(...)

Bank Asya’yı iftira ve yalanların girdabında boğmak için kurdukları kirli tezgâh her gün ayaklarına dolaşıyor. Besledikleri papağanların, “Bank Asya’da imtiyazlı ortaklara 3 ayda 3 milyar TL kredi” palavrasını 10 Şubat’ta tekzip eden TMSF yöneticileri dün de ‘IŞİD’e katılan 3 İngiliz kız ile Bank Asya arasında irtibat varmış’ algısı oluşturmayı hedefleyen Yeni Akit’in haberini yalanladı.

Bankaların korkulu rüyası haline gelen bu Frankeştayn bizzat hükümetin güdümüne giren BDDK ve TMSF’nin eseridir. Bank Asya gibi iftiralara maruz kalan İş Bankası’nın Genel Müdürü Adnan Bali de feryat etti: “Bizim için değil hakikat için ilgili makamların açıklama yapmasını beklerdik.” Kontrolden çıkacağını, bu canavarın topyekûn bankacılık sistemine duyulan itimadı sarsacağını yazdıysak da hukuku kevgire çevirenlerin bir kulağından girdi, ötekinden çıktı. Artık hakke’l–yakin yaşıyorlar ki Frankeştayn yalanda sınır tanımıyor. Bugün Bank Asya, İş Bankası... Yarın da hangi banka veya bankaları gözüne kestirirse onlara saldıracak.

TMSF yöneticilerinin, işgalci sıfatıyla bulundukları Bank Asya’da Frankeştayn’ı tekzip etmeleri hüsnü niyet taşıdıklarından değil. Bilakis bu saatten sonra sapasağlam bir bankanın başına gelecek her şeyden kendilerinin mes’ul olacağını bildikleri için kerhen izahatta bulunuyorlar. Yalan haberlerin, iftira ve komplonun Frankeştayn’ın elinde nerelere uzandığını gören ve ürperen BDDK, TMSF ve SPK diğer yandan bir bankaya ‘battı’ demeyi suç olmaktan çıkaracak kanuni düzenlemeyi alelacele hükümetin eline tutuşturdu. Tekzip ettikleri Frankeştayn’ın ileride mahkûmiyet almaması için kanuni zırh hazırlayacak kadar savruldular. Kanun mevcut haliyle çıkarsa Türkiye’de bankaları, imtiyazlı ortakları ve yöneticileri çetin günler bekliyor. İftira, atanın yanına kâr kalacak. Mesela kredi müracaatı reddedilen bir KOBİ patronu aynı bankanın önünde, “Bu banka kredi veremeyecek kadar zor durumda.” şeklinde basın açıklaması yapsa bile Bankacılık Kanunu’na göre suç işlememiş sayılacak.