Eylemde konuşan CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Türkiye’nin bir gazeteci cehennemine çevrildiğini söyledi. Muhalif gazetelerin baskı altında olduğunu kaydeden Yarkadaş, “Bu iktidar 14 televizyonu bir gecede haksız ve hukuksuzca kapattı. 2 televizyon kanalına el koydu. Bu televizyonların bir kısmı susturulmakla kalmadı kirli havuzun sularına katıldı. AKP iktidarı susturabildiğini susturuyor, susturamadığını tehdit ediyor. Tehditle yıldıramadığını havuzunun pis sularına karıştırarak suç ortağı yapıyor.” dedi.
Galatasaray Lisesi önünde saat 12.00'de başlayan eyleme CHP İstanbul milletvekilleri Barış Yarkadaş, Eren Erdem, Ali Şeker, TGS Genel Başkanı Uğur Güç, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün eşi Aslı Gül, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın eşi Şule Karaca, Mehmet Baransu’nun eşi Nesibe Baransu, gazeteciler Rıdvan Akar, Tarık Toros, Ayşegül Arslan, Erhan Başyurt, Mehmet Yılmaz, Mehmet Kamış ve JİNHA Muhabiri Vildan Atmaca'nın çalışma arkadaşı Ceren Karlıdağ katıldı.
İktidar tarafından Türkiye’nin bir gazeteci cehennemine çevrildiğini anlatan Barış Yarkadaş, “Gazeteciler şuanda tecrit altındadırlar. Tecrit işkencedir ve ölümdür. Tecritteki gazetecileri işkenceden kurtarmak en başta biz gazetecilerin ve toplumun görevidir. Muhalif gazetelerin tamamı baskı altında. Bu iktidar 14 televizyonu bir gecede haksız ve hukuksuzca kapattı. 2 televizyon kanalına el koydu. Bu televizyonların bir kısmı susturulmakla kalmadı kirli havuzun sularına katıldı.
AKP iktidarı susturabildiğini susturuyor, susturamadığını tehdit ediyor. Tehditle yıldıramadığını havuzunun pis sularına karıştırarak suç ortağı yapıyor. Erdem Gül ve Can Dündar AKP’nin savaş suçlarını yazdığı için içeri atıldılar. Hidayet Karaca sadece ve sadece gazeteci olduğu için yapılıp yapılmadığı belli olmayan bir telefon konuşması yüzünden bir yıldır cezaevinde tutuluyor. Geçen gün evi tüm hukuk kuralları ayaklar altına alınarak evi aranıyor. Mehmet Baransu yazdıklarından ötürü cezaevinde yatıyor.” şeklinde konuştu.
Gazeteciliğin uzun bir süredir iktidarın baskısı altında olduğunu vurgulayan Uğur Güç ise, “Ağır saldırı altında çalışıyor ve yaşıyoruz. 2010 yılından bari 300’ün üstünde gazeteci hapishanelere girip çıktı. 2013’ten beri bir çok gazeteci alanda fiziki müdahaleye maruz kaldı. Hatta kafamıza silah dayanmamıştı oda oldu. 102 yıldır 95 gazeteci suikasta kurban gitti. Failleri halen meçhul. Bu gün iktidar gazeteciliği yok etmek istiyor. Mesleğimizi tamamen ortadan kaldırmak istiyor. Devşirdikleri bir takım medya gibi olsun, sadece AKP bülteni yayınlansın istiyorlar. Beyinlerimizi işgal etmek istiyorlar. Bu hırsla kendilerine biat etmeyenlere saldırıyorlar. Son bir yıldır 305 gazeteciye soruşturma açıldı. Gazetelere güvenlik güçleri ile birlikte baskınlar yapıldı, kayyumlar atandı. 19 televizyon kapatıldı, 800 gazeteci işsiz kaldı. 103 bin internet sitesi kapatıldı. Her gün gazeteciler uydurulmuş gerekçelerle tutuklanıyorlar.” açıklamasını yaptı.
Mit TIR’ları haberi nedeniyle Silivri’de tutuklu bulunan Erdem Gül’ün eşi Aslı Işık Gül de “Mesele sadece içeridekilerin özgürlüğü değil, mesele birazda dışarıdakiler için hakkaniyet ve hakikat meselesidir. Bu meseleye ne kadar sahip çıkarsanız bu toplumda huzur içinde ve demokrasi içinde yaşama şansımız olur.” şeklinde konuştu.
Hidayet Karaca'nın eşi Şule Karaca ise,“ Böyle bir günde eşimi ellerimle Vatan Emniyete götürüp teslim ettim. Kaçma şüphesi olmamasına rağmen Silivri’ye götürdüler. Hidayet beyin yaptığı gazetecilik mesleğini yapıyordu. Bir doktora neden ameliyatı niye yapıyorsun diyemediğimiz gibi gazeteciye de niye mesleğini icra ediyorsun diyemeyiz. Eşim bunu hak etmiyordu. Kendisi bir seneyi aşkın Silivri’de demokrasi nöbetini tuttu. Gönül isterdi ki bu nöbete başkaları eklenmesin. Keşke Hidayet bey o nöbeti tuttuğunda dışarıdaki arkadaşları gerekli desteği verseydi öyle olsaydı Can Dündar, Erdem Gül, Cevheri Güven, Gültekin Avcı ve Mehmet Baransu bunlar içeride olmayacaktı.” ifadelerini kullandı.
CİHAN