Holigan Türkiye’de tam olarak anlaşılamamış bir kavram. Her
futbol maçında çıkan olay veya
taraftar kavgası holiganizm değildir. Holigan, faşizmin
modern yüzlerinden birisidir. Amacı şiddettir. Ve
Avrupa’da özellikle
Kuzey ülkelerinde yaşanır. Bu bir hayat biçimi olmakla beraber sadece hafta sonları statlarda yaşanan olaylarla anlatılamaz. Holigan gruplar
rakipleri ile büyük maçlar öncesinde kendi aralarında belirledikleri yerlerde kavga ederler. Rakip takımın taraftar merkezlerini basar ve zarar verirler. Bu onların var oluşlarını hissetme şekli ve tatmin olma yollarıdır.
İngiltere lider
İngiltere bu özelliği ile başı çeker. Bizde ise durum farklıdır. Hemen geçmişe baktığımızda iki Leeds
United taraftarının
Galatasaraylılar tarafından öldürülmesi ve Cihat
Aktaş adlı
Beşiktaşlı gencin
İnönü Stadı’nda bıçaklanarak hayatını kaybetmesini görebiliriz. Bir de tabii
Kayseri -
Sivas faciası vardır. Bu son örneği katmazsak Türkiye’de gruplar arasında holigan kavramını anlatırken söylediğimiz şartları sağlayan bir çekişme yaşanmamıştır. Hatta bizdeki
üç büyükler arasında büyük tribün gruplarının liderleri beraber zaman geçirmektedir. Son günlerde şiddet artıyorsa bu medyanın ve kulüp yöneticilerinin tavırları sonucu olmakta. Yoksa durup dururken ne zaman Galatasaraylılar ile
Fenerbahçeliler’in birbirlerinin lokallerini bastıklarını gördünüz. Veya Genç Fenerbahçeliler’in bu kadar gerilime rağmen gidip Çarşı’ya saldırdığını gördünüz mü? Hatta maça gidişlerde meydana gelen kişisel tektük saldırılar yine bizim yöneticilerimizin yanlış uygulamaları sonucu yaşanmakta. 1980’lerin sonunda Adnan
Polat statların yarı yarıya paylaşma sistemini bozunca gelen rakip taraftarlar
azınlıkta kaldılar. Böylece güç dengeleri bozuldu. Aslında biz şimdi bunun cezasını çekiyoruz. Çoğunlukta olan taraf, karşı kesimin çok az sayıda maça gelerek tezahürat yapmasını kendilerine bir meydan
okuma olarak görüyor. Azınlık ise vatanı kurtarır gibi, birer kahraman olma sevdasına düşüyor. Bizde yaşanan
sanal şiddetin en büyük sebebi bu.
Taraftar yapımızı anlamak için bir örnek vermek istiyorum. 1970’lerin sonunda Fenerbahçeli kapalısının amigosunun adı Yaşar’dı. Yaşar’ın kardeşi Orhan da Galatasaray kapalısının amigosuydu. Tabii ki araları iyi değildi.
Düşman kardeşler
Fakat bu iki kardeşin durumu Fenerbahçe ile Galatasaray’ın varoluşlarını çok iyi açıklıyor bence. Bizde holiganizm yok. Sadece kendi planları için taraftarı alet eden ve kullanan güçler var. Futbolun geldiği noktadan hoşlanmıyorsak futbolun şu anki patronlarını tartışmalıyız. Cebindeki son parasını da bilete veren gariban taraftarı değil.
HEYSEL FACİASI
Juventus ile Liverpool’un oynadığı 1985 Avrupa Şampiyon
Kulüpler Kupası Finali’nde bir duvarın çökmesi ve
İngiliz taraftarların saldırısı sonucu panik çıkmış, 38
İtalyan ve bir Belçikalı taraftar ölmüştü. İngiltere kupalardan beş yıl
men cezası almıştı. Thatcher bu ceza bitiminde cezanın gerekiyorsa uzatılmasını istemişti.
İNÖNÜ STADI
2004 yılında Beşiktaş,
Rize maçı oynanırken iki Beşiktaş taraftarının arasında çıkan kavgada, Cihat Aktaş bıçaklanarak öldü. Saldırgan Fatih Sözüer bıçağı ayakkabısının altında maça soktuğunu söyledi.
DUVARA KARŞI
HOLLANDA
Ajax ve Feyenord maçlarında deplasmana taraftar gitmiyor. Çünkü bir Feyenord taraftarı maçtan dönerken otobanda Ajax’lılar tarafından öldürüldü. Bunun üzerine deplasman yasağı başladı.
İTALYA
Inter’liler maça gelen 200 kişilik motosikletli Atalanta grubunu önce stadın dışında dövdü. Sonra gaspettikleri motosikleti maç sırasında rakip taraftarın kafasına attı.
İNGİLTERE
1985 Mayısı’nda Bradford City ile Lincoln City arasındaki karşılaşmada kapalı tribünde
yangın çıktı. Tamamen ahşap olan tribünün kapıları kilitliydi. 56 kişi yanarak öldü, 150 dolayında yaralı vardı. İnsan vücutları öylesine yanmıştı ki kimlikleri uzun süre belirlenemedi.
STAR