Hisarcıklıoğlu,
TOBB, AB Genel Sekreterliği ile
Ankara AB Bilgi Merkezi işbirliğinde gerçekleştirilen ''
Avrupa Komisyonu 2010 Yılı
Türkiye İlerleme Raporu: Katılım Sürecinin Neresindeyiz?'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, Avrupa Komisyonu 2010 yılı Türkiye İlerleme Raporu ile Genişleme Sürecine ilişkin
Strateji Belgesinin 9
Kasım 2010'da yayımlandığını anımsattı.
Genel anlamda
raporun, her zamanki gibi,
teknik ve bürokratik bir yaklaşımla hazırlandığını, AB üyesi
ülkelerde Türkiye'nin üyeliği konusundaki siyasi irade eksikliğinin, maalesef Rapor ve Strateji Belgesinde kendini gösterdiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, Türkiye'ye cesaret verecek, Türkiye'deki reform sürecini hızlandıracak, Türkiye'nin
katılım sürecine ilişkin çalışmalarını cesaretlendirecek bir yaklaşımın maalesef bulunmadığını kaydetti. Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin katılım müzakerelerini tamamlamak için bir
hedef tarihin bu yıl da telaffuz edilmediğini belirterek, ''Hal böyle olunca, üyelik için de bir tarih yok'' dedi.
AB'nin
bütçe çalışmalarına başlayacağını, bütçe hedeflerine bakıldığında da Türkiye'nin üyeliğine ilişkin zorluklar olduğunun görüldüğünü ifade eden Hasırcıklıoğlu, ''Raporda, Avrupa Komisyonu'nun bu konularda
Aralık ayındaki AB zirvesine bir
çağrı yapmasını, birliğin taahhütlerine sahip çıkmasını beklerdik'' diye konuştu.
Raporda,
iş dünyası için son derece önemli olan bazı konuların yer almadığına işaret eden Hisarcıklıoğlu,
Gümrük Birliğinin aksayan yönlerinin, sadece AB boyutuyla ele alındığını söyledi. Hisarcıklıoğlu, ''Türkiye,
Gümrük Birliğine aykırı olarak, ihracat üzerine yük getiren
yasal
düzenleme yapıyor. Bu durum İlerleme Raporunda yer almıyor. Peki, Birliğin de, ithalata ve ihracata uygulanan
vergi ve her türlü eş etkili yükümlülük yasaklanmıyor mu? Bu konuda Avrupa Komisyonu'nun sessiz kalmasını anlayamıyoruz. Yine, Türk vatandaşları için adeta bir ayrımcılık haline gelmiş olan, 'vize' konusu da raporda yok. Serbest
Ticaret Anlaşmalarından kaynaklanan sorun yok. Taşıma kotaları yok'' dedi.
-''KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ TÜRKİYE'NİN GAYRETLERİNE BIRAKILMIŞ''-
Hisarcıklıoğlu,
Kıbrıs konusuna sadece üye devletlerin bakış açısıyla yer verildiğini, sorununun çözümünün, sadece Türkiye'nin gayretlerine bırakıldığını, adil çözümün bu yaklaşımla bulunmasının çok zor göründüğünü ve sorunun çözümü konusunda, AB'nin üzerine düşen yükümlülüklere hiç yer verilmediğine dikkati çekti.
İlerleme Raporunun Türkiye'nin katılım sürecine yeni bir heyecan ve yeni bir ivme getirmediğini belirten Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
''Türkiye'de giderek azalan AB katılım sürecine kamuoyunun desteğini sağlayacak bir cesaretlendirme maalesef yok. Hepimiz biliyoruz ki, AB katılım süreci teknik olduğundan çok siyasi bir süreç. Öyle ki, teknik olarak hazır olsanız da, tüm koşulları yerine getirseniz de 27 üye ülke '
evet' demeden hiçbir fasılda müzakerelere başlayamıyorsunuz.
Bundan dolayı, Türkiye-AB katılım süreci artık durma noktasına gelmiştir. Bu gerçeği görmemiz lazım. Bu durumu yok sayamayız. Aradan geçen beş yılda sadece 13 fasılda müzakerelerin açılmış olmasını başka türlü açıklayamayız. Oysa, bu beş yıllık süre, katılım müzakerelerini teknik olarak tamamlamak için yeterli olabilirdi.''
-''HÜKÜMETİN YENİ AB STRATEJİSİNİ DESTEKLİYORUZ''-
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin öncelikleri doğrultusunda AB müktesebatına uyum çalışmalarını sürdürmesi gerektiğini, hükümetin bu yılın başında açıkladığı ''Yeni AB Stratejisi'' desteklediklerini ifade ederek, stratejinin ikinci platformunda öngörüldüğü gibi, fasılların açılıp açılmadığına, askıya alındığına veya bloke edildiğine bakılmaksızın, Türkiye'nin kendi öncelikleri, takvimi ve zamanlaması doğrultusunda, daha önce ortaya koyduğu müktesebata uyum programı hedeflerinin canlandırılması ve
Ulusal Program önceliklerinin gündemde tutulması gerektiğine işaret etti.
Hisarcıklıoğlu, 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokolde yer alan, yerleşme hakkı,
hizmet sunma serbestisi, işçilerin serbest dolaşımı konularının Ortaklık Konseyi toplantılarında tartışılması, anlaşmalara uygun, adil bir ortak yaklaşım geliştirilmesi, AB üyesi ülkelerin, yasa dışı göçle ilgili çekincelerinin incelenmesi, bu konudaki eksiklerin tamamlanması, vize konusunun mutlak surette çözülmesi gerektiğini belirtti.
Sivil
toplum diyaloğu ve iletişimin, katılım sürecinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin imajını olumsuz etkileyen konuların yok sayılamayacağını, artık, Türkiye'de özgürlükler konusunun tartışılması, sorun alanı olarak algılanmasının herkesi rahatsız ettiğini söyledi.
Türkiye'nin AB katılım müzakerelerinin sürdürülüş biçiminin, maalesef rasyonel bir müzakere sürecini yansıtmadığını, bazı AB çevrelerindeki siyasi argümanlar, iç
politika endişeleri, kültürel değerlendirmeler ve ön yargıların daha belirleyici olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
''Halkın
refah düzeyine doğrudan katkı sağlayacak, iktisadi bir süreci, siyasi mülahazalarla durdurmuş durumdayız.
Ulaştırma politikası müzakere edilemiyor. Askıya alınmış durumda. Gümrük Birliğimiz var. Ancak, Gümrük Birliği faslı askıya alındı. Bu fasılda da müzakere yapamıyoruz.
Enerji faslı, Türkiye için de AB için de çok önemli.
Nabucco gibi önemli bir projede Avrupa Komisyonu ile aynı masaya oturup
imza atıyoruz. Bu fasıl, askıya alınan fasıllar arasında değil. Ama bu defa bir üye ülke, bu fasılda müzakerelerin açılmasını engelliyor. Kısacası, Türkiye'nin katılım sürecinde, bazı AB üyesi ülke siyasetçileri, gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünerek hareket etmektedir.
Biz, gelecek nesilleri düşünmeliyiz. Türkiye-AB katılım sürecini rasyonel temele oturtmak zorundayız. Katılım sürecini hızlandırmak zorundayız. Katılım sürecini, gerçek hedefine, yani Türkiye'nin AB üyeliğine yönlendirmeliyiz. Sağlayacağımız gelişme, kamuoyunun azalan desteğini yeniden artıracaktır. Türkiye'nin AB katılım süreci, yeniden kamuoyu desteğini arkasına alacaktır.''