Şanlıurfa'daki tablo, herkesi öylesine mutlu etti ki şimdi herkes GAP Arena'daki o günü anlatıyor. Bordo-Mavililer ise geleceğe daha umutlu bakıyor.
Fenerbahçe'yi 3-1 mağlup ederek
Türkiye Kupası'nı (
Ziraat) 8. kez
kupayı müzesine götüren
Trabzonspor için son birkaç gündür yaşanılanların toplamına bakıldığında kupadan çok daha öte kazanımlar görmek mümkün. 5
Mayıs psikolojisinin etkisinden kurtulmaktan kritik maç kazanma baskısına kadar birçok konuda
Trabzonspor açısından bir geri dönüş anlamı taşıyan kupa
finali, daha derin bir analize tabi tutulduğunda Trabzonspor'un
ülkenin her yerinde tribün desteği anlamında rakipleri ile başa baş olabileceği gerçeğini bir kez daha ortaya çıktı.
Futbol Federasyonu'nun final için Şanlıurfa GAP Arena Stadı'nı adres göstermesinin resmiyet kazandığı gün bilhassa internet ortamında Bordo-Mavili taraftarların endişeli mesajlarını okumak mümkündü. Birçok Trabzonsporluya göre Şanlıurfa,
Güneydoğu'da Fenerbahçe'ye olan sevgisi ile bilinen bir şehirdi. Üstelik Trabzonspor taraftarının yoğun yaşadığı bölgelere uzaktı. Bu şartlarda hafta içi oynanacak finalde Trabzon'un tribün desteği anlamında çok zayıf kalacağı inancı yaygındı. Oysa çarşamba günü ortaya bambaşka bir tablo çıktı. Şanlıurfalılar hatta tüm Güneydoğu sadece Trabzonspor taraftarını değil tüm Türkiye'yi şaşırttı. Gün boyu bordo-
mavi bayrak atkı ve
forma ile dolaşan 63 plakalı araçlardan tutun maç bittiğinde sevinçle haykıran Urfalılara kadar birçok sahnede Urfalıların Fenerbahçe kadar Trabzonspor'a da
destek verdiği görüldü.
Malatyaspor tribün grubu 'Derebeyleri' ve
Diyarbakırspor tribün grubu 'Azrailler' ise açık ve organize destek verdi
Karadeniz ekibine. Bunun dışında bireysel olarak
Adana,
Mardin,
Adıyaman,
Gaziantep hatta Mersin'den gelip Trabzonspor'u destekleyenlerin sayısı da az değildi.
Bu tablo Trabzonsporluları öyle mutlu etti ki şimdilerde hemen herkes Urfa'ya ve Urfalılara teşekkür mesajları yazıyor, oraya gidenler ise gördükleri misafirperverlikleri anlatıyor. Trabzonspor camiasının her ferdinin bu tabloyu iyi okuması gerekiyor şimdi. Başarısızlık geldikçe agresifleşen, agresifleştikçe içine kapanan bir görüntüden gittiği her yerde en azından sempati ile karşılanan bir
takım haline dönüşmede nelerin etkili olduğu iyi düşünülmeli. Kolbastı, horon, 61. dakika şovu, Yattara,
Alanzinho, Şenol
Güneş, geçmişteki başarılar, Avrupa'da bir zamanlar ülkenin gururu olma... Tüm bunların ortaya çıkardığı kompozisyon okunası bir hikâye çıkarıyor ortaya. Üstelik bu hikâye sadece ülke sınırları içinde değil, bu coğrafyanın her yerinde alıcı bulabilir. Yeter ki iyi yazılsın... ZAMAN