(...)
AKP'NİN KUSURU
Suriye 2 milyon göçmenin yanında
bir de terör olaylarıyla içimizde! Reyhanlı, Suruç, Ankara, uzun terör
zincirinin üç büyük halkası.
AKP hükümeti mutlaka dış politikasını
gözden geçirmeli, ideolojik şablonları bırakıp Türkiye'nin yerleşik
diplomasisine dönmelidir. En önemlisi, iç politikada AKP'nin son dört
yılda gittikçe artan kutuplaştırma ve otoriterleşme siyasetini terk
etmesidir.
Vahşi olay akşamı Başbakan Davutoğlu "birlik ve
beraberlik" istedi. Partileri ve herkesi ortak davranışa çağırdı.
"Hoşgörü, dayanışma, aidiyet, kaderdaşlık" gibi kavramları vurguladı,
çok güzel.
Ama partisinden Aydın Ünal adlı bir adam, anamuhalefeti ve
bağımsız medyayı "vampir" diye niteleyen, "O kan sizi boğacak" diyen
bir tweet atabildi! Bu adam ödüllendirilmiş, milletvekili yapılmış.
Kınadığımız bu kutuplaştırıcı, bu kibirli ve otoriter dil, Davutoğlu'nun değil ama dört yıldır iktidarın resmi dilidir!
Bu dil ve uygulama kesinlikle terk edilmelidir.
AKP VE CHP
CHP
Lideri Kılıçdaroğlu, terörü bitirmek üzere çözüm sürecinde hükümete
"kredi açacaklarını" söylediğinde, Başbakan Erdoğan "Kendisi muhtac-ı
himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede... Sen krediye
muhtaçsın" diyerek Kılıçdaroğlu'nu terslemişti. (6 Ocak 2013)
Bugün
ise Davutoğlu samimiyetle destek istiyor, Kılıçdaroğlu da siyasi
olgunlukla hareket ediyor; Başbakan'ın görüşme davetini kabul etti,
gitti, görüştüler.
Yaşanan ağır musibetler artık ders olmalı, AKP ile CHP arasındaki bu medeni ilişkiler daha da geliştirilmelidir.
Türkiye'nin sorunları, başta terörle mücadele, bir AKP-CHP koalisyonunu, yani büyük uzlaşmayı zorunlu hale getirmiştir.
YAZININ DEVAMI TIKLAYINIZ