Bordo-Mavililer adeta birer
bayrak yarışçısı gibi birer ikişer haftalık periyotlarla
takımın ateşleyicisi olma rolünü birbirlerine devrediyorlar. Bir hafta iyi olan
Alanzinho ertesi hafta yokları oynayabiliyor örneğin. Ya da bir maçta çağdaş bir sol bek böyle oynar dedirten Hırvat Cale, ertesi hafta 80'lerden örnekler sunabiliyor. Tüm kadro için benzer durumun söz konusu olması Trabzon'un bir türlü istediğini kopartan takım olamamasının en büyük sebebi gibi görünüyor.
Bu anlamda Galatasaray'ın Hollandalı
teknik direktörü Frank Rijkaard'ın geçtiğimiz aylarda Türk futbolu için yaptığı, "Her şeyden biraz var ama hiçbir şey tam değil." yorumunu
Trabzonspor için kullanmak yanlış olmayacak. Aslında geçmiş yıllarda Trabzon'un sıfırdan takım olma süreçlerinin, 3-4 yıla yayıldığı gerçeği hatırlandığında mevcut kadronun zamana ihtiyacı olduğu gün gibi aşikâr. 96'da zirve yapan ve düşüşe geçen
efsane kadronun da, 2005'te zirveye yürüyüp düşüşe geçen kadronun da oluşumu neredeyse aynı sürede tamamlanmış. Cumartesi Büyükşehir Belediye karşısında sahada Bordo-Mavili formayı giyenlerden
Umut Bulut ve
Serkan Balcı dışında hiçbirinin 'kıdem'i 2 yıldan fazla değil. Hatta Ömer, Engin, Teo,
Burak gibi isimler henüz 1. yıllarını bile tamamlamamış. Her ne kadar 4 büyükten biri olarak anılsa da Trabzonspor'un diğer 'büyükler'e nazaran transferde çok para harcayarak 'iyi takım' meydana getirme şansı çok az.
Karadeniz temsilcisi sürece yayılan bir takım olma modelini benimsemek zorunda. İşte bu anlamda Trabzonsporluları kahreden zirveden uzakta olma hali bir şans aslında. Şampiyonluk baskısından uzakta geçirilecek yarım sezonluk tecrübenin ardından ortaya çok daha güçlü bir Trabzon'un çıkmasını beklemek hayalcilik değil. ZAMAN
Erdal Hoş