Galatasaray'ın
UEFA Avrupa Ligi 3. ön
eleme turunda karşılaştığı OFK
Belgrad maçı öncesi Galatasaray'ın
kamp yaptığı otele gelen Simovic, eski
takımının oyuncularıyla görüştü, yöneticilerle de hasret giderdi.
Seksenli yıllarda Galatasaray
kalesinde gösterdiği üstün başarılarla adını tarihe
altın harflerle yazdıran Simovic, Türkiye'ye saygı ve sevgilerini gönderirken, en son
Nisan ayında Türkiye'ye geldiğini belirterek, "Ama biliyorsunuz benim orada çok değerli dostlarım var. Türkiye'yi çok seviyorum. Son yıllarda inşaat sektörüne yoğunlaştım. Açıkçası
futbolla pek fazla ilgilenmiyorum. Burada futbol eskisi gibi değil, kalite çok düştü. Mesela dört – beş sene evvel dördüncü ligde oynayan bir takım, birkaç yıl içerisinde en üst lige çıkabiliyor. Yani burada organizasyon yok, her şey para." ifadelerini kullandı.
Simovic, Türkiye'yi ve Galatasaray'ı takip edip etmediğine ilişkin bir soruyu, "Evimde uydu var. Ve 170 tane Türk programı izliyorum. Yeterli olur sanırım. Her Pazar akşamı en az dört saat Türkiye'deki
spor programlarını takip ediyorum. İlk maçtaki skora çok şaşırdım. Son 10 dakikaya kadar 2-0 olan maç, bir anda 2-2'ye geldi.
OFK Belgrad, çok
genç ve tecrübesiz bir takım. Onlar zaten başlı başına büyük bir başarı elde ettiler. 'Kendimizi göstermek istiyoruz' diyorlar; ama 'Çıkıp kazanacağız' diyemiyorlar. Galatasaray'ın ne kadar güçlü olduğunu biliyorlar çünkü." şeklinde bir
yanıt verdi.
ESKİŞEHİRSPOR MAÇINI HİÇ UNUTAMIYORUM
Zoran Simovic, Galatasaray'a
transfer öyküsünü ise şu sözlerle anlattı: "Ben 1984 yılında Fransa'daki Avrupa Şampiyonası'ndan sonra Nottingham Forest'a
imza attım. Ama o transfer olmadı daha sonra. Bazı anlaşmazlıklar yaşandı. Daha sonra Ivic aradı beni, Galatasaray'a geldim. Ardından Prekazi geldi. İyi bir takım olduk."
Galatasaray kariyerindeki unutulmaz maç olarak
Eskişehirspor karşılaşmasını öne çıkaran Simovic, "O günü asla unutamam. 14 senedir
şampiyon olamıyorduk. Ali Sami Yen'de Eskişehirspor'u 2-1 yendik. Ve şampiyon olduk. Derbiler zaten unutulmaz. Özellikle Galatasaray –
Fenerbahçe maçları. Bilmiyorum, dünyada böyle bir
rekabet Real Madrid ve
Barcelona arasında vardır belki." sözlerini kullandı.
Zoran Simovic, Köln'de oynanan
Monaco maçı hakkında da yorumlarda bulunarak, "Köln'de kampa girdik. Ben o kampta yaşadığım stresten dolayı en az dört kilo verdim. Prekazi attı, 1-0 oldu. Ama o zamanki Monaco çok iyiydi. Yedi tane milli oyuncuları vardı. Arsene
Wenger,
teknik direktörlüğünü yapıyordu. George Weah, 70. dakikada skoru 1-1 yaptı. Biz son 20 dakika tek kale oynadık. Kalenin arkasında dev saat vardı. Bakıyorum, bakıyorum… Geçmiyor. Zaten 10 gün boyunca neredeyse hiç uyuyamamıştım.
Sabah kalkıyordum, maç geliyordu aklıma. Çok büyük stres! kale arkasındaki saat reklamını en az bin kere okudum o yirmi dakika içinde. Sonra geçti 10 dakika. Türk bayrağını alıp, sahaya girdim. Hâlâ evimde büyük bir çerçeve içinde duruyor o fotoğraf." şeklinde konuştu.
Efsanevi
kaleci, Galatasaray'ın kalesini korumanın hiç de kolay olmadığını vurgulayarak, "Kalecilik yetenekleri, bir veya iki sene içinde kazanılmaz. 14 -15 yaşında başlamak lazım bu işe. Kalecilik, diğer pozisyonlara göre daha zordur. Ben Nisan ayındaki Fenerbahçe maçına geldim. Leo
Franco, çok talihsiz bir gol yedi. Kısmet. Suçlu mu, değil mi, bilemiyorum. Herhangi bir takıma karşı yapılsa o hata unutulabilir, ama işte Fenerbahçe maçı… Bizim zamanımızda takım arkadaşlarım arkalarına bakar, 'Tamam, nasıl olsa Simo var' derlerdi. Güvenirlerdi bana. Bu büyük bir sorumluluktu. Ama Galatasaray'da oynamak kolay değil tabii. Her zaman iyi olmalısınız." ifadelerini kullandı.
Zoran Simovic, konuşmasına "Galatasaray'ı sevmek lazım. En büyük Cimbom" diyerek son verdi.