SAFVET SENİH- SAMANYOLUHABER.COM
Hocaefendi eğitimde sorumluluk duygusu üzerinde şu gerçekleri tesbit ediyor:
İmamiye kaynaklı bir alıntıyı bu konuda serlevha yapmak istiyoruz. İmam
Zeynu’l- bidin ‘Risaletü’l-Hukuk’unda şu tavsiyelerde bulunuyor:
-Sa’yinin semeresi çocuğunun senden olduğunu, hayrının ve şerrinin de
sana râciolacağını bileceksin.’
“Hz. Peygamber
Aleyhisselatü Vesselama vefatından bir süre önce vefat edeceğini
hissettirmişti. Bunun üzerine O (S.A.S.), bir gün sahabe topluluğuna,
‘Kul, dünya ile âhiret arasında muhayyer bırakıldı da O, âhireti tercih
etti.’ deyivermişti…’ Bu işaretle anlatılmak isteneni hemen kavramış
olan Hz. Ebu Bekir (r.a.): ‘Anam, babam, sana feda olsun ya Resulullah!’
(Müslim, Fedâilu’s- Sahabe, 1) demiş ve ağlamıştı… Evet o, kulun Hz.
Peygamber (S.A.S.) olduğunu anlamada gecikmemişti. Bundan başka Allah
Rasulü (S.A.S.) Veda Haccı esnasındaki bir hutbesinde de yine: ‘Yakında
beni sizden soracaklar, tebliğ vazifemi yaptım mı, nasıl cevap
vereceksiniz?’ buyurmuşlardı; buyurmuşlardı, zira O, önemli bir vazife
yapmıştı ama, bunu hakkıyla yapıp yapmamış endişesi içinde bulunuyordu.
Böyle bir endişeye mahal olmadığını icraatı haykırıyordu; oradaki bütün
gönüller de hep birden haykırdı, koca meydan onunla yankılandı ve her
yanda: ‘Sen vazifeni yaptın, risaletini (peygamberliğini) tebliğ ettin,
sorumluluğunu hakkıyla yerine getirdin.’ İtirafları duyuldu. O da
parmağını yukarıya doğru kaldırdı ve üç kere: ‘Allah’ım şâhid ol,
Allah’ım şahid ol!’ dedi.
“O, ümmet dairesinde
genişliği olan bir sorumluluğu derin bir endişe ile dile getiriyor ve
ashabının, şehâdetini alıyordu. Şimdi acaba bizler de, kendi
sorumluluğumuz altında bulunan ve bakıp görmekle mükellef olduğumuz
çocuklarımıza karşı ‘Yakında beni sizden soracaklar, nasıl cevap
verirsiniz?’ diyebilecek durumda mıyız? Ya da onlardan, ‘Vazifenizi
yaptınız’ cevabını alabileceğimizi ümit edebiliyor muyuz? Değilse vay
halimize… Onun için büyük İmam Zeynü’l- bidin, ‘Allah huzurunda sen,
onlardan sorguya tâbî tutulacaksın’ diyor, sonra da titreyerek, Cenab-ı
Hakka yönelerek: ‘Allah’ım, çocuklarımın terbiyesi, te’dibi ve onlara
iyilik yapmam hususunda bana yardımcı ol!’ diyor. Zira bir insanın en
mühim, en ciddi meselesi, aile efradını insanlık kemâlâtının zirvesine
yükselterek onlara ebedî var olmanın hazlarını duyurmaktır.
“Bazen çocuğumuza hediyeler alır ve onu sevindirmeye çalışırız. Hatta
hacca gidip Kâbe veya Rasulullah’ın (S.A.S.) huzurunda bulunduğumuz
zamanlarda dahi onları hep gönlümüzde duyarız. Mukaddes işler, en önemli
hizmetler bile onları unutturamaz. Aslında çocuklarımızı en iyi
hatırlama şekli, onlara İslâmî âdâbı ve Muhammedî (S.A.S.) âdabı vermek
olmalıdır. hirette onların, ebedî sevinmesine vesile olan böyle bir
armağan ölçüsünde başka bir hediye olmasa gerek. Yine İmamiye menşeli
bir hadis-i şerifte Rasûl-ü Ekrem (S.A.S.) şöyle buyurur: ‘Çocuklarınıza
ikramda bulunun ve onları en güzel şekilde terbiye edin.’ (İbn-i Mâce,
Edeb, 3) Evet, Rasûl-ü Ekrem’in (S.A.S.) yolunu ihya istikametinde bir
terbiye, çocuğa sunulmuş en büyük bir armağandır.
Hocaefendinin Muhterem Validesi Refia Hanım, hamilelik döneminde
özellikle dışarı daha az çıkıyor, haram nazarla karşılaşmak istemiyordu.
Kendi kızlarına, gelinlerine ve çevresindeki bütün hanımlara, ‘ÇOCUK
TERBİYESİ ANNE KARNINDA BAŞLAR’ diye öğüt verecekti ileride
“Karnınız büyüdüğü zaman gereksiz yere sokağa çıkmayın, örtülü olsanız
bile kendinizi sakının. Yediğinize içtiğinize daha fazla dikkat edin.
Haram olan hiçbir şeye el uzatmayın. Gıybet etmeyin Abdestsiz durmayın.
Her fırsatta Kur’an ve Cevşen okuyun, salavat çekin, dua edin. Abdestsiz
emzirmemeye çalışın.’ İzmir’de yaşadığı yıllarda da yanına gelen
ziyaretçilere ‘Çocuklarınızı nasıl yetiştirdiniz, bize neler tavsiye
edersiniz.’ diye sorulduğunda aynı tavsiyelerde bulunacaktı. Kendi
çocuklarını da her zaman ABDESTLİ EMZİRMEYE ÖZEN GÖSTERMİŞTİ. ‘Çocuk
ağlasa bile bırakın hemen abdestinizi alıverin. O ağlamaktan ölmez ama
abdestli emzirirseniz çok şey vermiş olursunuz.’ diyordu. Hamur
yoğururken bile acıkıp ağlayan çocuğu için, işini bırakıp abdestini
alarak emziriyor, o sırada mutlaka dua, salavat okuyordu. Çevresindeki
hanımları da bu konuda uyarıyor, ‘Bebeğe süt verirken dünya kelâmı
konuşmayın, Kur’an’dan ezberinizde ne varsa okuyun. Hiçbir şey
bilmiyorsanız ALLAH! ALLAH! diyerek emzirin’ diyordu. Zaten bu
dediklerini Refia Hanımefendi hep gerçekleştirmişti…