Biri uzun süre önce, diğeri ise yakın bir geçmişte gündemden düşmüş iki medyacı. Ortak özellikleri, her ikisinin de büyük kulüplerde üst düzey yöneticilik yapmış olmaları. Onlar, bu kulüpler ve 
takımlarına hayatlarını adayarak 
emek veren 
futbolcular sayesinde, ünlerine ün katmış kişiler. Peki onların çalıştıkları takımın markasına katkısı ne oldu? 
Koca bir sıfır.
Biri  takımını başarıdan başarıya koşturan 
Lucescu’ya 
“çeribaşı” diyerek, diğeri ise hatalı Del Bosque transferinde rol oynayıp takımını 
milyonlarca Euro kaybedeceği bir maceraya sürükleyerek, kulüplerine zarar vermiş kişiler.
 
Ne tuhaftır ki bu iki aykırı isim bugünlerde 
dindar futbolcu avcılığı yapma noktasında güçbirliği yapmış gibi görünüyor. 
Kendilerine seçtikleri kurbansa Galatasaray'a ve Türk Milli takımına yıllarca çok büyük 
hizmetler vermiş, beyefendi bir futbolcu; 
HAKAN ÜNSAL.
 
Neymiş efendim, Hakan ve bazı takım arkadaşları, namaz kılıyormuş da, takım içindeki 
genç arkadaşlarına hamilik/ağabeylik yapıyormuş da, takımı bölüyorlarmış da falanmış da, filanmış da... 
Bir sürü lâf-ı güzaf.
 
Oysa bu ikilinin 
"bölünmüş" dediği takım, o namazlı, niyazlı, imanlı gençlerin varlığında, Türk futbolunun rüyasında bile göremeyeceği başarılara 
imza attı. Türk takımları 
Avrupa’da 
eleme turlarını dahi geçemezken, 
onlar UEFA kupasını havaya kaldırdı.
Yine bu dindar delikanlıların yüreklerini koyarak oynadıkları Milli Takım, dünyada 
en iyi futbol oynayan 3 ekipten biri olmayı başardı. 
 
Ama gelin görün ki, bunların kafalarında kurdukları kodlamalara göre, futbolcunun 
'dinine bağlı bir Müslüman' olma ihtimali yoktur. Ve tuhaf engelleme sadece 
İslam dini mensuplarına mahsustur.
 
Mesela 
Taffarel’in UEFA finalindeki kurtarışlarını anlatırken 
"bunlar Tanrı’nın eliydi" diyererek inancını ön plana çıkarması, onları rahatsız etmez. 
Mondragon’un maçta sevindiği esnada milyonlarca kişinin önünde şahadet parmaklarını havaya kaldırarak inandığı Tanrı'ya teşekkür eden hareketler yapmasından da gocunmazlar. 
Bir 
yabancı bunları yaptığında inançlı çocuk, bizim ülkemizin delikanlılarından biri inancını yaşadığında gerici, tarikatçı, bölücü olur. 
Evet beyler!
Kabul etmeniz zor olacak belki ama cumhurbaşkanları, başbakanlar, askerler, polisler, esnaflar, memurlar, gazeteciler kısaca tüm vatandaşlar gibi 
futbolcular da dindar olabilir. Hatta dindar futbolcular inançları gereği özel hayatlarına daha fazla dikkat ettikleri için pek çok kulüp tarafından 
tercih edilir. Dünyanın en önde gelen kulüpleri yetenekli ve dindar futbolcuların peşindedir.
Milan’da Kaka, Fener’de 
Alex ve Aurellio gibi isimler 
"Hz.İsa’nın Atletleri" denilen Hıristiyan bir tarikata mensuplardır.  
Hatta Kaka her yıl kazandığı paranın yüzde onunu bu inancı doğrultusunda harcadığını açıklamıştır. Bunu söylemekten de çekinmemiştir. 
Bu durum Spor Zamanı programına katılan dünyaca 
ünlü menajer Bayram Tutumlu tarafından 
Türkiye kamuoyuna duyurulmuş, benzer ifadeler 
röportaj olarak 
Hürriyet gazetesinde de geniş yer bulmuştur.
Ayrıca bu inançlı oyuncular sayesinde, 
Fenerbahçe son bir kaç yılda içte/dışta tarihinin en iyi performansını sergilemektedir. 
 
Bu arada Avrupa’nın pek çok ünlü stadyumunda Şapel (kilisecik) vardır. İsteyen futbolcular maçtan önce buraya gelir ve dua ederler.
Yine pek çok 
yabancı futbolcu oyuna girip, çıkarken istavroz çıkartır. Bizde de pek çok Hıristiyan futbolcu aynı hareketi yapmakta ve davranışları hiç yadırganmamaktadır. 
Ülkemizin birlik ve beraberliğe gerçekten en fazla ihtiyaç duyduğu şu dönemde Türk futbolunun ise 
şike, 
teşvik, 
doping, 
bahis vb. konuşulacak onlarca problemi varken, 
Hakan Ünsallarla uğraşmak, en hafifinden ayıptır, yazıktır. Yaklaşık on yıl Galatasaray'ı ve Milli Takımı sırtlamış bu onur kuşağına karşı büyük vefasızlıktır.  
 
Genç Hakanlar.. Arifler.. Okanlar..
Son sözümüz sizlere
 
Ülkesi için ciğerindeki son 
oksijen kabarcığını ortaya koyan..
İhtiyaç duyulduğunda mesleki kariyerini düşünmeden 
sakat sakat sahaya çıkan..
Ve karı-kız, para pul peşinde koşan değil, ülkesine hizmet etme gayretinde olan ağabeyleriniz, sizler için daima en güzel örnektir.
Okanlar kadar çalışın, Arifler kadar koşun, Hakanlar kadar büyük başarılara imza atın.
Ve size emeğinizin karşılığı olan başarıyı nasip eden 
Yaratıcınıza teşekkür etmeyi asla ama asla unutmayın.
Unutmayın ki bu millet de sizi hiç unutmasın, 
Kalbindeki en güzel yeri daima sizlere ayırsın.  
MEHMET ŞEYHO