Türkiye Futbol
Federasyonu'nun dün gerçekleştirdiği toplantı ve ardından açıkladığı karara,
Trabzonspor Kulübü yaptığı yazılı açıklama ile tepki gösterdi.
İşte Trabzonspor Kulübü'nden yapılan açıklama:
"Trabzonspor Kulübü olarak
şike soruşturmasının başladığı tarihten bu yana sorumlu ve sağduyulu anlayışımızı koruyarak sürecin sağlıklı yürümesi adına elimizden gelen çabanın tamamını gösterdik.
Bu yolda camiamızın çeşitli kesimlerinden farklı yönde telkin ve talepler gelse de soruşturmanın selameti açısından bu duruşumuzdan taviz vermedik. Zaman zaman eleştirildik ama hukukun üstünlüğünün sonunda hak ettiğimiz payeyi vereceğine inandık ve inanmaya da devam ediyoruz.
Geçtiğimiz sezonun özellikle ikinci devresi hatırlandığında sık sık dile getirdiğimiz endişelerin ne kadar haklı olduğu yaşanan adli süreçle de ispatlamıştır.
Çeşitli vesilelerle dile getirdiğimiz konuların devletin
emniyet ve yargı organları tarafından da tespit edilmesi uğradığımız haksızlığın en önemli
belgesi konumundadır.
Trabzonspor'un 2010-2011 sezonunda oynadığı müsabakaların sonuçlarını saha dışında lehine çeviren hiçbir eylemi yoktur. Aldığı tüm galibiyetler kendisine yönelik engelleme çabalarına rağmen hak ettiği kazanımlardır.
Trabzonspor Kulübü olarak sürecin başından beri ilgilendiğimiz konu, rakiplerimizin mağduriyetini değil, kendi hakkımızın teslimini beklemek yönündedir.
Topladığımız 82 puana rağmen elimizden alınan şampiyonluğun bize kaybettirdiklerinin bugünkü süreçten sonra her platformda takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.
Maddi manevi kayıplarımızın karşılığı zamanı geldiğinde tüm meşru ve hukuki zeminde mutlaka aranacaktır.
Gelinen noktada tarihi bir fırsatın eşiğinde olan Türk
futbolunu yönetenlerin yasaları hiç sayan bir yaklaşım içerisine girdiklerine de üzülerek şahit olmaktayız.
Devletin yetkili organlarının başlattığı bu
temizlik hareketine, en büyük desteği vermesi gereken Türkiye
Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu maalesef ayak uyduramamıştır.
Başkan Mehmet Ali
Aydınlar'ın, düzenlediği basın toplantısında sergilediği çelişkili tutum en az bugünkü belirsizlik ortamı kadar Türk futbolunun önünde büyük bir
tehlike olarak durmaktadır.
Aydınlar ve ekibinin, milyonları etkisi altına alan böylesine önemli bir olayı sürüncemede bırakmaya hakkı yoktur. Asıl bu oyalama anlayışı, çok sözü edilen futbolun
marka değerine vurulan en büyük darbedir.
Futbol Federasyonu'na göre ortada suçlular vardır ama bu suçluların işlediği suç yoktur. Futbolumuz böylesine
komik bir görüntüyü hak etmemektedir.
Bu gerçekten daha da vahim olanı, Federasyon Başkanı'nın söylemleriyle, oturduğu koltuğun gerektirdiği sorumluluğun farkında olmadığı izlenimi vermesidir.
Sürecin Avrupa'da mücadele eden kulüpleri nasıl etkileyeceği meselesine “Bu onların sorunu” mantığıyla yaklaşan Başkan'ın, “Kendinden şüphelenen varsa şimdiden çekilsin” anlayışı, böylesine önemli bir olaya hangi gözlükle baktığının da belgesidir.
Yine Federasyon Başkanı'nın, soruşturmayı yürüten mahkemenin insanların özgürlüklerini kısıtlayacak kadar önemli belgelere sahip olmasına ve bu yönde karar almasına rağmen, ellerinde yeterli
delil olmadığını söylemesi adeta kendi konumlarını hukuğun üstünde bir seviyeye taşıdıkları izlenimini yaratmaktadır.
Ortada belge yoksa Başkanımız ve diğer yöneticilerimiz neden
disiplin kuruluna sevk edilmişlerdir?
Sırf Etik Kurulu'nun şike şüphesine rastladığından bahsedip, delilsizliği bahane etmek bile bu federasyonun nasıl bir çelişkiler yumağı içerisinde çıkış aradığının en bariz göstergesidir.
Yaşanan bu gelişmeler, federasyona yönelik daha
seçim sürecinde koyduğumuz çekincelerin ne kadar haklı olduğunu da gözler önüne sermiştir.
Federasyon başkanı aldıkları karandan tüm kulüplerin memnun olduğunu açıklamıştır ancak biz memnun değiliz.
Devletin elindeki belgeleri ve tahkikat sürecini hiçe sayan bir federasyon
yönetiminin bu
ülke futboluna vereceği hiçbir şey olamaz.
Türkiye'de yaşanan değişimin ışığında kendini bu ortama uyduramayan federasyon da değişmek zorundadır.
Zire bugünün Türkiye'sinde; statükonun ve gücün hukukunu, hukuğun gücüne
tercih eden hiçbir oluşumun fazla uzun ömürlü olması mümkün değildir.
Süreci yönetenler de bunu böyle bilmeli ve gereken adımları cesaretle atmalıdırlar.
İnancımız odur ki
adalet er ya da geç yerini bulacaktır ama geciken adaletin adalet olmadığı da unutulmamalıdır.
Saygılarımızla."