İstanbul Arkeoloji Müzesinde başlayan toplantı,
UNESCO Genel Merkezince,
Akdeniz,
Karadeniz, Batı
Asya ve Arap
ülkelerine yönelik Sualtı
Kültür Mirası Koruma Konvansiyonu kapsamında düzenlenerek, sualtı kültür mirası alanında, dünyada düzenlenecek ilk
bölgesel toplantı olma niteliğini taşıyor.
Akdeniz, Karadeniz ve Arap ülkelerinin yanı sıra
İngiltere,
Avustralya,
Hollanda gibi ülkelerden de uzmanların katılımıyla başlanan toplantı, dünyada sualtı arkeolojisinin geleceğinin belirlenmesi, sualtı kültür mirasının korunmasına ilişkin uluslararası bilimsel koruma standartlarının geliştirilmesi ve katılımcı ülkelerle konuya ilişkin
uygulama deneyimlerinin paylaşılması amacını taşıyor.
Toplantıya katılan İstanbul
Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Sualtı Kültür Kalıntılarını Koruma Anabilim Dalı Başkanı ve
Yenikapı Batıkları
Projesi Başkanı Doç. Dr.
Ufuk Kocabaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yenikapı'da devam eden kazılarda dünyanın en büyük
batık gemi hazinesinin çıktığını ve denizcilikle ilgili binlerce arkeolojik esere ulaşıldığını söyledi.
Şu anda dünyanın bu konuyla ilgili çalışan tüm uzmanlarının gözünün Yenikapı
batıkları çalışmasının üzerinde olduğunu dile getiren Kocabaş, yaklaşık olarak 35 bin adet çok nadir bulunan eserin ortaya çıktığını ifade etti.
Kocabaş, şunları kaydetti:
''Bunlar özellikle organik eserler. Yani ahşap,
deri,
tekstil bu tür eserler doğada çok kolay bir şekilde dağılan ve yok olan eserlerdir. Ancak su altında uygun bir ortamda korunuyorlar. Yenikapı kazılarında da hem bu organik eserler, hem batıklar hem de İstanbul'un tarihini değiştirecek düzeyde esere ulaşıldı. Neolatik Çağa (cilalı taş devri) ait kalıntılar ortaya çıktı.''
Bir
liman kazısı yapılırken denizin altından tekrar kara yerleşmesi çıkmasının çok az karşılaşılan bir olay olduğunu aktaran Kocabaş, bu sebeple İstanbul'un tarihin 8 bin 500 yıl öncesine gittiğini bildirdi.
Kocabaş, özellikle tarihi yarım adada hiç bu kadar eski kalıntı bulunmadığına dikkati çekerek, şöyle dedi:
''Bu durum da şehir tarihi açısından son derece önemli. Şu anda dünyanın bu konuyla ilgili çalışan tüm uzmanlarının gözü Yenikapı batıkları çalışmasının üzerinde. Bu çalışma ile yaklaşık 35 bin adet çok nadir bulunan eser ortaya çıktı. Müthiş bir kültürün olduğu bir yerde yaşıyoruz. Yenikapı son derece önemli bir kazı alanı. Bu toplantıda, UNESCO'ya sualtı kültür kalıntılarının korunması konusunda üye olan, anlaşmalara
imza atan ülkeler katılıyor. Bu seneki
oturum İstanbul'da yapılıyor. Sualtı kültür kalıntılarının korunması bizde çok gelişmiş değil.''
-''SUALTINI KORUMAK İÇİN SADECE DALIŞI YASAKLAMAK YETMİYOR''-
Kültür kalıntılarının korunmasının kanunla koruma altına alındığını, ancak bu yasakların sadece dalışların yasaklanması yönünde olduğunu dile getiren Kocabaş, ''
Türkiye binlerce kilometre kıyı şeridine sahip bir ülke. Yani sadece dalışı yasaklamak yetmiyor. Bu bir kültür bilinci meselesi aslında'' dedi.
Kocabaş, asistanlığı döneminde ''Su Altı Kalıntılarını Koruma Projesi'' adı altında bir proje başlattıklarını ve
hedef kitlelerinin de dalıcılar olduğunu belirtti.
Kocabaş, şöyle devam etti:
''Bir batık üzerinden amforayı aldığınız zaman günümüzle olan bağlarını koparıyorsunuz demektir. Bir gemi battığı zaman üzerindeki amfora yığını sayesinde korunabiliyor ve o amforaları herkes hatıra aldığı zaman o batıkla olan iletişiminizi kaybediyorsunuz. Üzeri otlarla kaplandığı zaman oradaki batığı tespit etmeniz mümkün değil. İnsanlar bir amfora buldukları zaman onu oradan alıyor ve kendilerinin zannediyorlar. Böyle bir şeyle karşılaşınca 'onu oradan kaldırmayın ve en yakın müzeye haber verin' mesajını vermeye çok çalıştık. İşte bu, yasaklamalarla olmuyor. İnsanı eğiterek bu bilinci kazandırmak lazım. İşte bu toplantıda da bu konular görüşülüyor. Sualtı kalıntılarının korunması için yasalarda bazı revizeler gerekebilir. Sadece sporcular değil, trolcüler de batıklara çok zarar veriyor. Boru hattı, petrol platformları, yeni yapılan limanların çok bilinçli bir şekilde araştırılarak yapılması lazım.''
-''DÜNYANIN İLK BİLİMSEL SU ALTI ARKEOLOJİ ÇALIŞMASI TÜRKİYE'DE YAPILDI''-
Doç. Dr. Kocabaş, 1960'da dünyanın ilk bilimsel
su altı arkeoloji çalışmasının Türkiye'de Amerikalı bir
ekip tarafından yapıldığını belirterek, ''Fakat bugüne kadar biz maalesef bu anlamda
İstanbul Üniversitesi, Yenikapı batıkları projesini üstlenene kadar bir mesafe kat edemedik'' dedi.
Bu proje için üniversite bünyesinde bir anabilim dalı kurduklarını dile getiren Kocabaş, şu an master düzeyinde eğitime başlandığını, ancak doktora ve
lisans eğitimleri içinde çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Çalışmalarda en üst teknolojiyi kullandıklarını söyleyen Kocabaş, ''Çok rahat söyleyebilirim ki, Türkiye su altı kalıntılarının korunması anlamında dünyanın sayılı ülkelerinden biri haline gelecek'' diye konuştu.
Ukrayna,
Rusya,
İtalya, Azerbeycan,
Yunanistan,
Arnavutluk,
Ürdün,
Cezayir,
Mısır,
Romanya,
Bulgaristan,
Hırvatistan,
Sırbistan,
Lübnan,
Karadağ,
Slovenya,
Suriye, Iran,
Tunus ve Türkiye'den ilgili
bakanlık temsilcileri ya da UNESCO delegeleri, ABD, İngiltere,
Almanya,
Fransa, Avustralya, Hollanda'dan gözlemci ve uzmanlar ile UNESCO merkezinden yetkililerin de katıldığı ''1. Sualtı Kültür Mirasını Koruma Bölge Toplantısı'' 27
Ekim Çarşamba günü sona erecek.
AA