Türkiye'deki kitlesel zulüm mağdurlarını temsil eden Peaceful Actions Platformu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı'na bir mektup yazarak Türkiye'deki yargı sistemiyle ilgili endişelerini, hayal kırıklıklarını ve adalet beklentilerini dile getirdi.
Peaceful Actions Platform'u, uluslararası insan hakları savunucuları tarafından kaleme alınan mektupları, Strasburg'daki adalet yürüyüşü çerçevesinde Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne iletti.
Peaceful Actions Platform'u Koordinatörü Yasemin Aydın ile Platform Sözcüsü KHK'lı ihraç Diplomat Rumi Ünal, Türkiye’de Hizmet Hareketi mensuplarına yönelik hak ihlallerini anlatan bir mektubu önce yürüyüşün başladığı Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığı'na sundu.
AİHM Başkanı Siofra O’Leary’a hitaben yazılan mektubu, O’leary’ın özel kalem müdürü Abel Campas teslim aldı.
Burada gazetecilere açıklama yapan Ünal, geçen yıl ilki gerçekleştirilen ve taleplerin dile getirildiği eylemden bugüne beklentilerin karşılanmadığını ve Türkiye'deki iktidarın daha da otoriterleştiğini vurguladı.
Ünal, şunları aktardı:
''Geçen yıl olduğu gibi temenni ve beklentilerimizi aktaran bir mektubu yetkililere vermek istedik ama maalesef Avrupa Birliği Konseyi Genel Sekreteri ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri şu anda mektubu elden teslim alamayacaklarını söylediler ve bu nedenle kapıya bırakıyoruz. Bu şekilde yapmamızı söylediler. Geçtiğimiz yıl bıraktığımız mektuplara Avrupa Birliği Konseyi Genel Sekreteri yanıt vermişti, bu konuları takip ettiğini ve hassasiyetle üzerinde durduğunu söylemişti. Maalesef Türkiye'de durum o günden beri çok daha kötüye gidiyor. Uygulanmayan AİHM kararları var.''
Geçen yıla oranla yürüyüşe katılanları sayısının ciddi oranda arttığına dikkati çeken Ünal, ''Katılımcı sayısındaki artış Türkiye'deki adalete olan susamışlığı gösteriyor. Bu sorunlar çözülene kadar, Avrupa kurumları ses çıkarana kadar daha büyük kalabalıklarla buraya gelmeye devam edeceğiz.'' diye konuştu.
TÜRKİYE'DE DURUM GİDEREK KÖTÜLEŞİYOR
Mektupta, Türkiye'de insan haklarının kötüleşen durumuna, özellikle de hükümetin Hizmet Hareketi'ne yönelik baskılarına dikkat çekiliyor. Toplu gözaltılar, keyfi tutuklamalar, zorla kaybetmeler, kaçırmalar, kötü niyetli kovuşturmalar, adil yargılanma hakkı ihlalleri, işkence, kötü muamele ve hem Türkiye içinde hem de dışında bireylerin taciz edilmesi gibi çeşitli insan hakları ihlallerinden bahsediliyor.
Ayrıca söz konusu mektupta, Avrupa Birliği Komiseri'nin bu ihlallere ilişkin tepkisizliği ve eylemsizliğinden duyulan hayal kırıklığı da dile getirilerek, Türk toplumunun bu özel kesiminin karşı karşıya kaldığı zulme ses çıkarması ve bu zulmü ele alması gerektiği vurgulanıyor.
''YÜZ BİNLERCE MAĞDURUN SESİ OLMAYA GELDİK''
Gazetecilere açıklama yapan Aydın, Türkiye'de yıllardır devam eden bir sistematik insan hakları ihlali olduğunu belirtti. Birleşmiş Milletler organlarının Türkiye'de yaşananları suç olarak nitelendirdiğini söyleyen Aydın, AİHM'in bu ihlallere karşı bir garantör konumunda olduğunu ancak çok yavaş hareket ettiğini, görmezden geldiğini vurguladı.
Eyleme katılan binlerce göstericinin, AİHM'e ve Avrupa Konseyi'ne bu duruma dur demeleri çağrısı yaptığını dile getiren Aydın, ''Yüz binlerce mağdur Türkiye'de sesini çıkaramıyor, biz burada onların sesi olmak istiyoruz. Bu insan olmanın gereğidir.'' dedi.
AİHM ACİLEN HAREKETE GEÇMELİ
AİHM Başkanı'na takdim edilen mektupta ise Yalçınkaya davasının önemine vurgu yapılarak, Mahkeme'nin İkinci Bölümü tarafından verilen ve Türkiye'de milyonlarca insanın Mahkeme'ye olan inancını yitirmesine yol açan bazı kararlardan duyulan hayal kırıklığı ifade edildi.
Mektupta, 2016'daki başarısız darbe girişimi tiyatrosunun ardından Türk Hükümetinin, Hizmet Hareketi'ne yönelik baskılarına dikkati çekildi.
AİHM'in Hizmet Hareketi davalarını ele alış biçiminin eleştirildiği ve bunun istemeden de olsa hükümetin gündemini desteklediği vurgulanan mektupta, Mahkeme'nin bu davaları ele alma konusundaki isteksizliği, hükümeti insanlığa karşı daha fazla suç işleme konusunda güçlendirdiği vurgulandı.
Mektupta yer alan ifadeler şöyle:
''Mağdurlar, etkili iç hukuk yollarının bulunmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası kuruluşlardan adalet aradılar ancak Mahkeme'nin eylemleri onları yıkımın eşiğinde bıraktı. Mektup, kamu görevlilerinin tasfiyesi ve sivil ölüm, hukuka aykırı gözaltılar ve Gülen Hareketi üyeliğinin suç sayılması ile ilgili endişeleri dile getirmektedir. AİHM, bazı hükümleri göz ardı ettiği ve etkisiz iç hukuk yolları önerdiği için eleştirilmektedir. Mahkemenin seçici önceliklendirmesi ve temel ihlalleri ele almaması, mağdurlar için bir çifte standart ve gerileme olarak görülüyor. Mektupta, Hizmet camiasına yönelik zulümlerin insanlığa karşı işlenmiş suçlar olduğu savunulmakta ve Mahkeme'nin kayıtsızlığı sorgulanmaktadır. Mektubun genelinde, adalet ve insan haklarının korunmasına duyulan ihtiyaç vurgulanarak, Mahkeme'ye Türk hükümetinin ihlallerine karşı acilen kararlı bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunulmaktadır.''