Yakın Doğu Haber Ajansı'nın Es Sefir'den aktardığı, Türkiye ve Suriye’nin Adana mutabakatının ruhuna uygun bir anlaşma ile Suriye krizi öncesindeki duruma dönmeye çalıştığının iddia edildiği yazıda önemli gördüğümüz bazı bölümlerin çevrisini yayımlıyoruz.
Şam’la Ankara, siyasi anlaşmayla sonuçlanacak bir güvenlik anlaşmasının eşiğinde bulunuyor. Daha önce benzeri yapılmamış bu anlaşmanın çerçevesi ve ana hususları henüz belli olmadı. Ama bunun ilk başlığı alışveriş...
Bu alışverişin esası Türkiye’nin Halep’ten çekilmesi ve bazı gruplara ya da en önemli silahlı gruplara kuzeydeki güzergahları kapatması, buna karşılık Suriye’deki Kürtleri vurma projesinde de Türk güçlerinin elinin açılması. Yani daha basit bir ifadeyle Suriye için Halep, Türkiye için de Suriye’deki Kürt projesinin cesedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye sınırındaki Gaziantep’te yaptığı konuşmada ilk defa Beşşar Esed’in adını anmaksızın saldırı oklarını PKK’ya yöneltti ve hedefimiz Suriye’de bu grubun kökünü kurutmaktır dedi.
Bu pazarlığın genel çerçevesi ve ana esasları Türkiye ve Suriye güvenlik yetkililerinin görüşmesinde belirlendi.
Bu yolda ilk adım Moskova ve Tahran’ın öğütlerine kulak veren Ankara tarafından atıldı, Karkamış’taki tankların Cerablus’a doğru hareket etmesinden bir hafta önce 16 Ağustos’ta bu adım Şam’a bildirildi.
Bu protokolün anlaşma şeklinde tamamlanması için çok sayıda görüşmelere ve toplantılara ve asli çerçevesinin belirlenmesi için tartışmalara ve görüş alışverişlerine ihtiyaç var.
Bağdat’ta (Perşembe) yapılan son toplantının ardından Şam’da, Moskova’da ve belki de İstanbul’da başka toplantılar yapılacak.
Güvenilir kaynakların verdiği bilgiye göre Bağdat’taki toplantıya üç taraf katıldı. Irak tarafı, Suriye tarafı (Velid Muallim başkanlığındaki Suriye Savunma Bakanlığı ve askeri güvenlik dairesinden bir heyet) ve Türkiye tarafından MİT Başkanı Hakan Fidan’ı temsilen güvenlik yetkililerinden oluşan bir heyet.
Kaynaklar, görüşmelere olumlu bir havanın hakim olduğunu belirterek şunları söylediler: İki taraf, ilişkilerde yeni bir sayfa açmak ve PKK’nın Suriye’deki faaliyetleri konusunda Ankara ve Şam arasındaki koordinasyon başlatılması için mutabakata vardılar.
Toplantının başında Türk heyeti, Halep’teki çatışmalar sırasında silahlı gruplarla birlikte olan ve geçtiğimiz şubat ayında Ankara ile irtibatları kesilmiş olan subaylarının akıbetini öğrenmek istedi.
Türk özel kuvvetler subaylarının Lazkiye, İdlib ve Halep’in doğusundaki çatışmalarda doğrudan yer aldıkları biliniyor.
Doğu Halep Suriye ordusu tarafından kuşatma altına alınınca onlar da kuşatma altında kaldılar. Fetih Ordusu’nun kuşatmayı kırma operasyonları, Türkistan İslam Partisi’nin güney Halep’e sızmak için yaptığı intihar saldırıları, Halep’in doğusunda aralarında Türk subayların da bulunduğu kuşatma altındakileri kurtarmaya yönelikti.
Ulaşan haberlere göre Suriye heyeti Bağdat toplantısında 4 subayın Suriye ordusunun elinde esir olduğunu ancak diğer 3’ünün akıbetini bilmediklerini söyledi.
Söylendiğine göre Suriye heyeti, bu ülkenin en yüksek güvenlik yetkililerinden verilen talimatlar doğrultusunda Türk tarafına diğer üç subayın akıbetinin belirlenmesi için ellerinden gelen tüm çabayı göstereceklerini söyledi.
Önümüzdeki Pazar günü de İran’ı temsilen bir heyetin katılımıyla toplantının dörtlü şekilde yapılması kararlaştırıldı.
Gelen bilgilere göre yapılan ön anlaşmadan sonra önümüzdeki günlerde görüşmelerin düzeyi yükselecek. Bu çerçevede Suriye Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Memluk, görüşme süreciyle ilgili bilgi vermek ve istişarelerde bulunmak için Rusya’ya gidecek.
Arap kaynakların verdiği bilgiye göre ön anlaşma gereği Şam geçtiğimiz hafta Haseke’de Suriye ordusu PKK ve Suriye Ulusal Savunma Güçleri arasında yaşanan çatışmaları terörizme karşı savaş olarak açıkladı ve hangi siyasi veya örgütsel meşrepten olursa olsun Suriye’nin kuzeyindeki tüm Kürt milislerini terörist saydığını belirtti.
Şam ayrıca Afrin’de PKK ile işbirliği yapan iki Kürt milis grubuna yaptığı askeri yardımlara son vermeyi taahhüt etti.
Buna karşılık Türkler de Halep’te Suriye ordusuna karşı savaşan silahlı gruplara silah yardımı yapmayı durdurmayı taahhüt etti ve ikinci adım olarak Suriye tarafıyla birlikte (Halep’teki) terörist grupların belirlenmesi için liste hazırlamayı vat etti.
Bu taahhütler, Ankara’nın üç uluslararası anlaşmayı icra etmesini gerektiriyor: Moskova’nın talebine cevaben sınırların terörist gruplara kapatılması, Ürdün’ün başarısız olması durumunda terörist gruplar listesi hazırlamak. Nitekim Ankara şimdiye kadar Amerika ve Suudi Arabistan’ın yanında yer alarak bunu yapmaya yanaşmıyordu ve bu da geçtiğimiz ekim ayında Viyana konferansının başarısız olmasına neden olmuştu.
Varılan anlaşmalara göre Türkiye, sınırlarını kontrol altına almak için denetim ve gözetimi arttırmayı taahhüt etti ve Rus subayların da bu programa katılmasını kabul etti.
Bu ön anlaşma, iki tarafın tüm imkanlarını ve güçlerini kullanarak maddelerinden biri Suriye’nin kuzeyinin PKK’nın arka bahçesi olmasını engelleyen Adana mutabakatı ruhu doğrultusunda Suriye krizi öncesindeki duruma dönülmesi yönünde bir ilk adım atmaya çalıştı.
Öyle gözüküyor ki Ankara ılımlı grupları aşırı gruplardan ayırmak için daha başka adımlar da attı. Türkiye’yi Cerablus’a çeken Suriye Devrimciler Cephesi adlı grubun elemanlarıdır. Onların liderliğini de Türkiye’nin adamı olan İdlib’deki Cemal Maruf yapmaktadır.
Muhtemelen Ankara ile Şam arasındaki bu anlaşma ilerideki aşamalarda Amerika’nın bölgedeki rolü hakkında Türkiye nasıl oldu da İran, Rusya ve Suriye ile anlaşmaya yöneldi diye sorularla karşı karşıya kalacak.
Bu durumda Türkiye, Amerika ile arasındaki sorunları ve pürüzleri gidermek için bir karar verecek mi vermeyecek mi? Gerçi Beyaz Saray’ın taleplerini ve çıkarlarını göz ardı etmesi de beklenmiyor.
Elbette Türkiye’nin verdiği sözleri ne kadar tutacağı konusunda kuşkular devam edecek. Nitekim şu an Türkiye’nin Halep konusundaki tutumunu anlamak için henüz erken. Ama şu an zahiren Moskova ve Tahran’a yakınlaşmayı vurguluyor.
abcgazetesi.com