Ancak durum hep böyle değildi. Türkiye ekonomisi 2002'den 2021'e kadar olan dönemde gayrisafi milli hasıla yıllık ortalama yüzde 5,8'lik büyüme kaydetti.
O halde nerede hata yapıldı?
Türk Lirası 2013'ten bu yana sürekli olarak değer kaybediyor, ancak son 12 aydır "yere çakıldı". Eylül 2021'de 1 Amerikan Doları 8 lira değerindeyken, Ekim 2022 itibarıyla 19 lirayı buldu.
Devalüasyon yani paranın değer kaybının en temel sonuçlarından biri enflasyon. Para birimleri değer kaybettiğinde yurtdışından ithal edilen ürünler daha pahalılaşıyor. Akaryakıt, malzeme ya da teknoloji ithal eden birçok ülkede zayıf para birimi yüksek fiyat anlamına geliyor.
Bu durum Türkiye'de rekor kıran enflasyon oranını körüklüyor.
Türkiye İstatistik Enstitüsü Eylül ayında yıllık enflasyon oranının yüzde 83,45 olarak açıkladı, ancak birçok kişi gerçek oranın bundan çok daha yüksek olduğunu iddia ediyor. Bağımsız hesaplamalar yapan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tüketici fiyatlarında yıllık enflasyonun gerçekte yüzde 176 olduğunu duyurdu.
İş yerleri de, üretim maliyetinin artmasına neden olan liranın değer kaybından zarar görüyor. Öte yandan fiyatlar yükseldikçe maaşların alım gücü azalıyor.
Greenwich Üniversitesi'nden ekonomi bölümü öğretim üyesi Dr. Cem Oyvat "Durumun nitelikli işçiler için daha da kötüye gittiği" görüşünde ve bunun "beyin göçüne" neden olduğunu belirtiyor.
Oyvat, beyin göçünün neden olduğu beceri kaybının bu kişilerin kurabileceği iş ve istihdam kaybını beraberinde getireceğine ve uzun vadede Türkiye ekonomisine zarar vereceğine dikkat çekiyor.
Ekonomi "aşırı ısındı"
Başka faktörler de Türkiye'nin ekonomisindeki gerilemede rol oynuyor. Dr. Oyvat, Türkiye'nin son 20 yıldır yaşadığı güçlü büyümenin "zaten sürdürülebilir olmadığı" görüşünde.
Bunun bir kısmı Türkiye'nin yüksek cari işlem açığı gibi derin yapısal sorunlardan kaynaklanıyor. Cari açık ithalat giderlerinin ihracat gelirinden fazla olması durumunda ortaya çıkıyor.
Bir diğer faktör de faiz oranları. Ekonomiler hızlı büyüdüğünde, faiz oranları genellikle merkez bankalarının tarafından ekonomiyi soğutmak için kullanılıyor.
Ancak Türkiye'de bunun tam tersi yaşandı. Faiz oranları TC Merkez Bankası tarafından çok düşük tutuldu ve bu ekonominin kontrolden çıkmasına neden oldu.
Bluebay Varlık Yönetimi'nde gelişen pazarlar uzmanı Timothy Ash'e göre Türkiye'de ekonomi "hep fazla hızlı gidiyor". Ash "Büyüme çok yüksek, iç talep fazla yüksek, ithalat fazla yüksek. Her şey aşırı ısındı" sözleriyle bu görüşünü açıklıyor.
Ash'e göre bunun sonucunda ekonomiye güven neredeyse çökerken, yabancı ve yerel yatırımcılar liranın değer kaybı yüzünden paralarını Türkiye'den çekti. Faiz oranlarının düşük olmasının sebebi de genellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "alışılmışın dışındaki" para politikası anlayışına bağlı.
Erdoğan'ın geçmişte ekonomiye ucuz para akıtarak seçim kazandığını belirten Ash bunun faturasını "sonuçta ödemek gerektiğine" dikkat çekiyor. Ash ayrıca çok düşük faiz oranlarının Ak Parti'ye büyük kaynak sağlayan inşaat ve emlak gibi sektörlerde ucuz borçla kar elde edenlerin "faydalandığını" ileri sürüyor.
Ash'e göre hikayenin bir diğer kısmı da "Erdoğan'ın İslami geçmişiyle" ilgili. Türkiye'nin ilk İmam Hatipli lideri olarak faiz ve tefeciliğe karşı duruşunu vurgulayan Ash "Sonuçta bütün bunların bir karışımı" diyerek durumu özetliyor.
Durum neden değişmiyor?
Türkiye'de yetkililer olan bitenden haberdar ve statükoya karşı eleştirilerini tekrar ediyor. Ancak birçok gelişmiş ekonominin aksine, Türkiye'de merkez bankası hükümetten bağımsız değil, yani onların soruna çözüm getirmeleri çok zor.
Ash'e göre durumu daha da kötüleştiren Erdoğan'ın geçmiş maliye bakanlarını ve merkez bankası başkanlarını "temelde kendisine karşı geldiği" ve alışılmadık politikalarına karşı durduğu için görevden alması oldu.
Euronews'e konuşan Ash "Erdoğan kendisinden başka herkesi suçluyor. Etrafında kendisine evet diyen adamlardan oluşan bir ekibi var. Onlar gerçeği söylemiyor. Tıpkı Kralın yeni giysileri hikayesindeki gibi" diyor.
Ash'e göre sorunun kalbinde cumhurbaşkanının elinde yönetimin merkezileşmesi yatıyor. "AKP iktidarının ilk 10 yılında oldukça akılcı politikaları vardı ve hükümet daha farklı görüşlerin yer aldığı bir platformdu. Şimdi ise sadece Erdoğan var ve parti içindeki bütün güç merkezleri dışlandı" diyen Ash "Artık güçler ayrılığı kalmadı" şeklinde görüş bildiriyor.
Ancak bu durum Türk halkının gözünden kaçmadı. Erdoğan ve partisi ekonomi kötüleştikçe kamuoyu yoklamalarında geriledi, 2019 yerel seçimlerinde ülkenin en büyük iki şehri, İstanbul ve Ankara'yı kaybetti.
Ash'e göre insanlar yaşam standartlarının düştüğünü görerek üzülüyor.