İşte o yazı...

***

Şubat ayında CNN Türk’te yer alan ‘Tarafsız Bölge’ programına katılan F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a Ahmet Hakan, Rıdvan Dilmen’in, ‘Başbakan’ın F.Bahçe’ye yaptığı hizmetleri Aziz Yıldırım çok iyi bilir, bu konuda açıklama yapmasını bekliyorum’ sözlerini hatırlatmıştı. Bu sözlere tepki gösteren Aziz Bey, ‘Rıdvan Dilmen Başbakan'ın yaptıkları konusunda çok biliyorsa kendisi çıksın anlatsın’ cevabını vermişti.

Sonraki günler Başbakan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarında Erdoğan’ın, F.Bahçe kongresi öncesi oğlu Bilal’e, Mehmet Ali Aydınlar’a ne yapması gerektiğine dair verdiği taktikler gündemi sarstı. Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen şahısın Aziz Yıldırım için de ‘namussuz’ ifadesini kullanması dikkat çekiyor. TÜBİTAK’a henüz Hayvanat Bahçesi Müdürü’nün atanmadığı günlerde ortaya çıkan bu ses kaydına F.Bahçe camiasından büyük tepki gelecekti. 26 Nisan’daki Divan Kurulu’nda konuşan Aziz Yıldırım, “Forma reklam arayışları devam ediyor. Bazıları bize uygun gelmiyor, bazıları da her şeyde olduğu gibi bazı baskılarla önlenmeye çalışılıyor. Ve önleniyor da. Açık ve net. Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) gidiyorsun müracaat ediyorsun üniversite için şartları yerine getiriyorsun. Maalesef baskılarla oluşmuyor”. dedi

Tüm bunlar olup biterken, Aziz Yıldırım’ın şike davası sürecinde ‘bu bir siyasi davadır’ açıklamalarına, hükümete karşı hiçbir zaman eğilmemesine rağmen F.Bahçe yöneticisi Mahmut Uslu’nun, 17 Aralık’tan sonra gördüğü her mikrofona ‘paralel’ diye yapışmasına bir anlam verilemiyor.

Bilindiği gibi Beko Basketbol Ligi’nde Galatasaray, Fenerbahçe ile oynadığı final serisinin son maçına çıkmayarak Türk spor tarihinde bir ilke imza attı. Basketbol Federasyonunun yanlı tutumunu eleştiren G.Saray, 17 Haziran’da ‘can güvenliğinin olmayacağı bir maçın seyircili oynatılması, tek kelimeyle Türk sporuna ihanettir’ açıklamasıyla maça çıkmayacağını duyurdu. Ülker Sports Arena’da oynanması gereken ama oynanmayan maç için salona gelen Mahmut Uslu’ya bir kez daha mikrofonlar uzatıldı. Mahmut Uslu böylesine bir olayda bile işi ‘paralel’e bağladı. G.Saray yönetimini paralelcilerle iş birliği içinde olmakla eleştirdi.

Şu sözler Uslu’ya ait; “Onların en büyük problemi 17 Haziran değil, 17 Aralık. Biz 3-4 Temmuzları yaşadık. Daha evvelden Osman Çolakoğlu gibi federasyon başkanları, başka başbakanları, bakanları vardı. Ama o işler değişti. Şimdi yeni bir hükümet, yeni bir başbakan, yeni bir bakan var, o dönemler geçti. 3 Temmuz bitti. 17 Aralık oldu herkesin foyası meydana çıktı. Kumpascılık bitti, paralelciler meydana çıktı”.

Mahmut Uslu’nun Başbakan’a şirin gözükme çabalarının perde arkasında ne var bilmiyoruz. Başbakan’ın Aziz Yıldırım’dan çok haz almadığı bir ortamda olduğumuzu ise bilmeyen yok. Son F.Bahçe kongresi öncesi Aziz Yıldırım’ın banka kurmak, okul açmak gibi vaatlerini bile eleştiren bir Başbakan’a, Mahmut Uslu’nun iki de bir pas atması… Uslu’ya sormak lazım, ‘Yeni Başbakan için Aziz Yıldırım ne düşünüyor?’ diye.

Görüntüye bakılırsa Uslu’nun Başbakan’a karşı sevgisi, sempatisi 1 Ocak 2014’te yaptıkları görüşmeden sonra depreşti. Kadıköy’de oynanan ve F.Bahçe’nin 5-1 kazandığı Kayserispor maçında Sarı-Lacivertli taraftarlar ‘hükümet istifa’ tezahüratları ile Başbakan’a tepki göstermiş, durumun vahametini fark eden Erdoğan da aradan birkaç gün geçmeden, Dolmabahçe’deki ofisinde Uslu ve Rıdvan Dilmen ile yaklaşık 2 saat görüşmüştü. Sonrasında bildiğiniz gibi sudan sebeplerden dolayı F.Bahçe, Futbol Federasyonu’ndan seyircisiz maç oynama cezaları almıştı. Bu cezaların zamanlaması da manidardı. Zira tribünlerin hükümetin aleyhine döndüğü bu dönemde taraftarların vereceği tepkiden çekiniliyordu.

Sözün özü 1: Türk sporu ‘Uslu bana pantolonunu gösterdi’ diyen G.Saray coach'ı Ergin Ataman gibi ‘Çok meraklıysa gösteririm de’ şeklinde cevap veren Mahmut Uslu gibi sporun ruhuna zarar veren isimlerden arınmadığı sürece huzura kavuşamayacak.

Sözün özü: 2: Mahmut Uslu bu hezeyanları ile gerçekleri örtbas etmeye çalışsa da aslında Recep Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Ali Aydınlar ile yapmaya çalışıp da başaramadığı Fenerbahçe yönetimindeki ‘paralel yapıyı’ mı temsil ediyor?