Franck
Ribery (
Fransa): Herkesin yeni
Zidane olarak gördüğü Ribery, Bundesliga'da
fırtına gibi eserek
Euro 2008'e gelmişti.
Almanya 2006'da 'ustası' Zidane ile iyi bir performans gösteren Ribery, Romanya'nın sıkı
markajını aşmakta zorlandı.
Hollanda karşısında ise tel tel dökülen Fransa'nın diğer oyuncularına ayak uydurdu. Son şans olarak görülen
İtalya maçının hemen başında sakatlanarak oyunu terk eden Ribery, turnuvaya damgasını vurması beklenirken, hayal kırıklığı ile ülkesine döndü.
Zlatan
İbrahimoviç (
İsveç): Almanya 2006'da hayal kırıklığı yaşatan İbrahimoviç'ten tüm İsveç'in beklentisi Euro 2008'e damgasını vurmasıydı. Kupa öncesi yaşadığı
sakatlık İbrahimoviç hakkında soru işaretleri oluşturdu.
Yunanistan maçında attığı golle klasını konuşturdu.
İspanya maçında da golünü attı ancak ilk yarının sonunda oyundan alındı.
Rusya maçında gözlerin çevrildiği isim olan İbrahimoviç, 90 dakika boyunca olumlu bir hareket yapmadan maçı bitirip
kupaya
veda etti.
Ronaldo (
Portekiz):
Pele,
Maradona ve Zidane ile devam eden sıra dışı
yıldızlar listesine adı yazılacaklar listesinde ilk sırada bulunan isimlerden biriydi Ronaldo. Euro 2008'de Portekiz
şampiyon, Ronaldo kupanın yıldızı olacak yorumuna inananların sayısı oldukça fazlaydı. M.
United formasıyla bu
sezon 45 gol atan 'yılın
futbolcusu' unvanlı Ronaldo, lig ve
Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamıştı.
Türkiye ve
Çek Cumhuriyeti maçında iyi oynayan Ronaldo, Deco'nun performansının altında kaldı. Herkesin gerçek Ronaldo'yu beklediği Almanya maçında ise kayıpları oynayıp hayal kırıklığı yaşattı.
Thierry Henry (Fransa):
Arsenal formasıyla büyük başarılara
imza atan, Barcelona'da ise sıradan isim olan Henry için Euro 2008
patlama yeri olacaktı. Rijkaard'ın kanatta oynattığı Henry, forvet oynamayı unutmuş gibi bir görüntü çizdi. Gol yollarında amatör oyuncuları andıran vuruşlar yapan Henry, umduğunu bulamadan evine döndü.
Euzebiusz Smolarek (
Polonya): Takımın en büyük yıldızıydı. Polonya'nın şansının endeksli olduğu isim olan Smolarek, sıradan bir futbol oynadı. İlk iki maçta beklentileri karşılamayınca Beenhakker tarafından 3. maçta yedek bekletildi. Gol atmadan kupaya veda etti.
Petr Cech (Çek Cumhuriyeti): Buffon'la beraber dünyanın en iyi kalecisi olarak gösterilen Cech, Türkiye maçında elinden kaçırdığı topla kupaya damgasını vurdu. Cech, 3 maçta 5 gol yiyerek klasına yakışmayan bir performans ortaya koydu. Oysa Euro 2008 yolunda 12 maçta 5 gol yemişti.
Luca Toni (İtalya): B.
Münih forması altında attığı 24 golle Bundesliga'nın gol kralı olarak Euro 2008'e gelen Luca Toni, tam bir hayal kırıklığı yaşattı. Kaçırdığı gollerle seyircileri çileden çıkaran Luca Toni, koşmadan ve pres yapmadan kupa defterini kapattı.
Kerim
Benzema (Fransa): Euro 2008'e Fransa Ligi'nin gol kralı olarak gelen Benzema, çalım atıyor, şut çekiyor ve gol noktasında doğru yerde doğru zamanda oluyordu. Ancak bunların hiçbirini Euro 2008'de gerçekleştiremedi. Gol yollarında başarısız olurken hafızalarda kalan tek vuruşu Buffon'un çıkardığı top oldu.
Alex Ferguson'un
M.United'da görmek istediği oyuncuların başında gelen Benzema, iyi bir
pazar yapamadan, hayal kırıklığıyla ülkesine döndü.
Mario Gomez (Almanya): Almanya'nın Hırvatistan'ın ardından gruptan çıkması büyük başarı olarak değerlendirilirken sebep olarak '10 kişiyle 3 maçta 6 puan toplamak kolay değil' yorumu yapılıyordu. Bu yorumu yaptıran isim ise ligde
Stuttgart formasıyla 19 gol atmış Mario Gomez'di.
Avusturya ve Polonya maçında kaçırılması zor olan pozisyonları gole çeviremeyen Gomez, tam bir amatör görüntü çizerek verdiği 'benim bu takımda işim yok' mesajını Löw ancak 3 maç sonra anladı.
Hasan Cücük