KADİR GÜRCAN
Ne olacak bu Harvard?
Saray'ın maaşlı medya ekibi son zamanlarda “Biz bize yeteriz!” rahatlığında değiller. Haklı olduklarına delicesine inanmak ve aksine ihtilamallerin tamamını ıskartaya çıkarmak zorundalar. Batı ve ABD düşmanlığı takıntıları biraz mevsimlik, biraz hercai ve duruma göre şekillenen bir zaafiyet içinde. Saray iç avlusunda gerdan kırarken esneyen omurgaları gibi.
Despotizm ve diktatörlüğü kutsamak için demokrasi, geri kalmışlığı makulleştirmek için modernizme ve Ortadoğu'daki kargaşayı ABD'ye fatura ederek oluşturdukları karışımdan içtikleri zaman kendilerini emniyete alıyorlar ama bir yere kadar. Haklılıklarına inandırmak için dış ülkelerden vitrine koyacakları yabancı oyunculara delicesine düşkünler.
Saray'ın ucuz tetikçilerinden biri geçtiğimiz hafta “Bakın Harvard'da bizim durduğumuz yerde!” demeye getirince şaşırdım. Dünya çapındaki şöhreti tartışmasız bu kadim üniversitenin akıl fukarası tiplere prim vermeyeceği kesin de, o zavallı nasıl oldu da böyle bir sevdaya düştü merak ettim. Harvard Rektörü'nün sonradan özür dilediği bir açıklamasını hatalı versiyonu ile alıp servis etmek gibi zihni bir arıza ile karşı karşıyayız. Olay sonrasında rektörün istifa etmesi yönünde ciddi bir kamuoyu oluşmuştu ancak üniversite yönetim kurulu istifaya gerek olmadığı kararına vardı. Anlayacağınız, Hollywood, ABD üniversiteleri, devlet kurum ve kuruluşları ermiş karpuz gibi çatır çatır ortadan ikiye ayrılmadı.
Aslında Harvard rektörü ile birlikte, MIT ve Penn State Ünivesitesi'nde de benzer açıklamaların ardında rektörler istifa etti ama, saray medyası nedense Harvard'a sırtını dayamayı tercih etti. Bu tercihin bir başka duygusal yönü de var. Detaylardaki şeytanın peşine düşen yazarınız onu da buldu. Saray Ailesi'nden biri MA'ini (Master Degree) Harvard'da tamamlamış. Kim olduğunu söylemeyeyim de, Harvard hakkındaki hüsn-i zannınız kırılmasın. MIT'nin ne iş yaptığını bilmiyoruz Penn State zaten şaibeli(!). Pennsylvania'da olması ona günah olarak yeter de artar. Harvard'a sırtınızı dayayınca, başka desteğe ne hacet!
Filistin Meselesi'nde omuz uçlarından sürekli sağı-solu kolaçan ederken durdukları yeri güçlendirecek hemen her şeyi paylaşıyorlar. İç piyasadaki hepsi aynı menü de işlem gören ırkçılık, etnik temizlik, anti-semitism, ideolojik çatışma, yabancı düşmanlığı, dine dayalı nefret söyleminin dış dünyada ağır cezai karşılıkları var.
Uluslararası standartlarda yapılan boykot, gösteri ve protestolar tarafları incitecek kırmızı çizgilere dikkat etmek zorunda. Fikir hürriyeti ile toplumsal linç arasındaki çizgi alabildiğine belirgin. Saray ve ona bağlı medya palyoçaları hoşlanmasalar da realite bu. Genocide, Auschwitz Toplama Kampı, Holocaust, anti-semitism, ırkçılık ve ötekileştirme gibi zehirli ve parça tesiri yüksek kavramlar fikir ve ifade hürriyeti kapsamında değil. Holocaust'da birinci dereceden yakınlarını kaybedenler hala hayatta ve onlardan biri hissettiklerini; “Sizin kitaplarda okuduğunuz ve sadece filmini seyrettiğiniz insani faciayı biz hala yaşıyoruz!” şeklinde paylaşıyor. Açık yaraya tuz basmanıza kimse göz yummaz.
ABD üniversiteleri, idari yapıları, akademik hiyerarşileri, milyar dolarlık bağış ve yardım gelirleri ile oldukça gelişmiş durumdalar. Hatta bazı üniversitelerin kampüs içinde asayişi sağlayan özel güvenlik birimleri de var ve maaşlarını üniversite veriyor. Harvard'da olduğu gibi idari yapıdaki bir krizi halledebilecek medeni olgunluğa da sahipler. Beyaz Saray'ın konuya dahil olmak gibi bir gündemi hiç olmadı. Yukarıda bahsettiğimiz Saray soytarısı bu meseleyi de yanlış anlamış ve Boğaziçi Üniversite'si yetkililerine “Bakın Harvard'da neler oluyor? Rahatınızın kıymetini bilin!” demeye getiriyor. Yıllar önce aynı üniversitedeki rektör değişiminin ülkeye maliyetini hatırlarsınız.
Siyasi fıkraları ile meşhur ABD Başkanı Ronald Reagan soğuk savaş dönemlerini de yaşamış liderlerden biri. Bir konuşmasında anlattığı fıkrayı kahramanlarını güncelleyip buraya almakta fayda var. Amerikalı ve Rus iki siyaset adamı arasında şöyle bir diyalog geçer. Amerikalı siyasetçi “Bizim ülkemizde, Başkan'ın kapısını çalıp içeri girersin ve Sayın Başkan ne olacak bu Amerika'nın hali? diyerek başkandan hesap sorabilirsin!” der. Rus siyasetçi de “Bizde de öyle. Putin'in kapısını çalıp içeriye girersiniz ve Sayın Başkan Ne olacak bu Amerika'nın hali! diyerek şikayetlerinizi dile getirebilirsiniz.” diyerek ülkesini savunur.
Harvard Yönetim Kurulu, siyahi ve göçmen bir aileden gelen başarılı akademisyen Claudine Gay'in görevine devam edebileceğini duyurdu. Şimdilik Harvard'da Hollywood gibi kamplara ayrılmada işi tatlıya bağladı. Siz de eğer “Ne olacak bu Harvard'ın hali?” diye endişelenenlerdenseniz, rahat olun asayiş berkemal.