönetiminde alınmış olmasının Biden için bir şans da olabileceği görüşünü dile getiren Ünlühisarcıklı, “Bence zamanlaması iyi oldu çünkü yeni başkanın ilk birkaç haftasında yaptırım uygulanacağına eski başkanın son birkaç haftasında uygulanması bana göre yeni başkana bir anlamda beyaz sayfa açmak için veya ilişkileri olumlu bir döngüye sokmak için bir fırsat verdi" diye konuştu.
Ünlühisarcıklı, yaptırım paketinin Amerika'nın daha önce Çin'e uyguladığı CAATSA yaptırım paketiyle bire bir aynı olduğuna da dikkati çekerek, "Yani aslında sanırım şu olmadı, ‘Amerikan yönetimi hadi öyle bir şey yapalım ki Türkler'e ders verelim’ veya ‘ya Türkiye bizim müttefikimiz biraz daha hafif bir paket uygulayalım’ falan gibi düşüncelerle değil aslında standart uygulamasını yapmış gibi görünüyor” dedi.
Ünlühisarcıklı'nın dikkat çektiği bir husus da yaptırımların Türk ekonomisini hedef almaması, hatta savunma sanayinin bütününü de hedef almaması. Şimdi başka kanallarla yapılacak alımların, veya örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Savunma Sanayi Başkanlığı’nı kapatıp, oluşturabileceği yeni kurumun da yaptırım paketine dahil edilip-edilmeyeceği sorusunun öne çıktığını ifade eden Ünlühisarcıklı’ya göre, bu noktada iki ülkenin de önünde bir manevra alanı var:
“Türkiye'nin savunma sanayi başkanlığı kanalını kullanmadan yapacağı savunma sanayi dış ticareti ve işbirliklerinin olağan mı kabul edileceği yoksa bir yaptırımı delme girişimi olarak mı kabul edileceğiyle ilgili (kararı) yeni Amerikan yönetimi karar verecek. Ve tabii yeni Amerikan yönetiminin kararını Kongre kabul edecek mi, benimseyecek mi, Kongre farklı bir uygulamaya gidecek mi? Bunu da göreceğiz. Bu da bir müzakere alanı açıyor aslında Amerika'yla Türkiye arasında. Bu yaptırımlar Türk-Amerikan ilişkilerini etkileyeceği gibi Biden yönetimiyle beraber Türk-Amerikan ilişkilerinin içine gireceği iklim ve bu iklimde Türkiye'nin nasıl hareket edeceği de yaptırımların nasıl uygulanacağını belirleyecek. Dolayısıyla aşırı bir örnek verecek olursak, Türkiye-ABD ilişkilerinde diğer sorunlar diyelim ki yönetilebilir sınırlara geldiyse ve Türkiye'yle ABD birkaç dış politika ve güvenlik dosyasında birlikte çok yakın çalışıyorlarsa bana göre Washington Türkiye'nin savunma sanayi başkanlığını baypas ederek başka kanallardan Amerikan savunma şirketleriyle işbirliği yapmasına göz yumacaktır. Öte yandan Ankara ile Washington arasındaki ilişkiler şu anda olduğu gibi gerginse hatta daha da tırmandıysa bu yaptırımlar nedeniyle bana göre ya ABD yönetimi ya da ABD Kongresi savunma sanayi başkanlığı dışındaki alanlarda da Türkiye'yi sıkıştırmak için yeni girişimlerde bulunabilir. Dolayısıyla aslında yaptırımlar ilişkiyi değil ilişkinin seyri yaptırımların nasıl uygulanacağını belirleyecek diye düşünüyorum.”
2021’de Halkbank davası karara bağlanacak
2020 yılında ilişkilerde en çok konuşulan konulardan biri olmayı sürdüren New York’taki Halkbank davasının 2021 yılında karara bağlanması öngörülüyor.
Şu ana kadar reddi hakim, özel ve ayrıcalıklı yargılanma ve davanın düşürülmesi konusundaki talepleri reddedilen Halkbank’ın artık üst mahkemelere yeni bir başvuru şansının kalmadığı belirtiliyor.
28 Şubat’ta 12 kişilik jüri heyetinin seçilmesinin ardından 1 Mart’ta seri duruşmaların başlaması ve davada kararın çıkması bekleniyor.
Açıklamaların tonundaki yumuşama normalleşme sürecinin işareti mi?
İlişkilerdeki tüm bu gerilimlere ve Biden’ın geleneksel olarak özellikle Erdoğan’ı eleştiren tavrına rağmen, iki tarafın yeni dönemde beyaz sayfa açabileceği, artık bir normalleşme sürecini başlatabileceği yönünde işaretler de var. Son haftalarda Ankara’dan yapılan açıklamalarda, hatta yaptırım kararından sonraki açıklamalarda bile, eleştirilerin arkasında iyimser bir ton da göze çarpıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, Türk yetkililerden ilişkileri normalleştirme arzusunu dile getiren mesajlar dikkat çekiyor. Ünlühisarcıklı aynı durumun Biden için de geçerli olduğuna işaret etti:
“Benzer bir soru Biden yönetimi için sorulabilir. Aslında Biden yönetimi Türkiye ve Erdoğan açısından belli sorunları yanında getiriyor. Öte yandan unutmayalım ki Biden yeni bir başkan olacak ve yeni bir başkanın amacı müttefikleri kaybetmek değil mümkünse kazanmak. Sorun yaratmak değil mümkünse var olan sorunları çözmek olacaktır. Dolayısıyla nasıl Erdoğan yönetimi ABD'yle ilişkileri normalleştirmek üzere bir irade beyanında bulunuyorsa ben Biden yönetiminin de benzer bir yaklaşımı olacağını düşünüyorum.”
Ancak normalleşme süreci olacaksa da bunun kolay olmayacağı kesin. Zira son yıllarda yaşanan gerilimler sadece iki ülke ilişkilerini etkilemekle kalmadı, iki ülke kamuoylarının birbirlerine bakışını da etkiledi. Türkiye’de 2020 yılı boyunca yapılan farklı anketlerde Amerika’nın Türk halkının gözünde ciddi ölçüde değer kaybettiği gözlenirken, Amerikan medyasında da Türkiye’yle ilgili olumlu bir yazıya rastlamak çok zor.
Biden özellikle insan hakları konusunda Trump yönetiminden çok daha hassas bir lider ve bu dönemde ABD’nin Türkiye’yi daha yakın mercek altına alacağı kesin. Türkiye’deki ABD konsolosluğu çalışanlarının 2020’de hapis cezalarına mahkum edilmesi de ilişkilerde önemli pürüz oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor.