Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarına göre tüketici fiyatları endekesi (TÜFE) aylık yüzde 2, yıllık 8,55 oldu.
Böylelikle 2016 yılı aralık ayından bu yana en düşük yıllık tüketici enflasyonu gelirken, 12 aylık ortalama ise yüzde 16,81 olarak gerçekleşti.
Birgün gazetesinde habere göre Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti her ne kadar bunu büyük bir ‘başarı’ olarak lanse etse de İstanbul Kağıthane’ye bağlı Hamidiye Mahallesi’ndeki Yeni Kapalı Pazar Yeri durağında konuştuğumuz kişiler bu rakamları inandırıcı bulmuyor.
Fiyatların cep yaktığını belirten vatandaşlar, pahalılıktan ötürü yemeklerinden malzeme çıkarmak zorunda kaldıklarını; soğan, sarımsak gibi ürünleri daha uzun süreli kullanabilmek adına olması gerekenden daha az yemeğe kattıklarını ifade ediyor.
ÇAY KAŞIĞIYLA VERİP KEPÇEYLE ALIYORLAR
Pazar alışverişi sırasında görüştüğümüz Ahmet Alan, “Enflasyon düştü diye hep bizleri kandırıyorlar ama pazardaki fiyatlar görülüyor.” diyor.
Geçinebilmek için çeşitli yöntemler denediklerini anlatan Alan, “Dört liradan, beş liradan aşağı ne meyve var ne de sebze. Görünen köy kılavuz istemiyor. Ürünün kalitesi de bir yerde önemli ama önceliğimiz fiyata bakmak oluyor. Emekliyiz, emekli maaşıyla geçinen birinin bütçesi ne kadar olabilir ki? Çok pahalı olduğu için sarımsak da alamıyoruz örneğin. Bizim turşu yapmaya, yoğurt yapmaya ihtiyacımız var; ama iki diş atacağımıza artık yemeklere bir diş atıyoruz. Bundan sonra fiyatlar hayatta düşmez. Bize zam veriyorlar yüzde 5; ama enflasyona bakıyoruz yüzde 12. Bize çay kaşığıyla verdiklerini kepçeyle geri alıyorlar.” şeklinde konuşuyor.
HALK NASIL YAŞIYOR SORAN YOK
Yalnızca haftalık yemek malzemelerini almak için pazara çıktığını kaydeden Fevziye Güler ise enflasyon düşmüş gibi görünse de fiyatlarda değişen bir şey olmadığını vurguluyor.
Kimsenin halkı düşünmediğini belirten Güler, şunları söylüyor: “Fiyatlar önceden neyse şu anda da aynı. Çok pahalı her şey. ‘Bu insanlar nasıl geçiniyor?’ diye hiç soran yok. Halk ne düşünüyor, hiç soran yok. Sadece ondan vergi alalım, bundan vergi alalım derdindeler. Normalde ürünün kaliteli ve ucuz olmasına önem veriyordum; ama bu artık mümkün değil. 100 liran olsa bile evine dolu dolu hiçbir şey götüremiyorsun.”
Nazan İnan da bir dokunup bin ah işittiğimiz yurttaşlardan biri… İnan, “Pahalılık var. Alamıyoruz. Yarım kilo almak zorunda kalıyoruz. Beş lira dolma biber, beş lira patlıcan. Zaman zaman yemeğimizden malzeme çıkardığımız olabiliyor. Sepete baktığımda ‘Evet verdiğim paraya değdi’ diyemiyorum. Önceden elli lirayla pazara çıkıyorduk; şimdi 200 lira bile yetmiyor” ifadelerini kullanıyor.
İKİ POŞETE 50 LİRA VERDİM
Birsen S., ay sonunu getiremediğinden dolayı mecburen banka kartlarına başvurduklarını belirtiyor. Her şeyden azar azar almaya çalıştığını söyleyen Birsen S., “Fiyatların düşmediği ortada. İki poşete 50 lira verdim. Bizim ücretlerimiz artmadığı müddetçe istedikleri kadar enflasyonu düşük göstersinler, bir anlam ifade etmiyor.” diyor.