Güney Kore'de düzenlenen Dünya
Tekvando Şampiyonası'nda yeni bir
yıldız doğdu. Tekvandonun anayurdu Kore'de
altın madalyayı boynuna geçiren
Servet Tazegül,
finalde İranlı rakibini son saniyelerdeki vuruşlarıyla 9-8 mağlup ederken şampiyonanın da en değerli oyuncusu seçildi. Tekvando şöleninin finallerinde yüreğini ortaya koyarak dövüşen Tazegül'ün
altın madalyaya uzanış serüveni yarı finalde
İngiliz rakibi Cristopher Dubois'i 15-2 gibi ezici bir üstünlükle geçmesiyle başladı. Ay-Yıldızlı sporcumuzu durdurmak adeta imkânsızdı. Finalde karşılaştığı İranlı rakibi Bagheri'yi de bitime bir buçuk dakika kala 8-4 geriden gelerek 9-8'lik skorla yere sermeyi başardı.
Türkiye'yi sevince boğan bu
genç madalya avcısının dünyayı dize getiren yürüyüşü yeni başlamadı. Servet, 2004'te gençler dünya şampiyonu olmuş, büyüklerde de Avrupa'da bayrağımızı göndere çektirmişti. 2008
Pekin Olimpiyatları'nda ise bronz madalyada kalmıştı. Ancak büyükler dünya şampiyonluğuna ulaşmak tekvandonun anayurdunda nasip oldu. Şimdi tek hedefi
olimpiyatta zirveye çıkmak olan
Servet Tazegül, başarı öyküsünü Zaman'a anlattı.
Tekvandoya henüz 5 yaşındayken Uzakdoğu'nun ünlü sinema dövüşçüleri Jet Li ve
Jackie Chan'in filmlerini izleyerek başladığını ifade eden Tazegül, "O günleri unutamıyorum. Bana Jet Li ve Jackie Chan dövüşmeyi sevdirdi. Sonra çok çalışarak buralara kadar yükseldim. Şimdi de tek hedefim var, 2012'deki
Londra Olimpiyatları'nda altın madalyayı boynuma asmak." dedi. Milli sporcu, Kore'deki şampiyona için şöyle konuştu: "Finaldeki İranlıya 2009
dünya şampiyonası yarı finalinde yenilmiştim. Bundan bir buçuk ay önce de yarı finaldeki rakibim İngiliz Dubios'e kaybetmiştim. Ama bu rakipleri Kore'de yenerek rövanşı aldım. Bütün hazırlıklarımı olimpiyatlar için yapıyorum. Dünya şampiyonu olmak, olimpiyat şampiyonu olmaktan daha kolay. Finalde zorlandım. Bu da olimpiyat için daha çok çalışmam gerektiğini gösterdi."
Turnuvanın en
teknik oyuncusu seçilen Tazegül, rakipleriyle arasındaki farkı ise şöyle özetledi: "Onlar benden daha güçlü ve hızlı olabilir. Ama tekniğim onlardan daha iyi. Bu da müsabakalarda ne yapacağımı düşünmemi kolaylaştırıyor. İstediğim anda her tekniği yapabilirim. Başarmak için önce inanmak gerekiyor. İnanmanın yanında hangi hareketin ne kadar puan getirdiğini iyi biliyorum. İki
tekme ile 6-0'dan maçı çevirebilirim. Her zaman kontrolü kaybetmemeye çalışıyorum. Maçtan düşmemek en büyük artınız oluyor. Final maçında 8-4 gerideydim, 9-8 maçı aldım. Oyunu kafamda kurduğum için daha rahat hareket ediyorum. Rakiplerimi karşılaşmadan önce onları iyi
analiz yaparak zayıf noktalarını çalışıyorum."
Bagheri'ye karşı maçı kazandıktan sonra ilk düşüncesinin "Allah'a
şükür" bitti şeklinde olduğunu kaydeden milli tekvandocu sözlerini şöyle tamamladı: "Final için iki ay
kamp yaptım. Türk bayrağını yükseklere çektiğim için çok mutlu oldum. 2004'te dünya şampiyonluğunda da okutmuştum. Aynı duyguyu bir kez daha yaşadığım için çok gururluyum. Altın madalyamın yanında 'Dünyada en değerli sporcu' seçildim. Performansım sayesinde bütün kategorilerde komite, beni MVP seçti. Bu büyük bir onur. Ayrıca sizin aracılığınızla ben her zaman büyük
destek veren, antrenörümüz Ali
Şahin hocama da teşekkür ederim. 2004'ten beri bana çok güvendi ve ben de güvenini boşa çıkarmadım. Ben kaybetsem bile hocam hep bana inandı. Yenildiğim müsabakalarda dahi arkamdaydı. Bu da benim ayrı bir motivasyon kaynağımdı. Benim idolüm tekvandocu abim
Bahri Tanrıkulu. Kendisi yaşı ilerlediği halde bizden daha çok
antrenman yapıyor ve bizim ilham kaynağımız oluyor. İnşallah onun elde ettiği başarıları ben de elde ederim."