TBMM Genel Kurulu'nda 17/25 Aralık tartışması


Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 11. birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın yönetiyor. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları bölümünde Meclis Başkanlığı'nın Anayasa'nın 100'üncü maddesi kapsamında bir tezkeresi okutuldu ve bilgiye sunuldu.

Tezkerede, "Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay hakkında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının raporu ve anılan Bakanlığın takdim yazısı ile Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı hakkında Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığının üç ayrı yazısı ve ekleri, Anayasa'nın Meclis soruşturmasını düzenleyen 100'üncü maddesine göre gereği yapılmak üzere Başkanlığımıza intikal etmiştir. Bilindiği gibi, Anayasa'nın 100'üncü maddesine göre Meclis soruşturması açılması Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda 1'inin (55 üye) vereceği önergeyle istenebilmektedir. Böyle bir önerge olmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, mezkûr yazılar ve ekleriyle ilgili olarak Meclis soruşturmasına ilişkin bir işlemi resen yürütmesi mümkün bulunmamakla birlikte, teamül doğrultusunda söz konusu evraklar milletvekillerin tetkik ve takdirlerine açılmıştır." ifadeleri kullanıldı.

VURAL: 17-25 ARALIK FEZLEKELERİ NEDEN MİLLETVEKİLLERİNİN İNCELEMESİNE AÇILMADI?

Tezkere üzerine söz alan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, 17-25 Aralıkla ilgili, cumhuriyet savcılığının gönderdiği fezlekeleri hatırlatarak, "O zaman Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir olağanüstü toplantısında, bu fezlekelerin gündeme alınması istenmişti. Daha sonra, Meclis Başkanlığı olarak, bu fezlekenin geldiği bilgisi paylaşılmış ancak bu fezleke ve eklerinin milletvekillerinin tetkikine açılmasına ilişkin bir ibare olmamıştı. Ben de bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına başvurmuş ve değerli milletvekillerinin inceleme ve tetkikine açılmaması işleminin yanlış olduğunu ifade etmiştim. Ama görülmektedir ki, 17-25 Aralıkla ilgili bu fezlekenin milletvekillerinin tetkikine açılmaması iradesinin, bilerek ve istenerek soruşturmayı ve incelemeyi engellemek amacıyla yapıldığı ortaya çıkmaktadır." diye konuştu.

Çok vahim bir durumla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Vural şöyle konuştu: "Şimdi soruyorum: Siz bunları açıklarken milletvekillerinin inceleme ve tetkikine açık tutuyorsunuz da, 19 Mart 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş fezleke ve eklerini neden milletvekillerinin tetkikine ve incelemesine açık tutmadınız? Bu, Meclis Başkanlığının taraflı bir tutumla, yapılan bir soruşturmanın muhtevasını değerli milletvekillerinden saklamak iradesiyle Anayasa'nın ve İç Tüzük'ün Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği yetkileri, milletvekillerine verdiği yetkileri doğrudan kısıtlamak amacıyla yapıldı, gayet açık ve nettir. Şimdi ben soruyorum: Madem bu teamül idiyse 17-25 Aralıkla ilgili fezlekeleri niye teamülen milletvekillerinin incelemesine açmadınız? Neden? Böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla, bu konu çok vahim bir konudur, teamül ve İç Tüzük'ün, Anayasa'nın milletvekillerine verdiği hak gasbedilmiştir. 17-25 Aralıkla ilgili fezleke ve ekleri o günün yönetimi tarafından milletvekili incelemesinden bilerek ve istenerek, kasıtlı olarak saklanmıştır ve milletvekilinin milletin verdiği yetkiyi kullanması gasbedilmiştir; bu kadar açık ve nettir."

AKP İÇİN BİR AYIPTIR, UTANÇ VESİLESİDİR

Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın ise "24'üncü Yasama Döneminde, 19 Mart 2014 tarihli birleşimde 4 eski bakanla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine Cumhuriyet Savcılığınca gönderilen fezlekelerle ilgili hazırlanan 2 adet Başkanlık tezkeresi Genel Kurulda okutulmuş ancak dosyalar daha önceki uygulamalardan farklı olarak milletvekillerinin incelemesine açılmamıştır. Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili tarafından yapılan uygulamanın gerekçesi 'Söz konusu dosyaların devam etmekte olan başka bir hazırlık soruşturmasına konu olduğu ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 157. maddesi gereği gizliliği devam ettiği için dosyaların incelemeye açılmadığı' şeklinde ifade edilmiştir. Başkanlığımıza bugün Genel Kurulun bilgisine sunulan dosyalarla ilgili olarak yürütülmekte olan bir hazırlık soruşturması bilgisi ulaşmamıştır. Bu itibarla, teamül doğrultusunda dosyaların incelemeye açılmasında da bir sakınca görülmemektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Ahmet Aydın'a yönelik "Ne kadar zor ve çaresiz bir hâl içinde olduğunuz, inanın, yüzünüze bile yansıyor." diyen CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, şunları kaydetti: "17 ve 25 Aralık soruşturmalarıyla ilgili evraklar o dönemin Meclis Başkanı sayın Cemil Çiçek'in şahsına gelmedi; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 550 sayın üyesinin bilgi, ilgi, dikkatine ve bu çerçevede bir işlem yapılmasına yönelik olarak geldi. Şimdi, bu noktada, bugün İsmail Kahraman'ın uygulaması ile o gün Cemil Çiçek'in uygulaması arasındaki durum için şu söylenebilir: Aslında ha Cemil Çiçek ha İsmail Kahraman. O gün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesini hiçe sayan, saygısızlık yapan, gasbeden, dolayısıyla 78 milyona saygısızlık yapan, 78 milyonu hiçe sayan irade de AK Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, AKP iradesidir; bugün işin doğrusunu yapan da o iradedir. Bu, AKP için bir ayıptır, bir utanç vesilesidir. Gerçekten Cemil Çiçek'in şahsi kararı değildi, tıpkı bugün İsmail Kahraman'ın da şahsi kararı olmadığı gibi. Buradan hem tutanaklara geçiriyorum hem Başkanlık Divanına hem Genel Kurula sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendisine yapılan bu saygısızlığa, bu hiçe saymaya, bu hak gaspına karşı el birliği yaparak 17 ve 25 Aralığı yeniden ortaya koymalıdır."

İKTİDAR PARTİSİ ELİYLE BİR AKLAMA FAALİYETİ YÜRÜTÜLDÜ

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili olarak iktidar partisi eliyle bir aklama faaliyetinin yürütüldüğünü dile getirerek şunları söyledi: "O dönem bu mevcut yolsuzluklar ortaya çıktığı zaman burada bir araştırma komisyonun hızla kurulması ve konuyu incelemesiyle ilgili talepler maalesef reddedilmişti. İktidar partisinin sayısal çoğunluğuna güvenilerek bu yolsuzlukların üstünün örtülmesiyle ilgili bir siyasi tutum ortaya konmuştu. Ancak daha sonra, kamuoyundan yükselen tepkiler ve giderek dış kamuoyunda da bu yolsuzluklarla ilgili ciddi bir gündemin oluşması üzerine Meclis Genel Kurulunda tartışılan bir soruşturma önergesi üzerine bir soruşturma komisyonu kurulmuştu. Maalesef bu soruşturma komisyonunun yürütmüş olduğu bütün çalışmalar 17-25 Aralık yolsuzluklarını, hırsızlıklarını açığa çıkarma değil, tam tersine, üstünü örtme girişimi olarak tarihe, kayıtlara geçmiştir. Öncelikle bunu ifade edelim. Tabii, bu aklama faaliyetlerine Meclis Başkanının ya da Meclis Başkanlık Divanının bir şekilde dahil edilmiş olması hiçbir şekilde kabul edilemez. Soruşturma Komisyonunu ilgilendiren bir konuyla ilgili, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve hırsızlık iddialarıyla ilgili bir olayla alakalı olarak milletvekillerinin bilgi edinme haklarının Meclis Başkanı tarafından gasp edilmesi başlı başına bir garabettir. Şimdi, bu garabetin sizin tarafınızdan bir savcının Meclise göndermiş olduğu bir yazı üzerine gerekçelendirilmiş olması da ikinci ve daha vahim olan bir garabettir çünkü şöylesi bir durum ortaya çıkıyor: Meclisi, Parlamentoyu, halkın iradesini yargı vesayetine almanın yolunu açıyor. Bundan sonra, buradaki herhangi bir konuyla ilgili herhangi bir cumhuriyet savcısı yazı yazarak milletvekillerinin bilgi edinme hakkını ve burada sağlıklı bir tartışma yürütme, Meclisin sağlıklı bir sonuç çıkarma hakkını gasp etmek isteyecektir. O nedenle, demin kullanmış olduğunuz ibarelerin tutanaktan çıkarılması gerekiyor. Darbe anlayışları, vesayet anlayışları salt militarist birtakım kurumların Parlamento üzerine kurmuş olduğu tahakkümlerle ifade edilemez. Siz de belirttiniz: Eğer Türkiye'de kuvvetler ayrılığı varsa, yargı, yürütme ve yasamanın kendi alanını ilgilendiren konularla ilgili bir bağımsızlığı varsa burada yasama organını yargının tahakkümü altına alacak olan bir gerekçeyi Meclis Genel Kurulunda sunamazsınız. O nedenle, ileride emsal olmaması adına da bu kullanmış olduğunuz cümlelerin tutanaktan çıkarılması, 17-25 Aralıkla ilgili Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanının tutumlu tavırlarından dolayı da bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinde güncellenmesi gerektiğini düşünüyoruz."

17/25 ARALIK TÜRK SİYASİ TARİHİNDE EN ÇOK TARTIŞILAN KONULARDAN BİR TANESİ OLDU

AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli de yaptığı konuşmada şunları aktardı: "17-25 Aralık olayları çok uzun bir zaman -hatta yıllar diyebileceğimiz- dilimi içerisinde belki de Türk siyasi tarihinde en çok tartışılan konulardan bir tanesi oldu. Öncelikle, işin hukuki boyutunu biraz önce Sayın Başkan siz ifade ettiniz. Ayrıca, yani bir gizlilik kararı var ama buna rağmen biz biliyoruz ki, bütün o iddialarla ilgili tüm metinlerin, yine iddialarla ilgili -tırnak içerisinde söylüyorum, iddialarla ilgili- tüm konuşmaların, tape'lerin hepsinin herkes tarafından bilindiği, servis edildiği ve ellerinde bulunduğunu biliyoruz. Yani, o gizlilik kararına rağmen o dosya münderecatı gizli kalmamıştır, hepsi siyasi parti grupları da dâhil olmak üzere herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir konuma getirilmiştir. Dolayısıyla, buradan yola çıkarak, yani o uygulama nedeniyle o iddialarla ilgili bilgi ve belgelere ulaşılamamıştır, resmî olarak, resmî kanaldan ulaşılamamıştır ama bu bütün topluma servis edilmiştir, bunu da biliyoruz; bütün belgeler, bütün bilgiler, bütün tape'ler. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: O değerlendirmeyi yapanlar, o konuda görüş, kanaat belirtenler bu bilgilerden rahatlıkla, özgürce düşüncelerini ifade edebilmeleri açısından bir mahrumiyet yaşamamışlardır, o bilgilere ulaşamama gibi bir durum, o belgelere ulaşamama gibi bir durum söz konusu olamamıştır. Dolayısıyla, konuşulmadık hiçbir şey kalmamıştır, bilinmeyen hiçbir şey yoktur. Şimdi, biraz önce ifade edildi, bütün bu iddiaların AK Parti çoğunluğu tarafından kapatıldığı, ortadan kaldırıldığı ve örtbas edildiği şeklinde. Bugün yeni değil, daha önce de sık sık gündeme gelen ifadeler biraz önce söz konusu oldu. Şimdi, bir sistem var, bir düzen var; bir iddia olduğu zaman işte, bakanlarla ilgili, nasıl yürütüleceği Anayasa'mızda belli harfiyen, hangi aşamada kim neler yapmaya yetkili, nasıl soruşturulacak, bu soruşturma nasıl olacak, nasıl Yüce Divana gönderilecek ya da gönderilmeyecek, oylama biçimi, hepsi belli. Ve soruşturma komisyonu da biliyorsunuz bir yargı yetkisi kullanıyor; yargı gibi bu işlemleri yerine getiriyor. Sonuç itibarıyla, Anayasa'mızda bu tür iddialar söz konusu olduğunda nasıl yürütülmesi gerekiyorsa ona uygun bir şekilde, harfiyen ona uygun bir şekilde bu işlemler yürütülmüştür. Burada herhangi bir itiraz var mı? Yok. Yani komisyonların kurulması, komisyonların karar alma biçimi, çalışma biçimi vesaire. Denilen şu: Efendim, AK Parti'nin çoğunluğu var ve çoğunluğunu kullanarak Yüce Divana gidilmesi engellendi ve bu şekilde kapatıldı. Eğer usulüne uygun, yönteme uygun, hukuka uygun, Anayasa'ya uygun bir şekilde bir işlem yapılıyorsa bunun sonucunda ortaya çıkacak olan kararın yasa dışı, hukuk dışı olduğunu hiç kimse söyleyemez, böyle bir iddiada bulunamaz. Yani eleştirebilirsiniz, kanaatinizi söyleyebilirsiniz; o ayrı bir konu ama sonuç itibarıyla, bugün ya da yarın, geçmişte, bizden önce. Bizden sonra böyle bir konu gündeme geldiğinde yine aynı yöntemle soruşturulacak, yine aynı şekilde oluşturulacak soruşturma komisyonları tarafından, yine iktidar partisinin ya da çoğunluğu sağlayan partinin ağırlıkta olduğu bir soruşturma komisyonu tarafından yapılacak bu işlemler; orada oylamalar yapılacak, aynı, usulüne göre yapılacak. Dolayısıyla, bunun başka alternatifi yok, alternatifi yok."

Yaşanan tartışmaların ardından muhalefet partilerin temsilcileri usül tartışması talep etti.

MİLLETVEKİLLERİNE OTURDUĞU YERDEN ÖNCE SÖZ VERMEDİ

Öte yandan milletvekillerinin oturduğu yerden söz talebini yerine getirmeyen TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın, bunu iç tüzüğün 60. maddesine dayandırdı. CHP İzmir Milletvekili Musa Çam ise "Keyfi davranma." dedi. Aydın ise "Keyfi davranmıyorum, iç tüzüğa bakın sayın Çam." karşılığını verdi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay da iç tüzüğün böyle bir takdir yetkisi verdiğini belirterek ancak oturum yönetme tarzlarında bir birliğe ihtiyaç olduğuna dikkat çekti. Meclis Başkanlık Divanının oturup bir karar alması gerektiğini vurgulayan Altay, iç tüzüğe göre birleşimlerin yönetilmesini istedi.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Engin Altay'ın görüşlerine katıldığını ve iç tüzüğe göre hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Darbe ve savaş konsepti sonucu ölümlerin devam ettiğini dile getiren Baluken, büyük kaos, çatışma ve savaş ortamının devam ettiğini ifade etti. Sokağa çıkma yasağını eleştiren Baluken, bölgedeki birçok tarihi eserin bilinçli olarak tahrip edildiğini ileri sürdü.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Meclisin iç tüzüğe göre yönetilmesi gerektiğini ve bu konuda bir karar alınması gerektiğini söyledi. PKK terör örgütünün saldırılarının devam ettiğini anlatan Vural, tarihi eserlerin tahribatını ifade etti. Engelliler Günü sebebiyle duygularını dile getiren AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, bölgede terörle mücadele edildiğini kaydetti. Tartışmaların ardından Ahmet Aydın, milletvekillerine birer dakika söz verdi.
CİHAN
<< Önceki Haber TBMM Genel Kurulu'nda 17/25 Aralık tartışması Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER