TMMOB İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası, İstanbul'daki muhtemel deprem tehdidine karşı alınan ve alınması gereken önlemleri masaya yatırdı. 1999 yılındaki Marmara depreminin ardından ortaya çıkan tablo ve alınan önlemleri değerlendiren uzmanlar, İstanbul'un depreme hazır olmadığını, kentsel dönüşüm çalışmalarının da ranta dönüştüğünü söyledi. Toplantıda, milyonlarca insanın deprem anında toplanacağı 493 noktadan 4/3'ünün ranta kurban edildiği vurgulandı.
Deprem riski altında bulunan İstanbul, dün gece Yalova'da meydana gelen sarsıntı ile depremi yeniden hatırladı. Halk geceyi sokaklarda geçirince uzmanlar da olası bir İstanbul depremine karşı hem alınan hem de alınması gereken önlemleri masaya yatırdı. 17 Ağustos Marmara depreminin 16. yıl dönümünde, o tarihten itibaren yapılan ve yapılmayanları ele alan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul'un 1999 yılındaki felaketle kıyaslandığında muhtemel bir depreme daha hazır durumda olmadığının altını çizdi. Türkiye'nin yüzde 66'sının 1 ve 2. derece deprem kuşağında bulunduğunu, nüfusun da yüzde 70'inin deprem riski altında olduğunu anlatan Gökçe, kentsel dönüşüm çalışmalarının ise ranta dönüştüğünü ileri sürdü.
1999 Marmara depreminden sonra, İstanbul'da muhtemel bir depremde insanların toplanabilmeleri için 493 alanın tespit edildiğini ancak bu alanların bugün amacı dışında kullanıldığını belirten Gökçe, şöyle konuştu: "İstanbul'da deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmamıştır. Bugün İstanbul yerli yersiz avm ve gökdelenlere teslim edilmiştir. İstanbul'da deprem sonrası toplanılacak boş alan kalmamıştır. 1999 Gölcük Depremi sonrası İstanbul'u depreme hazırlamak için içinde olduğum ve 14 kişiden oluşan İl Afet Merkez Kurulu, dönemin valisi başkanlığında 3 yıl çalışarak 493 toplanma alanı ve çadır kurulacak yer belirlemiştir. Bu yerlerin 4'te 3'a ranta, haksız kazanca teslim edilmiştir."
Gökçe, 2003'te 4 üniversitenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi için hazırladıkları İstanbul Deprem Master Planı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 2004'te düzenlenen 1. Deprem Şurası Rapor ve Kararları ile 2009'da Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından düzenlenen Kentleşme Şurası kararlarının da bugüne kadar uygulanmadığını belirtti.
Depreme hazırlık anlamında yapılan çalışmaları yetersiz bulduğunu da belirten Gökçe, "Yeterli ölçüde mühendislik hizmeti görmeyen, kaçak ve denetimsiz olarak üretilen yapı stokumuzun sayısı, 1999 afetinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün bile oldukça fazla. İstanbul başta olmak üzere kentlerimizi depreme hazırlamak adı altında yapılan yeni uygulamalarla, deprem afeti başta olmak üzere, kentlerimiz yeni afetlere açık bir hale getirilmiştir. Bu bağlamda orman, kıyı, su havzaları ve diğer kamu alanları gibi doğal kaynaklarımız ticari bir meta gibi görülerek kullanılmış; bu durum su, hava ve toprağın daha da kirlenmesine yol açmıştır." dedi.
Kentsel dönüşüm adı altında öne çıkan müteahhit anlayışıyla uygulanan yık-yap sisteminin yeni sorunlar doğurduğunu savunan ve bu çalışmaların rantı yüksek yerlerde yapıldığını belirten Gökçe, "Kentsel dönüşümden anlaşılan daire alanları küçültülerek daire sayısını artırmak olarak uygulanmaktadır. Bu durum yeni bir alt yapı sorunu doğuruyor." şeklinde konuştu.
'6.5 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ BİR DEPREME BİLE DAYANMAZ'
Şehirdeki hastane ve okul gibi toplu alanların deprem riskine dikkat çeken, İstanbul'u en az 6,5 büyüklüğünde bir depremin beklediğini dile getiren Gökçe, şöyle devam etti: "Hastane ve okullarımız başta olmak üzere diğer kamu yapılarımızın önemli bir kısmı da bugün deprem riski altında bulunmaktadır. Eski eserlerimiz, müzelerimiz, apartmandan bozma okul, dershane, klinik, üniversite binaları, yurtlar da önemli ölçüde deprem riski altında bulunmaktadır. İnsanlarımızın toplu olarak çalıştıkları endüstri tesisleri, küçük ve büyük iş yerleri, apartman altı küçük boy işletmeler de deprem riski altında bulunmaktadır. Asgari 6.5 ve üzerindeki büyüklükte bir depremi İstanbul yaşayacak. Bu büyüklükteki bir depreme bile İstanbul'daki hastane binalarının, okul, klinik ve dersanelerin dayanabilme şansı yoktur. Açıkçası yapı stokumuzun durumu hiç de iç açıcı değildir."
CİHAN