'Ulubatlı Hakan Şükür'

"Hakan Şükür’ün suçu; Hizmet Hareketine yönelik iftira, itham ve hakaretler karşısında AK Parti’den ayrılması."

'Ulubatlı Hakan Şükür'

Samanyoluhaber.com’un spor yazarlarından Behram Kılıç son yazısında Türk futbolunun kralı ve Bağımsız Milletvekili Hakan Şükür’ün son dönem yaşadıklarını kaleme aldı. Kılıç, “Ulubatlı Hakan Şükür” isimli yazısında Hakan Şükür’ün istifasından, futbolculuk hayatı,kişiliği ve Brezilyaefsane futbolcu Socrates’e benzerliğine kadar birçok konuya dikkat çekti. 

İşte Behram  Kılıç’ın yazısı

***

16 Aralık günü manifesto gibi bir mektupla AK Parti’den istifa eden Hakan Şükür’e düşüncelerinden, inancından dolayı tepkiler dinmiyor. Özellikle sosyal medyada Müslüman ama İslam dininin inceliklerinden bihaber bir kitle Hakan Şükür’e hakarete varan eleştirilerde bulunuyor. Onu vatan hainliğiyle suçlayanların sayısı da az değil. Hakan Şükür’ün suçu; Hizmet Hareketine yönelik iftira, itham ve hakaretler karşısında AK Parti’den ayrılması. Ayrıldıktan sonra da meydana çıkan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının üstünü örtmeye çalışan iktidarı eleştirmeye devam etmesi. 

O hiçbir zaman ‘Ne sağcıyım, ne solcu; futbolcuyum futbolcu’ tayfasından olmadı. Düşünen, düşündüğünü uygun ortamlarda dile getiren, sonuçlarına da katlanan biriydi. Futbol oynadığı dönemde de inançlarından dolayı çok eleştirildi. Ama onca eleştiriye rağmen işini en iyi şekilde yaptı. Bugün ona vatan haini diyenlerin neredeyse tamamı onun attığı gollere sevinen insanlardı. Zira Milli Takım formasıyla 51 gol atmıştı. Aslında Hakan Şükür’de bir değişiklik yoktu. Onun bugünkü tavrı dün de aynıydı. Futbol camiasının inançlı insanlara mesafeli yaklaştığı bir dönemin aktörüydü. Namaz kıldığı için bazı spor yazarlarının hedefindeydi. 2002 Dünya Kupası’ndaki performansı sebebiyle bir ulusal gazete inancına gönderme yaparak ‘İmanlı atamadı, İmansız attı’ manşetiyle çıkmıştı. Gazeteye göre buradaki imansız gurbetçi oyuncumuz İlhan Mansız’dı. 

Hakan Şükür, Nisan ayına denk gelen bir G.Saray-F.Bahçe maçı öncesi Kutlu Doğum Haftası’na yakışır derbi olsun’ dediğinde de çok eleştirilmişti. Bir kısım medya bugünkü yandaşlar gibi Hakan Şükür’e çullanmıştı. Milliyet’ten Ercan Güven, “Bir gün bu ülkenin başına (daha) büyük dertler açılırsa, kardeş kardeşe düşmanca davranırsa, rejim sallanır, halk yerlerde yuvarlanırsa, bilin ki, Hakan Şükür'ün bunda çok emeği olacaktır!” diye yazmıştı. Bugünkülerle ne kadar da benzer değil mi? Fatih Altaylı ise Galatasaray’ın imajını ve toplumdaki algılanış biçimini derinden etkileyen bu durumun, bir komisyon tarafından incelenmesini arz etmişti.

Şükür’ün, G.Saray’daki takım arkadaşlarından birisi, “Biz de o dönemde namaz kılıyorduk ama Hakan abi okları üzerine çektiği için onun kadar fark edilmiyorduk” demişti bana. Hakan Şükür, Fethullah Gülen’i bugün değil dün de seven biriydi. İlk evliliğinde nikah şahitlerinden biri Hocaefendiydi. İnsanların Muhterem Fethullah Gülen ile tıpkı bugünkü gibi yan yana görünmekten kaçındığı o sıkıntılı günlerde Hakan, onu nikah şahidi yapmıştı. Hakan’ın çizgisinde bugün de bir sapma yok. Gözlemlediğim kadarıyla Gülen’e olan sevgisi daha da artmış durumda. 

2000’li yıllarda yani 28 Şubat’ın izlerinin silinmediği o günlerde Hakan Şükür, Gülen’e olan sevgisi sebebiyle DGM’de ifade vermişti. Onun Florya’daki odasında Gülen’in dev bir portresi vardı. Bunu gören takım arkadaşlarından biri hayretler içinde kalmış, Hakan ise o arkadaşına ‘Hocaefendi’yi sevdiğimizi dünya duydu. DGM’de bile ifade verdik’ demişti. 

Hakan Şükür şimdilerde sadece hocasını seven bir isim olarak ortaya çıkmıyor. 17 Aralık’a darbe diyerek darbe yapanlara birilerinin dur demesi gerektiğine inanıyor. Zira o bir milletvekili. Ve üstelik milletvekili olması için ısrar eden kişi de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Belki Erdoğan ondan parmağını kaldırıp indirmesini istemiş olabilir ama Hakan Şükür hiçbir zaman öyle bir isim olmadı ki. Erdoğan, onun Gülen’e olan sevgisini de çok iyi biliyordu. Biliyordu ama halkın ona olan sevgisinin de farkındaydı. Hakan Şükür, rekorların yanı sıra rakibe, hakeme, tüm takımların taraftarlara saygılı bir kariyere sahipti. Futbol hayatında sadece bir kırmızı kart gören oyuncuyu Başbakan Erdoğan, 2011 seçimlerinde bir çok ilde ve İstanbul’un tüm ilçelerinde yanında gezdirdi. Hatta Hakan’a olan ilgiden dolayı bazı bakanlar onun katıldığı programlara gitmek istemedi. Hatırlayın Başbakan’ın Diyarbakır mitingini ve Hakan Şükür’ün orada nasıl alkışlandığını. 

Hakan Şükür gücün yanında yer alabilir ve spor bakanı bile olabilirdi. O bütün makamları elinin tersiyle itti. Kaç siyasetçi bunu yapabilirdi ki? Dün hizmeti övme yarışına giren siyasetçilerin bugünkü hali hepimizin malumu.


Yapılan hakaretlerin ve atılan iftiraların ona bir zararı dokunmaz, üzülür o kadar. Ama bunu yapanlar -eğer bir dine ve Allah’a inanıyorsa- gıybet etmiş, iftira atmış olacaklar. Belki de Allah’ın bile affetmediği kul hakkından dolayı kabir azabı çekecekler. Bazıları da onun bugüne kadar kazandığı parayı diline dolamış durumda. Bu arkadaşlar başlarını kuma gömdükleri için; ayakkabı kutularını, kasaları, villaları, kol saatlerini, tonlarca altını görmüyor. Ne diyelim Allah basiret versin.

*** 

Tıp eğitimi almış Brezilyalı efsane futbolcu Socrates de tıpkı Hakan Şükür gibi sisteme meydan okumuştu.Brezilya’da 1964-1985 yıllarındaki askeri rejime başkaldıran, ülkeye sivil yönetimin gelmesi için mücadele eden Socrates’e bugün bütün Brezilya halkı hayran. 15 Kasım 1982 tarihinde Socrates ve arkadaşları, Brezilya’daki askeri rejimin yıkılması için ilk genel seçimler öncesi, formalarına ‘Dia 15 vote’ yani ‘15'inde seçim sandığına’ yazarak sahaya çıktı. Corinhtians Democrasy hareketini başlatmış Socrates, 1984 yılında 1.5 milyon kişinin katıldığı bir mitingde mikrofonu eline almış ve halka ‘Eğer yeni anayasa kabul edilirse, İtalya’ya gitmeyeceğim’ demişti. Onun başlattığı hareket bir yıl sonra Brezilya’da sivil bir başkanın seçilmesinin tetikleyicisi olmuştu. 
<< Önceki Haber 'Ulubatlı Hakan Şükür' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER