İngiltere'nin menajeri Bobby Robson, işgal kuvvetleri komutanı edasıyla,
Dolmabahçe çimlerine sürdüğü askerlerini seyrediyor.
İngilizler kara
bulut gibi çöküyor üzerimize, perdeyi kaptanları Bryan Robson açıyor. O kara günde İngiliz topçuları, ne sahadaki Ay-Yıldızlı futbolcularımızdan, ne bizden, ne de skor tabelasından utanıyor... Robson hat-trick yapıyor, Woodcock atıyor, Barnes atıyor. Savunmadan kopup gelen
Anderson atıyor. Topu santra noktasına dikiyoruz, utanmadan, sıkılmadan
kalemize koşup bir daha, bir daha atıyorlar... O gün (14
Kasım 1984) bizi İnönü'ye gömüyor vicdansızlar. Maça geldiğine geleceğine pişman olan 25 bin bahtsız taraftardan biriyiz.
1985'lerin Türkiyesi,
teknik patronumuz da
Coşkun Özarı. Bu kez Wembley'e çıkıyoruz. Rıdvan'lı, İlyas'lı, Erdal'lı, Müjdat'lı, Raşit'li kadromuzla bizi ele güne kepaze eden İngilizler karşısında şimdi bir de taze
Ünal Karaman var. Ünalcık henüz 18'ine yeni girmiş. Özarı, Wembley'e, kurtlar arasına kuzuyu sürüyor. Daha bir
sezon önce
Konya Amatör Küme'de Etbalıkspor formasıyla, Kromspor'a, Stadspor'a, Selçukspor'a karşı, şehrin 3 numaralı
toprak sahasında top tepen
genç oğlan, İngilizlerin kendi yıldızlarına bile kolayına ayak bastırmadığı Wembley mabedine çıkıyordu. O çocuk, o gece bir pozisyonda buluştuğu topa öyle bir vurdu ki,
siyah-beyaz TRT ekranları karşısındaki 50 milyon Türk'ü de aynı anda ayağa kaldırdı.
Kahrolası top İngiltere kale direklerinde patladı... O geceki 0-5'lik maçta, başka da bir pozisyonumuz olmadı. 18'lik Ünal'ın direklerde yankılanan o bazukasından sonra, 23 yıldır başka bir gollük vuruşumuz da olamadı zaten... Tarihte İngiltere kalesini ilk ve tek sarsandır o.
Mevlânâ'nın çağrısına
kulak verdi
Ünal Konya'da doğdu, Konevi'de büyüdü, Etbalıkspor'da topla tanıştı ve daha askerlik çağı gelmeden yuvasından uçup gitti. Yabana gelin verilen tazeler gibi, Konyalı da o günden beri Ünal'ını hep uzaklardan seyretti. Ünal, Konyalının hep gururu oldu... Ünal gurbette
kariyer yaptı. 3 yıl
Gaziantep, 3 yıl
Malatya, 9 yıl
Trabzon, 1 yıl
Ankaragücü ve devamında teknik adam olarak Milli Takım... Onu ne F.Bahçe'ler, ne G.Saray'lar, ne Beşiktaş'lar istemişti de varmamıştı o. Paranın kıt olduğu vakitler, dolar, mark muslukları sonuna kadar açıldı da, o hiçbirine meyletmedi. Verdiği sözlerin arkasında durdu hep. Lakin mühim olan ne topçuluğudur, ne teknik adamlığıdır. Ünal'ı Ünal yapan tek başına adamlığıdır. Hoşgörü Sultanı'nın torunudur o. "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" diyen, Yani, "adam ol!.." diyen Hz. Mevlânâ torunudur o.
Ünal Karaman, Şeb-i Arus'un 800. yılında,
Ramazan-ı Şerif'in tam göbeğinde Konya'ya döndü. Sekiz asır öncesinden insanlığa davet çıkaran hoşgörünün yüce bilgesinin çağrısına kulak vermiş olmalı Ünal hoca.
Konyaspor yönetimi, Nurettin Sağlam'la yolları ayırdıktan sonra,
Hikmet Karaman, Ersun Yanal,
Samet Aybaba,
Rıza Çalımbay, Yılmaz
Vural ve Faruk Hadzibegiç seçeneklerini eleyerek Ünal Karaman'la el sıkıştı, kucaklaştı. Ünal, Konyaspor'un tarihindeki en büyük transferi. Doğduğu, büyüdüğü, ekmeğini ve dahi etliekmeğini yediği Konya'ya borcunu ödemek için döndü. O, Konyaspor'un müstakbel Fatih Terim'i.
Belediye ve kulüp başkanları Tahir Akyürek ile Ahmet Şan, o yüzden, kulüp tarihinde ilk kez olarak üç yıllık uzun vadeli bir anlaşmaya
imza attırıyor. Antep'in, Malatya'nın, Trabzonspor'un, Türkiye'nin Karaoğlan'ı artık evine döndü. Kramponlarını başka diyarlarda eskiten Türk futbolunun Karaboğa'sı, "Nasip bugüneymiş." diyerek bilgisiyle, görgüsüyle, teknik adamlığıyla evine geldi. Süper Lig'de patinaj yapan
Yeşil-Beyazlılar, Ünal Karaman'la yeni bir sayfa açıyor. Ya da, Riva'dan Tatlıcak Tesisleri'ne kanatlanan Ünal Karaman, Konyaspor'da yeni bir çağ başlatıyor. Kaderin cilvesi olsa gerek, ilk maçı da Trabzonspor'a karşı olacak.
ÖMER ALTAY