Kitabın aylar öncesinde piyasaya sürülmesine rağmen henüz hiçbir iddianın resmi kaynaklarca yalanlanmadığına dikkat çeken Tanış, “Korkmadan, geri adım atmadan eleştirmeye, halkın menfaatlerini korumaya devam edeceğiz; yapacak başka bir şey yok.” dedi.
Tolga Tanış’ın ‘POTUS ve Beyefendi’ kitabı, yayınlandığı ilk günden itibaren çok konuşuldu. Kitabındaki iddiaları ile "Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açılan gazeteciler" kervanına katılan Tanış, soruları cevaplandırdı.
Kitap sebebiyle 9 yıl 4 ay hapis cezası ile yargılanması istenen Tanış, “TCK’nın 299'uncu maddesindeki cumhurbaşkanına hakaret ve TCK’nın 267’nci maddesindeki iftira suçlarından cezalandırılmam isteniyor. Her ikisi için de ayrı ayrı olarak dört yıla kadar hapis cezası var. Hatta 299’da, suç eğer bu vakada olduğu gibi basın ve yayın yoluyla işlenmişse ceza üçte bir oranında artırılıyor.” dedi.
BEYEFENDİ DEMEK HAKARET Mİ?
Avukat Ahmet Özel’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu şikayet dilekçesinde “Kitap boyunca Müvekkilimden bahsederken 'Beyefendi’ sıfatı kullanılmıştır” ifadesi yer alıyor. Bu ifadeye bir anlam veremediğini söyleyen Tanış, “Erdoğan’a Beyefendi demeniz hakaret mi kabul edildi?” şeklindeki soruya karşılık, “Herhalde. Ben de anlamadım. Kendisine ‘Beyefendi’ demem, dilekçenin maddelerinden biri. Etrafındaki danışmanlar dahil kendisini destekleyenlerin de kullandığı bir ifadeyi benim de kullanıyor olmam rahatsız etmiş demek.” şeklinde konuştu.
Erdoğan’ın Avukatı Ahmet Özel’in yazdığı 3 sayfalık dilekçenin somut hiçbir dayanadığı olmadığını söyleyen Tanış, “Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiğim iddia edilmiş mesela. Ama nasıl haraket etmişim, ne demişim, net olarak açıklanmamış. Belgelere dayandırdığım, Kürt petrolüyle ilgili yazdığım bir bölüme de ‘iftira’ deniyor. Ama niye iftira ya da nerede bir maddi hata yapmışım, cevabı yok. Dediğim gibi orası ‘hakaret’, burası ‘iftira’ ama hukuki gerekçe nedir, belli değil.” ifadelerini kullandı.
KİTABIMIN ARKASINDAYIM; RESMİ MAKAMLARDAN TEK YALANLAMA GELMEDİ
Tanış, POTUS ve Beyefendi kitabında 2011’de Kürt bölgesindeki petrolü taşıma işini üstlenen Powertrans şirketinin Çalık Holding ve Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ile ilişkisini çeşitli belgelerle ortaya koyuyor. Kitabındaki iddiaların arkasında olduğunu dile getiren Tanış, “Bütün kitabı, somut bilgi ve belgelere dayandırmaya çalıştım. Çünkü kitabın başında da belirttiğim gibi amacım bir kaynak eser ortaya koymaktı. Bu yüzden kitap boyunca kullandığım ifadelere çok dikkat ettim. Tartışmalı, açıkta kalan bir yön olmaması için çaba sarf ettim. Nitekim şimdiye kadar kitaba ilişkin resmi makamlardan gelmiş tek bir yalanlama yok. Bu açıdan konunun mahkemeye taşınma ihtimaline de sevinmedim değil aslında. Çünkü araştırmam sırasında bazı ilave belgeler için mahkeme kararı gerekiyordu. Şimdi bu soruşturma sonrası böyle bir şans da doğmuş oldu benim için.” şeklinde konuştu.
Tanış, Erdoğan’ın gazetecilere bunca dava açarak belki de onları korkutabileceğini ve böylece eleştirilerin önüne geçebileceğine inandığını dile getirdi. Kitabındaki eleştirilerin hakaret olduğuna inanarak dava açmasının vahim olduğunu kaydeden Tanış, “Eğer hakaret olarak görüyorsa ifade özgürlüğünün evrensel ölçülerde ne demek olduğunu bilmiyor demektir. Sonuçta her halükarda Türk demokrasisi için çok üzüntü verici bir durum. Yıllardır herkes söylediği halde kabul etmiyor.” dedi.
ADİL VE DÜRÜST GAZETECİLERİN MÜCADELESİ
Yakın zamanda Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Todays Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in de aralarında olduğu çok sayıda gazeteciye yönelik açılan davaları değerlendiren Tanış, “Ben bugün Türkiye’de âdil ve dürüst gazetecilik yapmaya çalışan insanların yaşadıklarını ülkenin özgürleşmesi için yürütülen bir mücadele olarak görüyorum. Şimdiye kadar bu yüzden hapis yatıp ya da işini kaybedip bedel ödeyen meslektaşlarıma da o yüzden büyük saygı duyuyorum. Herkes sırayla üstüne düşeni yapıyor. Korkmadan, geri adım atmadan, eleştirmeye, halkın menfaatlerini korumaya devam edeceğiz; yapacak başka bir şey yok.” şeklinde konuştu.
Tanış, söz konusu gelişmelerin Batı dünyasında Türkiye’ye büyük bir itibar kaybettirdiğini; ancak bu baskılar sebebiyle "Türkiye’de işlerini kaybeden, hapse düşen, aile hayatları alt üst olan ‘pırıl pırıl insanlar’ın yaşadıklarının" daha önemli olduğunu olduğunu vurguladı. CİHAN