'Bir güneş çıksa da serinlesek'

Bu cümleye alışmaya çalışın. Çünkü Almanya’da yaşayan bilim adamı Ahmet Lokurlu’nun buluşu güneşle serinlemeyi mümkün kılacak.

'Bir güneş çıksa da serinlesek'

Buzzz gibi güneş... Türk bilim adamı, Demirdöküm ile ‘güneş enerjisi destekli soğutma ve ısıtma’ üzerine ortak yatırım anlaşmasını imzaladı bile.Kim güneş çarpmasının verdiği acıyla kıvranırken bir yandan da “Güneşin bu yoğun etkisi, neden soğutmada kullanılmasın” diye düşünür ki? Sıradan bir insanın aklına hiç gelmeyecek bu soru, Dr. Ahmet Lokurlu’yu 2005’te Almanya’nın ‘en kreatif kişisi’ konumuna getirdi. Yaz tatili için gittiği Antalya’da güneş çarpmasına maruz kalan Türk bilim adamı, bu kadar yoğun etkiye sahip olan bir enerji kaynağının soğutmaya da yol açabileceğini düşünerek konuya merak salmış. Uzun ve oldukça yorucu süren çalışmaları dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıran neticeye ulaşmış. 180 dereceye kadar güneş enerjisi ile ısıtılan suyun 144 derecede ve 4 barlık basınçta buhar halini alması ve bunun daha sonra iki kademeli makinede soğuğa dönüştürülmesi esasına dayanan sistemi bulan Lokurlu, başta Birleşmiş Milletler’in ‘Dünya Enerji Ödülü’ olmak üzere birçok uluslararası kuruluştan ödül aldı. İlk etapta büyük otelleri soğutmada kullanılan sistem önümüzdeki yıllarda minyatürleştirilerek evlere kadar girecek. Bunun ilk adımı da geçtiğimiz yıl kasım ayında Demirdöküm ile Lokurlu’nun sahip olduğu Solitem şirketi arasında imzalanan Ar-Ge ve üretim anlaşmasıyla atıldı. Yaz aylarında otellerin kullandığı elektriğin en az yüzde 50’sinin soğutmaya gittiğini vurgulayan Lokurlu, kendi buluşuyla istenilen mekânın soğutulabileceğini ifade ediyor. Bunun inanılmaz bir tasarruf anlamına geldiğini belirten Türk mühendis, aynı zamanda çevreye de son derece saygılı olduğunu belirttiği sistemini tanıtırken şunları söylüyor: “Güneş orada soğutma ihtiyacı var, buyurun kullanın. Bu kadar fosili vs. yakmanıza hiç gerek yok.” Almanya’nın Aachen kentindeki ofisinde görüştüğümüz Ahmet Lokurlu, enerji ve petrol fiyatlarının sürekli arttığı günümüzde paha biçilemeyen sistemini anlatan bir bilim adamından ziyade ‘biraz filozof, biraz sosyolog’ bir kişiliğiyle cevapladı sorularımızı. Geliştirdiği sisteme onlarca ülkeden teklifin yağdığı Lokurlu, bu vesileyle gittiği ülkelerde bir sosyolog ve psikolog edasıyla insanları gözlemleyip toplumların bilim ve bilim adamına bakışını da analiz etmiş. Risk alırken Türk, şüphe ederken Alman! Buluşunu Türk ve Alman kültürünün birlikte ortaya çıkardığı bir değer olarak değerlendiren Lokurlu, Türk kültüründeki cesaret ve riske girebilme özelliği ile Alman kültüründeki detaycı ve her şeye şüpheyle bakma özelliklerini bir arada kullanabildiğini dile getiriyor. Türk toplumunun ‘bilim ve bilim adamına bakışını’ ise eleştiriyor. Türkiye’de bilim adamının çok romantik bir yaratık olarak tanıtıldığını söyleyen Lokurlu, “Bir ‘Einstein kavramı’ oluşmuş Türkiye’de. Ortaya çıkan değerin sadece bir zeka ürünü olduğunu düşünüyor. Halbuki kimse Einstein’ın ne hamallık çektiğini bilmiyor. e=mc2’yi hasbelkader öğrenen, elinde çantası romantik bir tip olarak düşünülüyor bilim adamı.” diyor. Lokurlu’ya göre Türk bilim adamlarının ülkelerinde değil de yurtdışında başarıya ulaşmasının en önemli sebebi de bu. Merakımı gidermek için başladım Buluşunuzun ilgi görmesinin temel sebebi, ekonomik mi yoksa çevresel faktörler mi? Her ikisi de. Dünyadaki gelişmeleri ve geleceği görebilen ülkeler sisteme büyük ilgi duyuyor. Ortada güneş gibi inanılmaz büyük bir enerji kaynağı varken, petrol ya da elektrik gibi kısıtlı kaynaklarla bu işlerin yürümeyeceğini iyi analiz eden ekonomiler sistemi gözden kaçırmıyor. Sistem aynı zamanda çevreye de son derece saygılı. Hiçbir yakıt kullanılmıyor. İmza attığınız buluşun bu noktaya geleceğini tahmin ediyor muydunuz? Kesinlikle hayır. Bu işe tamamen merakımı gidermek üzere hobi olarak başladım. Hiçbir şeyin çıkmaması da araştırmada bir sonuçtur. Sistem nasıl çalışıyor? Sistemin püf noktası ‘güneşin yol açtığı etkinin yine güneşle kırılması’. Devrim niteliğinde olmasının nedeni de bu. 180 dereceye kadar güneş enerjisi ile ısıtılan su, 144 derecede ve 4 barlık basınçta buhar halini alıyor. Daha sonra iki kademeli makinede soğuğa dönüştürülüyor. Sistem hangi sektörlerde kullanılıyor? İlk etapta klimalar. Daha sonra derin dondurucular ve soğutma depolarında da kullanılabilir. Dünyanın en büyük derin dondurucu satan bir Alman firmasıyla görüşüyoruz. Hatta ilk projenin Tunus’ta hurma depolarının soğutulmasında kullanılması düşünülüyor. Daha çok sıcak bölgelerden mi geliyor teklif? Her yerden teklif var. Mesela Almanya sıcak mı? Almanya’dan inanılmaz olumlu bir tepki var. Enerji sorununun önümüzdeki yıllarda geleceği noktanın farkındalar çünkü. Bu insanlar Türkiye’deki enerji potansiyelinin de farkındalar. Ancak işi bilmiyorsanız o kadar enerji kaynağımız varmış ne önemi var? Yurtdışındaki haberlerde Türk olmanıza özellikle vurgu yapılmasına nasıl bakıyorsunuz? Bilim adamı ilk etapta kendi egosunu tatmin eder. Uluslararası bakış budur. Almanya’ya gideceğim, Türk milleti için bir şeyler yapacağım. Böyle bir şey yok. Çok abartılıyor bence. Bu duygudan uzaklaşmak lazım. Öte yandan Almanya’da çıkan haberlerde de Türk olduğunuz göz ardı ediliyor. Bu, Alman basınının Türk toplumuna genel bakışından mı kaynaklanıyor? Kamuoyunda Türkler hakkında çok da olumlu şeylerin yazılmadığı bir kültürde kendinizi zorla kabul ettiriyorsunuz. Kafasında ‘Almancayı da Türkçeyi de düzgün konuşamayan bir Türk prototipi var. Bu tip önyargılar her kültürde var. Bu önyargılarda Türklerin de payı var. Öbür yandan da eli yüzü düzgün konuşmasını bilen eğitimli Türkler de var. Kafasındaki klişeyi altüst edince sempatisi inanılmaz derecede artıyor. Türk bilim adamlarının Türkiye’de değil de yurtdışında başarılı olmasının sebepleri ne olabilir? Bir defa zihniyet farkı var. Ancak bu zekayı nasıl ve hangi altyapıda kullandığımız önemli. Çok disiplinli, çok detaycı ve uzun soluklu bir çalışma gerekiyor. Zeka düzeyi mi daha gerekli yoksa olayın üstesinden gelebilme yeteneği mi? diye sorarsanız ikincisinin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bir merakla başlayan projenizin büyük bir ticari boyutu var. İşin para kısmı bilim adamlığı vasfınızı etkiliyor mu? Gönlüm hep araştırmadan yana. O olmasaydı bugüne gelinmezdi. Değerleri belli bir yere getirmeniz için önce ev ödevimizi sağlıklı ve düzgün yapmış olmamız gerekiyor. Ticari aşamaya gelinceye kadar hep sisteme, tekniğe ve detaya konsantre oldum. Sistemin ticari boyutunu görenler korkunç bir şekilde olaya sempati duyuyorlar. Dünyanın dört bir yanından teklifler geliyor. Bu işlere yoğunlaşmaya başladığım zaman dünyayı paranın yönettiğinin farkına vardım. İnanılmaz paralar dönüyor. Bana çok çekici gelmiyor, değer yargılarım farklı ama dediğim gibi bunu göz ardı edemeyeceğimiz bir noktadayız. Çevre Oscarı’nı Kofi Annan’ın elinden aldı “Çevrecilik Oscarı” olarak tanımlanan Dünya Enerji Ödülü’ne layık görülen Dr. Ahmet Lokurlu, ödülünü dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın elinden aldı. Dünya kamuoyunda büyük ilgi gören sistem bunun yanı sıra Avrupa Güneş Enerjisi Ödülü, Dünya Küresel Enerji Ödülü, Küresel 100 Eco-Tech Ödülü, Harikalar Dünyası Ödülü gibi birçok ödüle de layık görüldü. Lokurlu ayrıca 2005’te Almanya’nın ‘en yaratıcı kişisi’ unvanına da sahip oldu. 1963 Kars doğumlu olan Ahmet Lokurlu, 1987’de Erciyes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Ardından 1993 yılında Essen Üniversitesi’nde Enerji ve Proses Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. 1998’de Essen Üniversitesi’nde yakıt hücreleri konusunda doktorasını yapan Lokurlu, dünyanın önde gelen araştırma merkezlerinden Jülich Araştırma Merkezi’nde çalışıyor. ZEYNEP KILIÇ - Zaman Pazar
<< Önceki Haber 'Bir güneş çıksa da serinlesek' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER