Mümtaz'er Türköne, AK Parti kurucularından Hüseyin Çelik'in dile getirdiği 5 temel soruna dikkat çekerek, "Hepimizin veya çoğunluğun bir şekilde üzerinde mutabık kalacağı sorunlar bunlar. Hepsini ağırlaştıran ve çözümü zorlaştıran, her şeyin gelip dayandığı bir tek sorun var: Saray etrafında oluşan iktidar tekeli. Bu tekelin sürmesi için bu sorunların büyümesi gerekiyor." dedi.
Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne, AK Parti politikaları ile Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında son dönemde dile getirdikleri eleştirilerle gündem oluşturan Bülent Arınç ile Hüseyin Çelik hakkında önemli tespitler içeren bir yazı kaleme aldı.
Zaman'ın internet sitesinde yayınlanan yazısında, Çelik'in bugün Hürriyet'te yer alan Ahmet Hakan röportajında yer alan sözlerine de yer veren Türköne, "Hüseyin Çelik'in kendi web sayfasında yazdığı, özellikle bugün Ahmet Hakan'a sıraladığı eleştiriler çok fazla içerden, AK Parti'nin derunundan geliyor." ifadesini kullandı.
Törköne'nin "Hüseyin Çelik: Bir AK Parti var, iktidardan içeri" başlıklı yazısının tamamı şöyle:
Tıpkı Bülent Arınç gibi, Hüseyin Çelik de, kendi üslûbu ve tarzı ile politikada kalıcı yer edinmiş bir isim.
Fıkralarıyla, meselleriyle, benzetmeleriyle ve tabii hazırcevaplığı ile uzun yıllar boyu parti ambleminin önünde parti sözcüsü sıfatıyla sorulara cevap verirken AK Parti kişiliğinin yaşayan sembollerinden biri haline geldi. Şimdi sözü, Arınç'tan sonra alması bile, Parti'deki silsile-i meratibi, kısaca AK Partili kimliğini muhafaza ettiğinin bir işareti olarak yorumlanmalı. Demem o ki, Hüseyin Çelik'in kendi web sayfasında yazdığı, özellikle bugün Ahmet Hakan'a sıraladığı eleştiriler çok fazla içerden, AK Parti'nin derunundan geliyor.
Şu Atilla İlhan'ın "Kim kaldı İttihat Terakki'den?" şiirindeki gibi bir soru çıkıyor ortaya: Kim kaldı AK Partili? Hüseyin Çelik varlık sebebine, kuruluş esaslarına ve değerler manzumesine göndermede bulunarak bir cevap veriyor. "Seçilmiş cumhurbaşkanı"nın, anayasa hükmüne riayet ederek partisi ile ilişkisinin kalmaması doğal karşılanabilir; peki ama savunduğu değerlerle bağını koparmasına ne demeli? Hüseyin Çelik o kadar eleştirinin, tartışmanın arasından Erdoğan'a bu soruyu sormuş oluyor. "Yanaşma değil, AK Parti'nin aslî unsurlarıyız" diyerek yakın ekibi üzerinden Erdoğan'ın AK Partili kimliğini sorguluyor. "Özgüven zehirlenmesi ve güç patlaması" ile itham ettiği Cumhurbaşkanın, partinin ağır toplarına yaptığı "sanki kunduramdan bir çivi düşmüş" muamelesini, "ayakkabısız" yani "tabansız" kalma tehdidi ile doğrudan Parti'ye yapılmış bir hakaret olarak nitelendiriyor.
Bülent Arınç'ın başlattığı ve Hüseyin Çelik ile devam eden (ve geniş bir kadrosu olduğu anlaşılan) bu başkaldırıyı, nekbet dönemi yaşayan ricalin kişisel şikayetleri olarak yorumlayanlar, eleştirilerin üzerine bastığı AK Parti kimliğini gözden kaçırmamalı. İncelik burada saklı. Çelik, Erdoğan'ın etrafındakilere "Kapıkulu" derken, "Kapı" ahalisine sahip tek bir kişiye eleştiri oklarını yöneltmiş oluyor. Kimin kapıkulu olur? İktidar temerküzü, tek adamlık, saray ve otokrasi eleştirileri, parti ayrı bir yere konarak daha başka nasıl yapılır? Erdoğan'ın etrafında oluşan iktidar çekirdeği artık AK Partililerden değil, sadece dar İktidar kliğine mensup olanlardan meydana geliyor. Çelik'in resmettiği tablo, Saray'ın tercihlerine ve iradesine de uyuyor. "Partili cumhurbaşkanı" olarak başlayan başkanlık sistemi tartışması partiden neden vazgeçti? Erdoğan artık "partili cumhurbaşkanı" olmak istemiyor, yani partisini istemiyor. Parti teşkilatı yerine kendi arasında örgütsüz muhtarlar ve kaymakamlar geçiyor.
Kişisel düzeyde, tek kişinin aklının karşısına partideki kurumsal aklı yerleştiren bu eleştirilerin, önümüze bir vizyon koyması lâzım. Vizyon mühim, esnaf mantığı ile güç peşinde koşan ve bulduğu zaman cebine koyan, kendi gücünü tek akçe olarak gören politikacının vizyonu olmaz. Arınç bu vizyonu hukuksuzluk ve Dolmabahçe mutabakatı üzerinden, adaletsizliğin ve "çözüm" politikasının eleştirisi üzerine inşa etti. Hüseyin Çelik Ahmet Hakan'a ülkenin temel politikalarına dair beş sorun alanı sıralıyor. Birincisi kutuplaşma, ikincisi dış politikadaki karmaşa, üçüncüsü ekonomi, dördüncüsü Kürt meselesi ve terörle mücadele ve son olarak "paralelle mücadelenin bir paranoyaya dönüşmesi". Hepimizin veya çoğunluğun bir şekilde üzerinde mutabık kalacağı sorunlar bunlar. Hepsini ağırlaştıran ve çözümü zorlaştıran, her şeyin gelip dayandığı bir tek sorun var: Saray etrafında oluşan iktidar tekeli. Bu tekelin sürmesi için bu sorunların büyümesi gerekiyor. Partiler dahil, kurumsal refleksler devreye giremiyor, sadece sadakat ve yakınlık esasına göre işleyen yetki dağılımı, hukuku da, yönetim becerilerini de devre dışı bırakıyor. Türkiye'nin dış politikada, terör sorununda bu kadar sıkışmasının sebebi de işte bu kılcal dolaşım sistemini bütünüyle iptal eden tekelleşme sorunu.
Bülent Arınç'ın, Hüseyin Çelik'in sözlerinde elbette istiskale uğramış ricale özgü kişisel renkler var; ancak bu başkaldırının bir memleket meselesine dönüşmesi kaçınılmaz. Onlar partileri adına tek bir kişiye karşı konuşuyorlar, ya sarayın içinde kaç partili var? Ağır topların bu çok ses getiren sözleri AK Parti'de neden sessizlikle karşılanıyor? Bu sükutta Arınç ve Çelik'in haklılığının ve duygulara tercüman olmasının payı yok mu? CİHAN