Türkiye’de koronavirüs kaynaklı vaka ve ölüm sayıları artarken tam karantina uygulamasına neden geçilmediği tartışma konusu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Perşembe akşamı NTV yayınında, "Uzun soluklu karantinanın ekonomiye maliyeti çok daha ağır olurdu. Bunlar keyfi olarak 'şöyle yapalım' denilip karara bağlanacak konular değil" dedi. Kalın, altında bilimsel veriler olmadan bu tür önerilerde bulunulduğunu iddia etti.
Ancak bilimsel çalışmalar bunun tam tersini söylüyor. Üniversitelerin iktisat bölümlerinin yaptıkları araştırmalara göre tam karantina uygulaması geciktikçe ekonomik maliyet artıyor.
'Geçerli bir argüman değil'
İnsan sağlığının her şeyden önce geldiğini vurgulayan iktisatçı Prof. Dr. Taner Berksoy, tam karantinanın ekonomi için de etkili bir araç olduğu görüşünde. DW Türkçe’ye konuşan Berksoy, "Karantina uygulamasının maliyeti yüksek diye bir yaklaşım olamaz. Bu yaşamsal bir sorun" diyor ve ekliyor: "Diğer yandan koronavirüsle mücadelede insan faktörü olarak da ekonomik olarak da en etkili araç karantina. Yurt dışında buna dair pek çok yayın var. Kalın'ın söyledikleri geçerli bir argüman değil."
Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erinç Yeldan da önceliğin insan olduğuna dikkat çekiyor. DW Türkçe’ye konuşan Yeldan, "Çok önemli bir sağlık kriziyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla insan sağlığı ve insan maliyetiyle karşılaştırıldığında hiçbir ekonomik hesabın, hiçbir ekonomik maliyetin söz konusu olmadığını düşünüyorum. Bu salgınla mücadele etmek bir insanlık görevidir" diyor.
'Kısmi karantinada maliyet daha ağır'
Koç Üniversitesi ve University of Maryland öğretim üyelerinin ortaklaşa yürüttüğü araştırmaya göre ise şu andaki uygulamaya benzer kısmi bir karantina uygulaması ile GSYH yüzde 17 azalıyor. Ancak toplam vaka sayısı 70 bin iken tam karantina uygulandığında 42 günlük bir sürede salgın kontrol altına alınabiliyor ve GSYH’deki düşüş yüzde 7,8 ile sınırlı kalıyor.
Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp'in Yetkin Report’ta ayrıntılarına yer verdiği araştırmaya göre tam karantina uygulamasında gecikme olan her gün GSYH üzerinde yaklaşık yüzde 0,4 ilave kayıp doğuruyor. Sadece bir günlük gecikme olduğunda vaka sayısı 10.000’den fazla artıyor.
'Hiçbir şey yaşamdan değerli değil'
DW Türkçe'ye konuşan Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaya Ardıç tam karantina uygulanmaması halinde de bir ekonomik maliyet olduğuna dikkat çekiyor. İki seçeneğin de artıları ve eksileri olduğuna işaret eden Ardıç, şöyle devam ediyor: "Burada bir ekonomik maliyet sorunu var, doğru. Ancak sağlık söz konusu olduğunda ekonomik çıkar ikinci planda olmalıdır. Bu nedenle sokağa çıkma yasağının yaratacağı birtakım ekonomik maliyetler ile uygulanmaması halinde sağlık sorunları ve sağlık hizmetlerinin maliyeti arasında karşılaştırma yapmak, bunu sayısallaştırmak, nicel olarak ifade etmek, maliyetine bakarak 'hangi seçeneğinki daha düşükse onu seçilmeli demek' doğru olmaz. A. Malraux'nun sevdiğim bir sözü vardır: 'Yaşamın pek fazla bir değeri olmasa bile, hiçbir şey de yaşamdan daha değerli değildir.”
'Salgının uzama riski göze alındı'
Ekonomist Barış Soydan da salgının ekonomik olarak etkisinin sınırlandırılması için kısa ama etkili bir karantina uygulaması olması gerektiğini savunuyor. "Henüz aşısı veya tam etkili ilacı bulunmayan koronavirüse karşı en etkili yöntem sosyal izolasyon. Bunun da en etkili yolu sokağa çıkma yasağını kapsayan tam karantina uygulaması" diyen Soydan, karantina süresi boyunca çalışana gelir desteği sağlama zorunluluğu nedeniyle iktidarın bu uygulamadan kaçındığı görüşünde.
Barış Soydan, "Aslında İşsizlik Sigortası Fonu'nda 130 milyar liradan fazla para var ama bu para devlet hazine iç borçlanma senetlerine yatırılmış durumda. Ciddi miktar bozması gerekiyor ve iktidar bundan kaçınıyor. Koyduğu hedefleri çok bozmak istemiyor ama bunun da sonucu olarak salgının uzaması riskini göze alıyor" diye konuşuyor.
Türkiye’deki mevcut uygulamayı insan sağlığının ihmali olarak değerlendiren iktisatçılara göre, bu durum uzun vadede hem üretim hem de işsizlik ve gelir eşitsizliği bakımından ekonomiyi derinden etkileyecek.
'Borç yükü ve bölgesel eşitsizlik'
Ekonomik maliyetlerin şu anda göz ardı edilmesi gerektiğini vurgulayan Yeldan, ekonomi üzerinde en az hasarın ise tam karantina ile mümkün olacağını savunuyor. "Sadece iktisadi olarak konuşmak gerekirse salgın ile mücadelede gerekli tedbirlerin alınmaması ve bu salgının zamana yayılmasının çok daha ciddi iktisadi maliyetleri olacağı da kuşkusuz" diyen Yeldan, konuyla ilgili Bilkent Üniversitesi ve ODTÜ’deki akademisyenlerle makroekonomik öngörü çalışmaları yürüttüklerini belirtiyor.
Erinç Yeldan, çalışmalarda elde ettikleri sonuçları şöyle anlatıyor: "Çalışmalarımız bize bu salgının uzun süre tedbir alınmadan zamana yayılması halinde Türkiye ekonomisinde 2022-2023’e değin ve ileriki nesillere çok ciddi borç yükü, ekonomik kriz anlamında önemli bir kayıp yaşatacağını gösteriyor. Dahası bu kayıpların Türkiye üzerinde bölgesel olarak, Türkiye deseninin kırılması nedeniyle ağır sonuçları da olabileceğini ve bölgesel eşitsizlikleri çok ciddi anlamda derinleştireceğini gösteriyor."