Haberdar yazarı İlhan Tanır, ABD'de Zarrab davasına bakan savcı Bharara'nın Trump tarafından kabul edilerek görevine devam etmesinin istenmesini yazdı. Tanır'a göre Bharara göreve devam etmesini, Erdoğan ve AKP'nin hamlelerine borçlu bile olabilir.
...
Trump'ın Bharara'da karar kılışı bize ne anlatıyor?
Reza Zarrab davasında bir kez daha, hiç beklenmedik bir gelişme yaşandı. Zarrab’ın savunma ekibi, eşine çok az rastlanır şekilde davanın asıl duruşmalarının uzamasının ertelenmesini, hem de planlanan takvim olan Ocak ayından tam 9 ay sonrasında, Ekim ayında yapılmasını talep etti. Tabi ki bu süre içinde Zarrab New York’daki federal hapishanede kalacak.
Daha iki ay önce davadaki suçlamaların yersizlik ve yetkisizlik nedeniyle düşmesi gerektiğini savunan Zarrab şimdi ise en az 10 ay kadar daha fazla bir süre hapis yatmaya hazır olduğunu deklare etmiş oldu.!
30 Kasım Çarşamba günü Zarrab’ın avukatlarının dava ile ilgisi olan 6 başka bankayı da temsil ettiklerinden dolayı yapılan ve menfaat çatışmasının olup, olmadığına bakılan davada gelen erteleme talebi böylece herkesi şaşırttı. Bunun olası nedenlerine geçmeden önce yine 30 Kasım günü Zarrab’ın celsesi bittikten hemen sonra gerçekleşen ve davanın başsavcısı Preet Bharara’yı ilgilendiren çok önemli gelişmeye geçelim.
Trump Bhararacı Çıktı
‘’Clinton değil Trump Bhararacı çıktı’ ara başlıklı yazımı 10 Kasım, yani seçimlerden bir gün sonra yazmıştım. Bu dava başlamadan önce bir süredir yeni başkan Trump’ın New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara yerine bir başka başsavcıyı atayabileceği haberleri çıkmıştı. Wall Street Journal gazetesinde de buna benzer bazı haberler çıkmıştı. Seçimlerden bir gün sonra Haberdar’a yazdığım o haberde New York Post’da çıkan bir habere atfen, Trump’ın Bharara’yı görevinde tutabileceğini yazmıştım. Gazeteye konuşan üst düzey Trump kampanyası yetkilisi ‘’Bharara’nın yaklaşımı tam olarak Trump’ın Washington’a getirmek istediği yaklaşımın aynısı.’’ olarak yansıtmıştı.
Bharara Türkiye’de Zarrab davası nedeniyle biliniyor ama ABD’de ama özellikle New York’da, tam da Trump’ın seçim kampanyasında söz verdiği gibi Wall Street’deki banker ve zenginlerin, ayrıca her iki partiden de çok güçlü politikacıların peşinden giden ‘kahraman’ bir başsavcı olarak biliniyor. Örneğin Bharara'nın yargı önüne taşıdığı isimler arasında eski Kongre sözcüsü Sheldon Silver ve eski Demokrat Senato üyesi Dean Skelos bulunuyor. Ondan dolayı Trump’ın Bharara’yı, zaten Trump’ın merkezi de olan Manhattan’dan tanıması neticesinde görevde tutması gayet mantıklı görünüyordu.
Bharara’yı ayrıca Trump’ın ABD Anayasa Mahkemesine de aday göstermesi de kulislerde geçen bir başka dedikodu idi. Bharara’nın geleceğinde siyasi basamaklarda devam etmek istediği herkesin bildiği bir sır. Anayasa Mahkemesi üyeliği bundan dolayı Bharara’nın gelecek planlarında çok da uygun bir seçenek gözükmüyordu. Ondan dolayı da Trump-Bharara görüşmesi bitmeden önce attığım tweet mesajında da bu duruma değinmiş, beklentinin Bharara'nın görevinde devam edeceği yönünde olduğunu söylemiştim.
AKP taraftarının yanlış hesabı Trump’dan döndü
Diğer taraftan Türkiye’de son dönemde ismi Trump başkanlığını ateşli bir şekilde destekleyen aktörler olarak çıkan bazı işadamlarının Bharara’nın Clinton ile daha güçlü bir pozisyona geleceği düşüncesinin yanlış bir beklenti olduğunu şimdi daha açıkça söyleyebiliriz. Öncelikle Clinton’ın Obama yönetiminin Adalet Bakanı Loretta Lynch ile en az 2 yıl daha devam etmesi yargı çevrelerinde bekleniyordu. İkinci olarak da eğer Clinton başkan olsaydı New York Güney Bölgesi gibi ABD’nin en gözde başsavcılıklarından biri ya Bharara’da kalacaktı ya da Clinton’ın ‘borcu’ olan ‘zillion’ sayıdaki üst düzey ‘destekçiden’ birine bir koltuk olarak açılacaktı. En azından New York’da konuşulanlardan bazıları bu yönde idi. Buna karşılık, Bharara’nın Trump ile ‘tarihe karışacağını’ zannedenler yanlış bir hesap yaptı. Öyle ki, Trump Bharara’yı o kadar tuttuğunu gösterdi ki, ABD’deki 93 federal başsavcı içinde sadece Bharara ile görüştü ve ilk ve tek olarak ondan görevinde kalmasını talep etti.
Zarrab’ın Savunması ve Ankara
New York’daki Başsavcılığa yakın kaynaklar uzun süredir Zarrab’ın savunma ekibinin Türkiye’den gelen bazı direktifler yönünde stratejiler izlediğini düşünüyor. Örneğin Ekim ayı sonunda Bharara’nın Zarrab’ın hotmail adresine 2014’ün Eylül ayında ‘arama kararı’ çıkarttığı öğrenildi. Zarrab’ın savunması ise bu arama kararının bizzat kendisinin gösterilmesinde ısrarcı oldu. Bharara arama kararı ile ilgili hemen bütün bilgileri ortaya koymasına rağmen Zarrab’ın savunması bizzat karar talebini görmekte ısrar etti ve bu başsavcılığın itirazı ile hakim tarafından reddedildi. Zarrab’ın savunmasının bizzat arama kararını ortaya konmasını talep etmesinin nedeninin aynı kararda dava ile ilgili başka bazı isimlerin de olabileceği ve bunun Türkiye’den henüz ismi ortaya çıkmayan diğer sanıkların ortaya çıkarılması için yapıldığı sanılıyor.
Bir başka örnek ise şu: Zarrab’ın savunması Eylül ayında hakim Berman’dan ‘FETÖcülükle bağını’ ileri sürerek kendisini davadan çekmesini talep etti. Eğer çekmezse davanın da daha siyasileşeceği yönünde de adeta tehdit etti. Tesadüf o ya, bundan sadece birkaç gün sonra Erdoğan, New York’dan BM Genel Kurulu toplantılarının dönüşünde Zarrab konusunu ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ı açtığını söyleyerek, hem Berman hem de Başsavcı Bharara’ya aynı mülakatlarda açtı ağzını yumdu gözünü. Yani tam da Zarrab’ın avukatlarının ‘tahmin ettiği’ gibi dava Ankara’nın müdahaleleri ile ‘birden’ daha da siyasileşti. Bunun öyle kolay bir rastlantı olmadığını düşünen çok.
Üstüne Ekim ayı sonunda Washington’a gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da açıktan Bharara’yı hedef aldı ve şunları söyledi: ‘’Dosyanın içerisinde ortaya konan şeyler savcının şüpheden kaynaklanan yorumları olduğunu görüyoruz. Tabi savcının cumhurbaşkanımıza, eşine ve Türkiye'ye yaptığı değerlendirmeler var. Bu da bunun siyasi bir maksat olduğu açıkça görülüyor… Bu davanın Türkiye'ye yönelik bir operasyon olarak, bir siyasi hedefli olarak yürütülen bir dava olarak ortada durduğunu biz (ABD Adalet) bakanına ilettik.'' demişti. Bu sözler ABD Adalet Bakanlığından karşı açıklama ile reddedilmişti.
Zarrab’ın savunmasının talepleri ve stratejileri ile Ankara arasındaki bağ hakkında birkaç örnek daha verip, lafı uzatmak istemem. Söylemem o ki, Zarrab’ın birden davayı 9 ay erteletme talebinin de Ankara ile birlikte ve Ankara’nın talebi doğrultusunda alındığı yönünde endişe ve şüpheler New York Başsavcılığına yakın ve davayı yakından izleyen kaynaklarda bulunuyor. Bu 9 ay erteletme talebi arkasında Ankara’da bazılarının, Trump ile birlikte siyasi havanın değişeceği ve Bharara’nın da görevden alınacağı ümitlerini Zarrab’a fısıldamış olması yatabilir miydi?
Her halukarda erteleme talebinin yargıç Berman tarafından kabülünden sadece 1 saat sonra Bharara’nın Trump döneminde de başsavcılıkta kalacak olmasının kesinleşmesinin Zarrab ve Ankara’yı üzdüğünü tahmin etmekte zorlanacağımızı sanmıyorum. Bununla birlikte Ankara’nın Zarrab davasını ABD yönetimine karşı Gülen’in iadesi ile birlikte sıkça dile getireceğini ve Washington’a baskı unsuru olarak kullanacağı beklenebilir. Böylece Türkiye, ülke çıkarlarının konuşulması gereken değerli zamanlarda ABD’li politikacılar ve diplomatlarla görüşmelerinde Reza’nın halinden konuşmaya, ülke çıkarı yerine Zarrab konusuna takılmış Türkiye’deki bazılarını korumak için zaman harcamaya devam edecekler.
Doğan Medya ve Trump
Yeni seçilen Trump’a şimdiden Bharara’nın görevden alınması talebi Ankara’dan gitmiş midir? Bilemiyorum. Trump’ın seçim sonrası telefonunda Erdoğan’a Doğan Medya’nın eski CEO’su ve Trump Tower ortağı Mehmet Ali Yalçındağ’dan bir şekilde bahsettiği duyumu yazıldı. CNN ve New York Times başta olmak üzere hemen her Amerikan basın kurumu da bundan, Trump’ın yine ülke işini, kendi iş çıkarları ile karıştırıyor eleştirisini yükseltti.
Bunun yanısıra Berat Albayrak’ın hack edilmiş emaillerinde Doğan Grubu içinde olanları hükümete sızdırmasının ortaya çıkmasıyla istifa etmek zorunda kalan Yalçındağ’ın da bir süredir New York’da bulunduğu duyuldu. Yalçındağ’ın Trump ile görüşüp, görüşmediğini, görüştü ise bu şekildeki gibi Bharara’nın görevden alınması talebi konularını açıp açmadığı konusunda bilgim de yok. Ama bildiğim, eğer böyle bir imkan olmuşsa, Yalçındağ’ın, Türk hükümeti için böyle bir imkanı gönüllü olarak kullanmasının çok mantık dışı olmadığı.
Hatırlanacağı gibi Mart ayında da Washington’a gelen Erdoğan’ın Brookings’deki konuşması da Doğan Medya’nın patronunun telefonu ile mümkün olmuş, hatta aynı telefonda Brookings’e, yapılacak toplantıda Erdoğan’a ‘uygun ortam hazırlanması’ talebinin de götürüldüğü, diğer türlü kendi gruplarının Türkiye'de daha da büyük baskı altında kalabileceğinin yine Brookings’e iletildiği güvenilir kaynaklardan öğrenilmişti.
Adalet Bakanı hem de Washington’da, ABD’nin itibarlı bir federal başsavcısını ‘Türkiye’ye operasyon çekiyor’ şeklinde eleştirebiliyor. Cumhurbaşkanı da bizzat ABD Başkan Yardımcısına aynı başsavcıyı ‘FETÖcülükle’ suçlayabiliyor. Böyle bir ortamda hükümet yukarda bahse olan bazı 'gönüllü' aracılarla veya bizzat diplomatik yollardan henüz koltuğa oturmamış ve kendisine yakın hissetiği bir başkan olan Trump’a ‘Bharara’yı görevden al’ da demiş olabilir. Belki de ondan dolayı Trump, ABD’deki 93 federal başsavcı içinde sadece Bharara çabucak kalmasını talep etti.
Bir zamandan beri bir başka ülkenin, ABD içindeki yargı işlerine karışmasının ters tepki vereceğini anlatmamıza ve yazmamıza rağmen Türkiye’de hukukun üstünlüğünden kopuk yetkililer görüldüğü kadarıyla bu tür ‘nazik’ konulara gerekli dikkati göstermekten çok zaman önce vazgeçmişler.
Bharara belki de görevde kalmasını en çok Ankara’ya borçludur. Kim bilir.
İlhan Tanır/Haberdar