Raporda, 2021 yılında küresel ekonomik faaliyetler iyileşme gösterse ve Avrupa ile Orta Asya ülkelerindeki ekonomik verimlilik artsa da pandemiyi kontrol altına almada bu bölgede hala zorluk çekildiği kaydedildi.
Rapora göre Avrupa ve Orta Asya'daki gelişmekte ve kalkınmakta olan ülkelere ilişkin veriler, pandeminin şirketler üzerinde derin etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Küçük, yeni ve kadınların sahibi olduğu şirket ve işyerlerinin pandemiden daha büyük hasar aldığı ve toparlanma sürecinde daha çok zorlandığı görülüyor. Ancak özellikle daha rekabetçi piyasalara sahip ülkelerde pandeminin yol açtığı ekonomik krizin, ekonomik faaliyetlerin daha verimli firmalara kaymasına yol açtığı gözleniyor. Pandemi öncesinde yüksek verimliliğe sahip olan firmaların satışları daha az düştü. Bu firmalar faaliyetlerini çevrimiçi ortama taşıyarak ve uzaktan çalışma sistemine odaklanarak kriz şartlarına daha hızlı ayak uydurdu.
Ekonomiler toparlanma aşamasına girerken tüm ülkelerde hükümetlerin gelecekteki olası krizlere karşı dayanıklılığı arttırmak ve sürdürülebilir uzun vadeli ekonomik büyüme süreci oluşturmak için rekabetçi bir iş ortamı yaratmaya odaklanması gerekiyor.
2022 yılında pandeminin etkilerinin azalmaya başlaması, ticaret ve yatırımlardaki toparlanmanın ivme kazanmasıyla ekonomik büyüme oranının yüzde 3,8'e çıkmasının beklendiğini kaydeden rapor; pandeminin beklenenden uzun sürmesi, dış mali koşulların sıkılaşması, belirsizliğin artması ve jeopolitik gerginliklerin yeniden tırmanması durumunda büyümenin beklenenden zayıf olacağı öngörüsünde bulunuyor.
Dünya Bankası raporu Türk ekonomisi hakkında ne diyor?
Rapora göre Türk ekonomisinin 2021'in ikinci çeyreğinde G-20 ülkeleri arasında ikinci en yüksek büyüme oranına sahip olmasında rol oynayan etkenler, iç ve dış piyasalardaki güçlü talep ve Covid-19'un etkili kontroluydu.
Türkiye'de 2021 yılında gayrisafi milli hasılanın yüzde 8,5 oranında büyümesi bekleniyor. Ancak ülke ekonomisinin önündeki en büyük zorluklar, para politikalarındaki güvenilirliği yeniden inşa etmek ve enflasyonu kontrol altına almak. Yoksulluğun 2019 ve 2020 yıllarındaki hızlı artışından sonra düşüşe geçmesinin beklendiğini kaydeden rapor, yoksulluk oranının daha da azaltılmasının kapsayıcı bir ekonomik iyileşme süreci oluşturmaktan ve savunmasız gruplara yeterli desteği sağlamaktan geçtiğinin altını çiziyor.
Kilit şartlar ve zorluklar
Dünya Bankası raporu, 2002 ile 2017 yılları arasında yüksek büyüme hızı yakalayan Türkiye'nin son on yılda reform ivmesindeki düşüşle beraber verimlilikteki büyümesinin de yavaşladığını kaydediyor. Büyümeyi kredi patlaması ve talep teşvikiyle destekleme çabalarının iç ve dış zafiyetleri daha da arttırdığını yazan rapora göre özel sektördeki yüksek borçlar, cari açık, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik oranı, 2018 yılı Ağustos ayından bu yana makro finansal istikrarsızlığı körüklüyor.
Hükümet, Corona virüsüyle mücadele için hızlı ekonomi politikası geliştirse de bunun gevşek para politikasına ve hızlı kredi genişlemesine dayandığı görüldü. Türk ekonomisi, 2020 yılında olumlu büyüme deneyimleyen az sayıda G-20 ve OECD ülkesinden biriydi. Ancak enflasyonun yüzde 20'nin üzerine çıkması, dış mali ihtiyaçların hala yüksek olması, olumsuzluk olarak görülüyor.
Politikalarda güveni yeniden inşa etmek; çalışma, ürün ve mali piyasalara odaklanan reformlar yapmak, kurumların işleyişini güçlendirmek, Türk ekonomisinin yabancı yatırımcıları çekmesi ve verimlilikte büyümeyi canlandırması için atması gereken adımlar olarak öne çıkıyor.
Dünya Bankası raporu ayrıca yüksek enerji ve karbon yoğun bir ekonomi olması nedeniyle Türk ekonomisinin karbondan arınmaya yönelik küresel ve bölgesel politikalar karşısında savunmasız olduğunu kaydediyor.
Türk ekonomisindeki son gelişmeler
Türk ekonomisinin 2021'nin ikinci çeyreğinde yüzde 21,7'lik büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasındaki en yüksek ikinci büyüme oranına sahip olduğunun altını çizen rapor, aşılama kampanyasında kaydedilen ilerlemelerle Mayıs ayında pandemi önlemlerinin gevşetildiğini, bunun da iç piyasalardaki talebin artmasına katkıda bulunduğunu yazıyor.
Özel yatırımlar, dayanıklı ürün tüketimi ve hizmete olan talebin artması, borçlanma maliyetinin yüksek olması ve mali yardımların azaltılmasına rağmen büyümeye en çok katkıda bulunan öğeler olarak öne çıkıyor.
Ancak liranın değer kaybetmeye devam etmesiyle birlikte enflasyon yükseldi, uluslararası emtia fiyatları arttı. Ağustos ayında tüketici fiyatı endeksi yüzde 19,3'e yükseldi, gıda fiyatları yüzde 29 arttı, üretici fiyat enflasyonuysa yüzde 45,5 tırmandı. Buna rağmen TC Merkez Bankası politika faiz oranını yüzde 18'e düşürdü. Bu durum, TC Merkez Bankası başkanlarının sık sık değişmesinin zaten farkında olan yatırımcılar için belirsizliği daha da arttırdı.
Ekonomik büyümeye bağlı olarak 2021'de Ocak ile Temmuz ayları arasında yaklaşık 3 milyon kişiye istihdam sağlandığını kaydeden rapor, istihdamda pandeminin tetiklediği kriz öncesi seviyelere geri dönüldüğünü belirtiyor. Ancak istihdama yeni katılanlar olsa da işgücü katılımı, düşük bir oran olan yüzde 52,1 olarak kaydedildi.
Ekonomik öngörüler
Rapor, 2021'in ikinci yarısında büyümenin yavaşlamasının beklendiğini, ancak Türk ekonomisinin yine de 2022'de yüzde 3, 2023'te de yüzde 4 oranında büyüme yoluna girmeden önce 2021'de yüzde 8,5 oranında büyümesinin öngörüldüğünü kaydediyor.
Bu tahminler, Türkiye'de ve ana ihracat piyasalarında yeni pandemi kısıtlamalarının ya da makro finansal şartlarda aşırı harlanmanın olmayacağı senaryosu temel alınarak yürütülüyor.
Rapora göre enflasyon ise yüksek seyretmeye devam edecek; ancak 2021’de yüzde 17,7'den 2022'de yüzde 15, 2023'te de yüzde 13'e gerileyecek. Turizm ve ihracat güçlenirken cari açık, 2021'de gayrisafi milli hasılanın yüzde 3'üne denk gelecek şekilde azalacak.
Küresel talepte beklenenden hızlı ilerleyen toparlanma sürecinin olumlu olarak nitelendiği rapora göre tedarik zincirindeki sıkıntıların küresel mali piyasalarda aksaklıklara yol açması, dış riskleri dengeliyor.
Gevşek para politikasının devam etmesinin yatırımcı güvenini zayıflatabileceğini, piyasadaki iniş çıkışları arttırabileceğini ve makro finansal istikrarı tehdit edebileceğini kaydeden rapor, bankacılık sektöründe sermayenin bol, yabancı döviz tamponlarının yeterli olduğunu kaydediyor.
Pandeminin Türkiye üzerindeki etkileriyle ilgili bir simülasyon analizi, ülkede 2019 yılına kıyasla 2020'de yoksul sayısının 1 milyon 600 bin arttığını gösteriyor. Bu, Türkiye'nin 2012'den bu yana en yüksek yoksulluk oranına eriştiğinin işareti.
Hanehalkı destek önlemleri daha kötü sonuçlar ortaya çıkmasını engellese de 2021 yılı Temmuz ayında bazı iş ve gelir koruma önlemlerinin süresinin dolması ve Covid-19 vakalarının artması, ilave yardımları gerektirebilir.
Ekonomik büyüme, iş piyasası ve hanehalkı gelirlerindeki güçlü geri dönüşün, 2020'de yüzde 12,2 olan yoksulluk oranının 2021'de yüzde 11,6'ya gerilemesine ön ayak olması bekleniyor.