Mustafa Sinan Özcerit 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hayatı kabusa dönen yüzbinlerce kişiden biri. Akademisyen olan babası ‘terör örgütü üyeliği’ ile suçlanarak tutuklandı. İddianamesi 12 ay boyunca yazılmadan tutuklu olarak 13 aydır cezaevinde bulunan Doç. Dr. A. Turan Özcerit şuan ciddi sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.
Yeni Asya Gazetesi'ne yaşadıkları sıkıntıları anlatan oğlu M. Sinan Özcerit babasının sağlık durumunun iyi olmadığını ve en azından tutuksuz yargılanması için seslerini duyurmak istiyor. Resmi makamlara başvurmalarına rağmen doktorlardan dahi yaygın korku iklimi nedeniyle olumlu bir sonuç alamadıklarını söyleyen Sinan Özcerit, babasının hastalığının arttığını ve cezaevindeki olumsuz şartların bu durumu daha da kötüye götürdüğünü belirterek yetkililerden duyarlı olmalarını istiyor. Kendisine sorular yönelttiğimiz Sinan Özcerit yaşadıkları durumu gazetemize anlattı.
-Babanızın gözaltı ve tutuklanma sürecini anlatabilir misiniz? Suçlamalar nelerdi? Ne kadar süredir cezaevinde?
Babam 27 Temmuz 2016 tarihinde evimize gelen polisler tarafından gözaltına alındı. İlk 2-3 gün nerede olduğunu öğrenemedik ve aradığımız hiçbir kurum bize cevap vermedi. Gözaltı sürecinden sonra öğrendiğimiz kadarıyla babam 5-6 kişinin kalabileceği nezarethanede 35-40 derecelik temmuz sıcaklığında yaklaşık 20 kişiyle beraber elleri bağlı kaldı. Nezarethanede uyuyacak alan bile olmadığı için nöbetleşe uyudular ve bazen temel ihtiyaçları olan ‘su’ bile ‘size su bile yok’ denilerek verilmedi. Ayrıca E-nabız sisteminde de görülebilen gözaltı süresi içinde kayda geçmiş bir darp raporu var. 6 Ağustos günü babam ‘anayasanın ihlali’, ‘F... terör örgütüne üye olma’, ‘yasama organını engellemeye çalışma’ gibi suçlamalarla tutuklandı. Tutukluluk süresi 13 ayı aştı. Bu süre içinde iddianamesi 12 ayda hazırlandı. ‘Çok fazla ülke gezmek’ ve ‘Tübitak projelerinde hakemlik yapmak’ ‘fetöcülük’ suçlaması olarak babamın karşınına konuldu.
-Hastalığı tam olarak nedir? ve tutuklandığı zaman hangi aşamadaydı? Şuandaki durumu nasıl?
Babamın tutuklanmadan önce safra kesesinde taşlar olduğunu biliyorduk ve gözaltına alınmadan 1 gün önce şiddetli karın ağrılarından dolayı acile götürmüştük. Cezaevinde geçirdiği stres dolu aylar hastalığını arttırmış çok daha kritik bir duruma getirmiş. Şu an safra kesesindeki taşlarla birlikte midesinde ülser, karaciğer ve bağırsaklarında büyük çaplarda birçok tümör tespit edildi ve tümörler metastas yapmıştı.
Kardeşlerim ve ben babamı göremiyoruz
-Yetkili makamlardan ulaşabildiğiniz kimse oldu mu? Size ne tür cevaplar verdiler?
Biz babamın yargılandığı Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile görüşmek istedik. Bizi kabul etmedi sadece avukatımızla görüşmek istedi. Avukatımız kesinleşmiş Bandırma Hastanesi’nin raporlarıyla hakimden babamın tahliyesini istediğinde hakim -hastanın tutuklu kalamayacağını belirten- daha teşekküllü “Doktor Heyet Raporu” istedi fakat raporlar açıktı, sadece babamın çekeceği acıyı ve onun süresini uzattı. İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde babamın doktoru ile konuştuğumuzda korkusundan dolayı -oldukça elzem olan-refakatçi iznini vermeyi reddetti. Aynı zamanda “Doktor Heyet Raporu”nu sorduğumuzda ameliyattan sonra verilebileceğini, böyle bir ihtimal olduğunu söyledi fakat bu rapor hakkında bile açık konuşamadı. En çok ihtiyacı olduğu zamanda moral vermemizi bile engelliyorlar. Ben babamı göremiyorum, kardeşlerim göremiyor bir tek annem haftada bir 10-15 dk yanında kalabiliyor. Cezaevindeyken en azından görebiliyorduk şu an o hakkımızı da elimizden aldılar.
200 kişilik hastane sırası var
-Babanızın cezaevindeki şartları nasıl? Kaç kişi kalıyorlar, sağlık problemleriyle alakalı sağlık hizmetlerine ulaşabiliyor mu?
Babam tutukluluk süresi boyunca birçok koğuş değiştirdi. Yer olmadığı için yerde yattığı da oldu 20 kişilik koğuşlarda 25-30 kişi kaldığı da. Babamı en çok etkileyen unsurlardan birisi dinlenememesiydi. Hem 35-40 dereceye kadar çıkan oda sıcaklığı hem daracık koğuşlarda 25-30 kişiye varan insan sayısı hem de gürültüden dolayı babam geceleri en fazla 3-4 saat uyuyabildiğini söylerdi. Kendisi 1 ay boyunca cezaevinde sancılarından dolayı kıvrandı ve tek yaptıkları -bir lütufmuş gibi- 5-6 günde bir revire götürüp ağrı kesici verip geri göndermekti. Babam hastaneye gitmek için defalarca dilekçe verdi fakat 200 kişilik sıranın olduğunu söyleyip bu isteğini reddettiler. Zaten 500 kişilik kapasitesi olan bir kurumda 200 kişilik hastane sırası nasıl oluşuyor ve neden oluşuyor? Ben bu olaya göz yumulmuş işkence olarak bakıyorum. Babam 1 ay boyunca hastaneye götürülmeyerek, kendi temel ihtiyaçlarını bile yerine getiremeyecek kadar ağrısı varken kendisine göz göre göre eziyet edilmiştir.
Aile içindeki dayanışmayla bu güne geldik
-Bu dönemde akrabalarınız veya çevrenizdeki insanların size karşı tutumu nasıldı?
Akrabalarımız ve yakın çevremiz çok destek oldular. Fakat farklı tepkiler aldığımızda oldu bazı komşularımız ve tanıdıklarımız bizi gördüklerinde yollarını değiştirdiler, nefretle baktılar.
Babamızın ailemizin başında, sağlıklı bir şekilde bulunması istiyoruz
-Aile olarak hayatınızda değişiklikler oldu mu? Babanızın durumu nedeniyle ne tür mağduriyetler yaşadınız?
Evin tek gelir kaynağı babamın akademisyenlikten elde etmiş olduğu maaşıydı, annem ise ev hanımıydı. Babam açığa alındıktan 5 gün sonra gözaltına alındı. 10 gün sonra 13 ay sürecek tutukluluk süreci başladı. Tutuklanmasından bir ay sonra ihraç oldu. Yaşanan bu olaylardan sonra bir gelir kaynağımız kalmadı, babam ihraç olmadan tutuklandığı için ve daha sonra da tahliye olmadığı için herhangi bir işte de çalışamadı. 3 kardeşim var, ben ve kardeşlerim öğrenciyiz, annem ise evin tüm sorumluluğunu aldığı, babamın adli ve resmi işleriyle uğraştığı, kardeşlerime bakmak zorunda olduğu için çalışamadı. Bu nedenlerden dolayı fazlaca maddi sıkıntılar yaşadık. Aile içindeki dayanışmayla bu noktaya kadar gelebildik. Aslolan babamızın ailemizin başında, sağlıklı bir şekilde bulunmasıdır. Babamın varlığı bizi hem maddi hem manevi açıdan destekleyecektir.