Özellikle Aslan, tarihinin en kötü ikinci
sezonunu yaşıyor. Kartal'ın önceliği
Avrupa Ligi iken Kanarya
futboluyla
ümit vermiyor.
G.Saray ve
Beşiktaş'ın ardından F.Bahçe'nin de Ankara'da uğradığı mağlubiyetle lider Trabzon
spor'dan 9 puan geriye düşmesi, Türk futbolunda yaşanan 'Üç Büyükler' depremini iyice belirgin hale getirdi.
Bugüne dek ligdeki 52 şampiyonluğun 45'ini paylaşan
Fenerbahçe,
Galatasaray ve Beşiktaş, bu sezon flaş transferlerine ve güçlü kadrolarına rağmen taraftarlarının beklentilerine karşılık verebilmiş değiller. Spor Toto Süper Lig'de lider Trabzonspor'un en yakın takipçisinin de geçen yılın şampiyonu
Bursaspor olması, alışılmadık bir tabloyu ortaya çıkarıyor. Geride kalan 52 seneden sadece 1980-81'in sonunda puan tablosunun ilk iki sırasında 'Üç Büyükler'den hiçbiri yer alamamıştı. O dönem, 39 puanla mutlu sona ulaşan Trabzonspor'un ardından ikinciliği 34 puanla
Adanaspor elde etmişti. İlk yarının bitimine bir hafta kala
İstanbul takımlarının bu denli zirveden kopmuş olması, bir yandan akıllara geçmişteki bu süreci getiriyor. Diğer taraftan, yöneticisinden
teknik adamına; taraftarından medya mensubuna kadar herkesin başarısızlığın sebeplerini sorgulamasına yol açıyor.
Guti,
Quaresma, Misimoviç,
Niang ve Dia gibi önemli transferlere de yüklü miktarda harcanan paralara rağmen arzulanan futbolun sergilenememesi ve istenilen puanların bir türlü toplanamamasına yönelik analizler, futbol kamuoyunun en önemli
gündem maddeleri arasında.
Kimilerince asıl değişen büyükler değil,
Anadolu takımları. Büyük bir bölüme göre ortaya çıkan tablonun mimarı büyük kulüplerin kötü yönetimleri. Aslında dikkatli bir bakış açısıyla yorumlandığında her iki fikrin de belli bir oranda haklılık payının varlığı şüphe götürmez bir gerçek. Gelinen nokta için bir anlamda "Sosyo-
ekonomik olarak değişen Türkiye'nin futbola yansıması" demek mümkün. Artık Anadolu kentleri nasıl ekonomide İstanbul'a bağımlı olmaksızın dünyayla
rekabet ediyorsa benzer şekilde futbolda da isabetli
oyuncu seçimleri, doğru altyapı yatırımları kendini gösteriyor. Keza yayın gelirlerindeki
havuz uygulamasının da bugünkü tablonun oluşmasında payı büyük. Buna karşılık, 'çevre'de bu gelişmeler yaşanırken 'merkez' denilebilecek İstanbul takımlarının idarecileri eski bildik usullerle durumu idare etme yolunu seçince yarışta var olan
uçurum giderek kapandı. Neredeyse son üç sezondur söylenen, "Bu sene İstanbul takımları çok kötü" cümlesi, giderek gelenek haline dönüşmeye başladı.