Devlet destekli Suudi medyası ve din adamları, İsrail ile değişimin çoktan başladığının sinyallerini verse de bu değişim, ancak ülkenin güçlü varisi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın talimatlarıyla yaşanabilir.
Uzmanlara ve yönetime yakın kişilere göre Suudi Arabistan'ın İsrail ile olası bağları hakkındaki farklı mesajlar, 35 yaşındaki veliaht prens ile 84 yaşındaki babası Kral Selman'ın ulusal çıkarlar konusundaki görüş ayrılıklarını yansıtıyor.
''Nesiller arası çatışma sır değil''
Bahreyn Kralı’na danışmanlık yapan Haham Marc Schneier, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinde Yahudiler ve İsrail ile daha güçlü bağlar kurulmasını sağlamak için görüşmelerde bulunmuş bir isim. Aslen New York’ta görev yapan Schneier, "Nesiller arası çatışmanın olduğu bir sır değil" dedi.
Körfez ülkelerinin ortak rakip İran'a karşı İsrail'i müttefiki olarak görme eğilimi, ABD dış politikasının yönüne dair sessiz endişeler ve yaklaşan başkanlık seçimleri konusundaki belirsizliğin arasında, artıyor. Ancak son yıllarda İsrail ve Arap devletlerini yakınlaştıran sadece İran'la mücadeleleri değil.
''Veliaht prensin önceliği ekonomide reform''
Haham Schneier, Suudi Arabistan’ın eski ABD büyükelçisi Prens Halid bin Selman'ın kendisine, kardeşi veliaht prensin önceliğinin Suudi ekonomisinde reform olduğunu söylediğini belirtiyor.
Haham, eski büyükelçinin tam olarak şu sözleri sarf ettiğini kaydetti: "İsrail olmadan başaramayız." Schenier’e göre Suudiler için mesele ilişkilerin kurulup-kurulmama olasılığı değil, ne zaman kurulacağı. Haham Scheneier, bu konuda hiç şüphe olmadığını söyledi.
Suudi kraliyet ailesinin önde gelen isimlerinden Prens Turki el Faysal, Kral ile Veliaht Prens arasında anlaşmazlık söylentilerinin spekülasyondan ibaret olduğunu konusunda ısrarlı. Yıllarca istihbarat şefi ve kısa süre ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Prens El Faysal, bu tür bir şeye hiç tanık olmadıklarını söyledi.
Uzmanlar ve gözlemciler, Kral Selman iktidarda olduğu sürece Suudi Arabistan'ın İsrail ile bağları resmileştirme ihtimalinin düşük olduğu görüşünde. Kral, ülke işlerinin günlük kontrolunu oğluna devretse de zaman zaman müdahale etti ve hatta Filistinliler’i destekleyen açıklamalarla devreye girdi.
Suudi Arabistan’ın resmi haber ajansına göre, 6 Eylül'de Başkan Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde Kral Selman, Arap Barış Girişimi'ne olan bağlılığını yineledi. Girişim, İsrail tarafından 1967'de ele geçirilen topraklarda Filistin devleti kurulması karşılığında İsrail’le Arap devletleri arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini öngörüyor. Bu girişim, Trump yönetiminin Ortadoğu barış planıyla tamamen çelişen bir anlaşma.
Yine de Veliaht Prens, bu geleneksel tutumu, eşi benzeri görülmemiş bir kararlılıkla bozdu. Prens Muhammed, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2018'de öldürülmesinin ardından ABD ile bağlarını yeniden sıkılaştırmaya da hevesli.
Beyaz Saray geçen ay Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in tam diplomatik ilişki kurmayı kabul ettiğini açıkladığında, Suudi Arabistan, Filistinliler’in taleplerine rağmen, anlaşmayı eleştirmekten ya da kararı kınayan zirvelere ev sahipliği yapmaktan kaçındı. BAE’nin bu adımını birkaç hafta sonra Bahreyn izledi.
Filistinliler, BAE-İsrail anlaşmasını Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya ve Filistin meselesine ihanet olduğu gerekçesiyle kınadı. Devlet kontrolundaki Suudi medyasıysa anlaşmayı ‘‘tarihi’’ ve ‘‘bölgesel barış için iyi’’ olarak tanımlayarak övdü.
Krallık ayrıca, Trump'ın damadı ve kıdemli danışmanı Jared Kushner'ın Riyad'da Prens Muhammed’le görüşmesinden bir gün sonra açıklanan bir kararla, Suudi hava sahasının İsrail'in BAE'ye uçuşları için kullanılmasını onayladı. Kushner, Arap devletlerinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeleri için çalışıyor.
2018’in Nisan ayında ABD'ye yaptığı en son ziyarette The Atlantic dergisine konuşan Prens Muhammed, İsrail'in büyük bir ekonomi olduğunu belirtmiş ve "İsrail ile paylaştığımız birçok çıkar var" demişti. Veliaht Prens, istikrarı sağlamak ve normal ilişkilere sahip olmak için bir barış anlaşması yapılması gerektiğini söylemeden önce de Filistinliler ve İsrailliler’in kendi toprakları üzerinde hak sahibi olduklarını kaydetmişti.
Prens'in sözleri ''destek'' olarak yorumlandı
Prens’in sözleri, Suudi krallığı ile İsrail arasında ilişkilerin er geç ve tam olarak kurulmasına destek olarak yorumlanmıştı. Uzmanlara göre bu destek, İsrail'in tanınmasının ancak bir Filistin devletinin kurulmasından sonra olabileceğine dair Arap ülkeleri arasındaki mutabakattan geriye kalan neyse, onun da ortadan kalkması olarak yorumlanabilir.
Bununla birlikte en çok dikkat çeken şey, küçük ada devleti Bayreyn’in, 11 Eylül’de İsrail ile ilişkileri başlattıklarını açıklamasıydı. Uzmanlar, bu adımın Suudiler’in onayı olmadan atılmış olamayacağı fikrinde.
Washington’daki Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü’nün kıdemli uzmanlarından akademisyen Hüseyin Ibish bu adımın, Suudi Arabistan’ın İsrail ile resmi ilişki kurulması fikrine açık olduğunu kuvvetli bir biçimde gösterdiğini söyledi.
Ibish, "Bu bana, Suudiler’in gelecekte muhtemelen böyle bir adım atmaya istekli olduğunu gösteriyor.Bunun Riyad için çok iyi bir hamle olabileceği şeklinde bir anlayış var, ancak bunun Suudiler’in zayıflığının bir ifadesi olmasını istemiyorlar. Bunun Suudi gücünün bir ifadesi veya buna bir katkı olduğundan emin olmak istiyorlar" dedi.
Arap devletlerinin İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için yüksek bir bedel talep etmesinden yana olan Prens Turki ise İsrail'in tüm bu çabaları tökezleten bir engel olmaya devam ettiğini söyledi.
Associated Press haber ajansına konuşan Suudi Prens, "Bence şu anda Suudiler’in Filistin'le ilgili görüşlerine bakarsanız, halkın yüzde 90’ının, Suudi Arabistan’ın da resmi tutumu olan, ‘başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti olmalı’ fikrine destek verdiğini görürsünüz" dedi.
''Genç nesil normalleşme istiyor''
Abu Dabi'deki Beyrut Enstitüsü Zirvesi’ne Prens Turki ile eş başkanlık yapan Arap köşe yazarı Ragida Dergham, Ortadoğu’daki genç neslin, isteklerinin ve hayallerinin ellerinden alınmasını değil normalleşmeyi istediklerini söyledi.
Eş başkanı olduğu Beyrut Enstitüsü’nün e-politika çevrelerinde bölgenin ve gençliğin geleceği hakkındaki soruları ele alan Dergham, "Bu reddetme halinin sürmesini değil, çözümler üretilmesini istiyorlar" dedi.
BAE-İsrail anlaşması Ağustos ayında açıklandığında, Suudi Arabistan'da sosyal paylaşım platformu Twitter'da en fazla konuşulan konu İsrail ile normalleşmeye karşı olunmasıydı. Yine de Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn'de kamuoyunun eleştirileri, ifade özgürlüğü bu hükümetler tarafından kısmen kısıtlandığı için büyük ölçüde susturuldu.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın konuk akademisyenlerinden Yasmine Farouk, katılımcılarla anket düzenlerken bile doğru verilere ulaşmanın çok zor olduğunu söylüyor.
Faruk, Suudi halkının İsrail hakkındaki fikirlerinin çeşitli ve karmaşık olduğunu, görüşlerin farklı yaş grupları arasında ve liberaller ile muhafazakarlar arasında değiştiğini söyledi. Farouk, Suudi halkını değişime hazırlamak ve İsrail’le ilgili kamuoyu tartışmalarını şekillendirmek için bir çaba olduğunu da belirtti.
Suudi Arabistan 23 Eylül’de 90’ıncı Milli Günü yani krallığın doğum gününü kutlamaya hazırlanırken, ülkenin dört bir yanındaki din adamlarından, birlik ve barışı korumak için hükümdara itaat etmenin önemi hakkında vaaz vermeleri istendi.
Bu ayın başlarında, Mekke'deki Ulu Camii imamı Şeyh Abdul Rahman El Sudais, uluslararası ilişkilerde diyaloğun önemi ve gayrimüslimlere merhamet konusunda, özellikle Yahudiler’den bahsederek, devlet destekli bir başka vaaz verdi.
El Sudais, Filistin davasının unutulmaması gerektiğini söyleyerek sözlerini bitirdi; ancak sözleri sosyal medyada heyecan yarattı ve birçok kişi bu sözleri Suudi Arabistan ile İsrail ilişkilerinin temelinin atıldığına dair daha fazla kanıt olarak değerlendirdi.
Hahamların köşe yazılarına da yer veren ve İngilizce yayın yapan Suudi gazetesi Arab News da geçen Cuma günü Twitter'daki sosyal medya resmini, Yahudiler’in yılbaşı Roş Aşana’da söylenen ve ‘‘iyi yıllar’’ anlamına gelen "Shana Tova" mesajı görseliyle değiştirdi.