Kamuoyuna ‘Fethullahçı Terör Örgütü iddianamesi tamamlandı’ diye sunulan iddianame, trajikomik iddialarla dolu. Polis aracının ‘devleti zaaf içinde göstermek’ amacıyla çalındığı savunulurken, ‘devleti ele geçirme planı’nın ise kahvede hazırlandığı ileri sürülüyor. Tahmin ve duyumlar üzerinden ‘terör örgütü’ çıkarılıyor.
Ankara Savcılığı’nca hazırlanan ve 7 kişinin yargılanmasının talep edildiği iddianame dün kamuoyuna ‘Fethullahçı Terör Örgütü soruşturması tamamlandı’ diye sunulurken, ileri sürülen gerekçeler hukuksuzlukların ulaştığı boyutu gözler önüne serdi. Hiçbir somut delile dayanmayan ve tamamen iftiralar üzerine kurulu iddianame, Ankara’da bir polis aracının çalınmasına dayandırılıyor. Aracın çıkar amaçlı suç örgütüne satılması ‘paralel’ safsatasına bağlanıyor. Duyumlar ve tahminler delil gibi sunuluyor.
‘Paralel’ paranoyasına dönen soruşturma, şöyle başladı: Polis memuru Seyyit Akşit, Temmuz 2014’te bir polis aracı ile polis telsizi ve yeleği gibi bazı eşyaları kendisini tehdit eden ve Ankara’nın Çinçin semtinde faaliyet gösteren çeteye teslim etti. Aracın kaybolmasının ortaya çıkmasının ardından Akşit, Organize Şube’deki amirlerine giderek durumu anlattı. Araç, daha sonra suç örgütü üyesi Kadir İnan’da ele geçirildi. Akşit’in suç örgütü üyelerine haklarındaki soruşturmaları para karşılığında sattığı belirlendi. İnan ve Akşit, gözaltında verdikleri ifadelerinde ‘paralel’ safsatasına sarılarak suçu bazı polis memurlarının üzerine attı.
Tutuklanarak cezaevine gönderilen Akşit, buradan yazdığı mektupta, ifadenin kendisine şantajla imzalattırıldığını belirtti. Gözaltına alındığında kendisini sorgulayan amirlerin ‘İstediğimiz şekilde ifade verirsen, seni kurtarırız’ dediklerini anlatan Akşit, ilk ifadesinin tamamen iftira olduğunu, bu vaatlere rağmen tutuklanarak cezaevine gönderildiğini, vicdan azabı duyduğunu kaydetti. Ancak bu iddialarla ilgili açılan soruşturmanın savcısı, sürgüne gönderilerek dosya kapatıldı. İnan ise ifadesinde Akşit’ten para karşılığında kendileriyle ilgili yürütülen soruşturmalarla ilgili bilgi aldıklarını dile getirdi.
Bir yıl önce trajikomik gerekçe ve iddialarla başlayan soruşturmada iddianame tamamlanarak mahkemeye sunuldu. Ankara Savcısı Serdar Coşkun’un, 4 polis ve bir doçentin de bulunduğu 7 kişi hakkında terör örgütü üyeliğinden hazırladığı iddianame, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, somut delillere ulaşıldığı öne sürülürken, 2 tane vaaz CD’si ve gazete kupürlerinin dışında bir delile yer verilmedi. Dosyada, haber yapmak da suç sayılırken, Savcı Coşkun’un “Türkiye’de bir örgütün terör örgütü olup olmadığı konusunda değerlendirme yapmaya tek yetkili kurumun Emniyet Genel Müdürlüğü Terör Daire Başkanlığı olduğuna” dair skandal değerlendirmesi dikkat çekti. Ardından, Terörle Mücadele Dairesi’nin ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ isimli iftiralarla dolu raporunu delil olarak sunuldu.
Mahkemenin kabul ettiği iddianamede Akşit’in ihbar mektubuna hiçbir şekilde yer verilmedi. Sanıklar Seyyit Akşit, Cihan Tümbül, Durak Yiğit, Ömer Aydın, Kadir İnan, İbrahim Şimşek ve Nebil Ark’a terör örgütü üyeliği suçlaması yöneltildi. Skandal niteliğindeki iddianamede, Sincan Savcılığı’nın suç duyurusuyla başlatılan soruşturma, ‘paralel’ diye tanımlandı. Terör örgütü iddiasıyla ilgili somut delillerin olduğu savunulurken, Seyyit Akşit’in evinde bulunan 2 vaaz CD’sinin dışında bir delil gösteremedi.
Polislerin birbirini aramasını suç mu?
Skandal iddianamede, olayla ilgili habercilik çerçevesinde yapılan yayınlar da suç sayılarak, ‘paralel yapının kontrolündeki basın-yayın kuruluşlarının olayla ilgili yanlı yayınlarla kamuoyu algısı oluşturmaya çalıştıkları’ şeklinde ifadelere de yer verildi. Aynı şubede görevli polislerin birbirini araması ve cep telefonlarının aynı yerde sinyal vermesi gibi akla ziyan iddialar suç delili sayıldı. Yüklenen suçla ilgili somut bir delile yer verilmezken, kanaat ve ısmarlama raporlar üzerinden iddianame hazırlandığı görüldü. Savcılığın, Akşit’in ifadesinde adı geçen 22 kişiden sadece 6’sına iddianamede yer vermesi de dikkat çekti.
Kahvede devleti ele geçirme planı!
Savcı Coşkun hazırladığı iddianamede, korkan bir polis tarafından suç örgütüne teslim edilen aracın devleti zaaf içinde göstermek için çalındığını savunarak ilginç bir değerlendirmede bulundu. İskitler’de bir kahvehanede sanıklardan Akşit ve Tümbül ile Ali Dilekli’nin, yedek anahtarla çaldıkları otomobili Kadir İnan’a sattıklarını duyduğuna dair gelen ihbar telefonuna da iddianamede yer verdi. Buna göre, devleti zaaf içinde göstermeye çalışan polisler, kumpası kahvede kurmuş oldu.
Paralel dediler, uyuşturucu mafyası çıktı
Ankara Emniyeti’ne ait bir aracın çalınmasıyla başlayan ve delilsiz bir şekilde ‘paralel yapı’ya bağlanmaya çalışılan olaydaki skandallar ‘bu kadar da olmaz’ dedirtti. Şantajla polis aracını gasp eden Kadir İnan’ın, mafya ve uyuşturucu taciri olduğu ortaya çıktı. ‘Suç makinesi’ olduğu belirlenen İnan’ı yakalayan polislerin, terör örgütüyle suçlanması dikkat çekti.
Kadir İnan, 2011’de Ankara’da uyuşturucu çetesine yönelik baskında gözaltına alınıp tutuklandı. Daha sonra hastaneye kaldırıldı ve görevlileri ilaçla uyutup kaçtı ve su süre zarfında 10’dan fazla olaya karıştı. Sabıkası kabarık olan İnan, Şubat 2013’te polisin başarılı operasyonuyla yakalandı.
İnan, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından Ankara’daki en önemli uyuşturucu tacirlerinden biri haline geldi. 5 ay önce girdiği silahlı çatışmayla Ankara’nın önde gelen mafya liderleri arasına girdi. Gece kulüpleri ve eğlence merkezlerinin kontrolü verildi. İnan’ın daha önce kendisini defalarca yakalayan ve hakkında çok sayıda işlem yapan polisler hakkında verdiği ifade delil sayılarak, çalınan polis arabasıyla ilgili iddianame hazırlandı. İnan’ın ifadeleriyle polislere terör örgütü kurma ve yönetme suçlaması yöneltildi.
ZAMAN