‘Sonrasında gördüm ki meleksi tarafları hayli fazla olan bir kişi
Rıdvan Dilmen. Zaten Rıdvan ismi,
cennet kapısında görevli meleğin adından geliyor. Baktım, verdiğim paslarla güzel çalımlar atıyor, muhabbette ayak basmadık alan bırakmadık. Top yuvarlak, Rıdvan melek, muhabbet gani...
Kısa ama parlak bir
futbolculuk geçmişiniz var. Kaç kez milli ve kaç kez
ameliyat oldunuz? Kaç kafa golü atıp kaç
futbol maçı yorumu yaptınız?
Ameliyatlarımın sayısı milli maçlarıma yetişemedi! 3-4 sene daha oynama şansım olsaydı yakalardım. Ama o zamanlar milli maçlar azdı. Çok ciddi
sakatlıklar geçirdim. Fiziki olarak çok uzun yıllar oynayabilecek durumda olmama rağmen bıraktım. Aslında bıraktığım dönemlerde sakatlığım geçmişti; ama
Ali Şen oynamamı istemedi. O zamanlar beni
Galatasaray gibi birçok kulüp istiyordu. Fener dışında birini
tercih etmek istemedim. 13 ameliyat geçirdim, 9 kafa golü attım. Yılda ortalama 80 maç yorumluyorum. Mesela cuma İstanbul’da maç yorumladım.
Cumartesi Trabzon’a gidip sabaha karşı döndüm. Hemen Gaziantep’e gidip Malatya’da yorum yaptım. Futbolcuyken bu kadar deplasmana gitmedim ben!
Hastane fobisi oluştu mu?
Evet. Bir ve ikinci ameliyatta bunlar olur dedim. 2, 3, 4 derken bu sayı 7-8’lere gelince demoralize oldum, havlu attım. Doktorum vardı Amerika’da. En iyi müşterisi bendim. Hatta ameliyat parası almıyordu, sürümden kazanıyordu! (Gülüşmeler) Artık beni o kadar iyi tanıyordu ki yazlığına falan götürüyordu.
Futbol tutkusu mahallede başladı herhalde?
12 yaşında iken mahalle maçlarında beni
transfer ederlerdi. Karşılığında
şeker, çikolata bilmem ne verirlerdi. Cemil Turan gibi olmak isterdim. Bazen de kaleye geçerdim, onda da çok iyiydim. Kemal Dirikan beni görüp Muğla’ya getirdi, 35 futbol topu karşılığında. Daha sonra Bolu
spor’a gittiğimde başkan 54 kilomu görünce ‘Jokey mi aldınız
futbolcu mu?’ dedi. İki ay sonra Ali Sami Yen’e çıktım. Maçtan önce sabaha kadar uyumadım. 1-1 bitti maç. 1981 senesiydi. İlk golümü de Galatasaray’a attım. Alışkanlık da öyle başladı. (Gülüyor) 25 metreden vurdum gol oldu, nasıl oldu anlamadım. Ama
kaleci hatasıydı. Hayatımda görmediğim bir gol attım.
Zirve döneminde çim biçme makinesi gibiydiniz, ABS bile
icat olmamıştı. O ani duruşlar filan!
Atletizm takımındaydım. Kışın uzun, yazın da pistlerde 100-200 metre koşuyordum. İnsan yapısına terstir bu. Beş bin metrede
Türkiye derecelerim var.
Basketbol da oynuyordum.
Allah vergisi ile bir yerlere geldik. Müthiş bir yeteneğim vardır benim. Doğduğum günden bugüne iki tane yetenekli futbolcu tanıdım. Biri ben, biri Sergen. Ama Türkiye’nin en büyük futbolcusu
Hakan Şükür. Türk sporuna onun kadar kimse
hizmet etmedi. Düşünsenize dünyada, Avrupa’da atmadığı takım yok.
Futbolu bırakmasaydınız şimdi nerede olurdunuz?
Burada oturuyor olurdum yine. (Gülüyor) Dünya karmasında oynadım, beni hemen transfer etmek istediler. Ama dünyaya yeniden gelsem yine Fenerbahçe’den başka takımda oynamak istemem!
Size ‘
şeytan’ lakabını kim taktı?
Orman mühendisi olan hocam Kemal Dirikan... Ben sevmiyorum, rahatsız oluyorum açıkçası. Allah’a karşı gelmiş bir varlığın adını taşımaktan hoşlanmıyorum. Tribünde filan ‘Şeytan buraya’ dendiğinde bakmıyorum. Rıdvan deyince bakıyorum. Niye bakayım yani? Melek taraflarım daha çoktur.
89-90 sezonunda ayağınızı sakatlayan Yesiç de sayenizde meşhur oldu. Görüşüyor musunuz?
İki kere görüştük. Dargın değilim. Hayatımda kimseye kin tutmadım! Allah yazmış, kaderimizde varmış.
Peki futbolun dışında ne yaparsınız?
Sinemaya da, tiyatroya da, konserlere de giderim. Ama
akşam 07.30’da evdeyim hep. Hiç çıkmam. Tatile çocuklarımla gitmeyi çok seviyorum. Hanım yüzünden
Aliye filan izliyorum. Ama Kurtlar Vadisi’nin tekrarlarını da izliyorum. Spor programlarını diğer programlardan daha az seyrediyorum.
Futbolcular niye maçtan sonra ‘önümüzdeki maçlara bakacağız’ dışında bir şey konuşamaz?
Kulübün menfaatleri vardır, ama
oyuncu ne söyleyebilir ki! Hocasının hata yaptığını düşünüyordur, söyleyemez. Söylerse başına iş alır. Özellikle bizim jenerasyonumuzda kitap okuyan da çok oyuncu var; ama yansımıyor. Biz antrenörler, futbol adamları oturduğumuz zaman belli kelimelerde belli ölçüde kalırız zaten. Bir
sistem kargaşalığı var, onun sorumlusu da benim. Bakkala gidiyorum, ‘hocam Fener 4-1-2-4 oynasa olmaz mıydı’ diyor. Abi sana ne! (Gülüyor) İşte bunları 4-5 bilmem ne yaptım ya, aslında hata da yaptım. Adına sen ne dersen hepsi doğru aslında. ‘İddaa’ niçin çok oynanıyor ki! Ben iki kere İddaa oynadım. Olmayınca da kapıyı kapattım. Spor Toto hiç oynamadım.
Sizinle FB’li olan çok çocuk olmuştur. Sizden sonra FB’li
taraftar sayısı düşmüş müdür?
Zannetmiyorum. Takımların başarıları taraftar sayısını etkiliyor. Galatasaray’ınki 4
şampiyonluktan sonra patlamıştır. FB’ninki de düşmemiştir, çünkü hep
yıldız oyuncuları aldı. FB çok medyatik bir takım. Aziz
Yıldırım’a da söyledim,
FB TV iyi de bunun handikapları var. Diğer televizyon kanallarına da yıldızları koymak lazım.
Bizde
futbolcular neden çok değer görüyor?
Kesinlikle. Zaten Avrupa’ya giden bir oyuncumuz fazla etki yapmaz. Bizim ortamımız farklı. Bu, futbolcunun egosunu artırıyor. Havalı oluyorsunuz. Yanlış da yapsak doğru algılanıyor.
Futbolcular ‘Ne sağcıyım, ne solcu, futbolcuyum futbolcu’ mu derler, politik görüşleri olmaz mı?
Mutlaka görüşü vardır. Hayatımda hiç oy kullanmadım. Kimse de ‘niye oy kullanmadın kardeşim’ demedi.
Ceza da almadım. Atmadım yani, at diyen de olmadı! Oyuncular farklı, para kazanan insanlar... İddia ediyorum üç büyüklerdeki futbolculara ekmek kaç para diye sor, bilmezler.
Futbolun içinde ayak oyunları mutlaka oluyor. Çuvalla para taşıyanlar filan var mı?
Şike falan yok. Ama
teşvik primi var ve olacak. O bence
şike değildir. Yöneticiler ve medya şaibeyi körüklüyor. Bugün Cordoba’ya karşı vicdani bir sıkıntımız var, ona büyük haksızlık yaptık. Ayıptır ya! Adam aslanlar gibi oynadı. Cordoba eğitimci idi ve şimdi 12 yaşındaki çocuk Cordoba gibi topa vurmak istiyor.
Size para
teklifi geldi mi?
Gelmedi. Neden gelmedi biliyor musunuz? Ya şampiyonluğa oynayan takım ya da küme düşmeyen takımda oynadım ben ondandır.
Tartışma programlarında hep
kavga gürültü varken sizin program neden çok sakin?
Reyting kaygısı yok. Ben NTV’den son derece memnunum. Çok izlendiğimizi düşünüyorum. Futbol seyretmek isteyen bizi seyreder, kavga gürültü isteyenler diğerini izlesin. Beni eleştirenlere saygı duyarım.
Yorumculukta tercih edilen biri olmak maddi manevi mutluluk veriyor.
‘Gol olur, taca çıkar, onu geçer’ tahminleriyle medyum gibisiniz ve çoğu da çıkıyor...
Olmadığı da oluyor. Sonuçta ben yaşıyorum maçı. Şöyle beş dakika oturup ‘şu kadroları versene’ diyen bir adam değilim. Bir hafta çalışıyorum maça. Antrenörle konuşuyorum, ziyaretine gidiyorum. Öyle o kim, üç numara kim demiyorum.
Denizli düşer, FB şampiyon olur demiştiniz?
Olur demedim. GS 3 puan öndeyken ibrenin ona döndüğünü, FB, Trabzon’u yenince % 40 FB’ye döndüğünü, % 80 de Denizli düşer dedim. Ama herkes gibi yanıldık.
Yorumlarda FB’yi kayırdığınız söyleniyor?
Ben o konuda müsterihim. O en sonki GS-FB maçı için söylendi. Ben her takım taraftarından saygı ve sevgi görüyorum. Bütün statlara girip çıkıyorum ve statlara yürüyerek gidiyorum. Gidemeyenler düşünsün, yazan da onlar!
Denizlispor’la görüşüyorum
F.
Bahçe 100. yılda şampiyon olur mu?
İyi kadrosu var, olur. Bana göre bundan sonra her sene FB favori olur.
Dünya kupasını kim kaldırır?
Ya
Brezilya ya da 10 takımdan birisi.
Tümer Metin FB için doğru tercih mi?
Evet doğru. Fizik olarak hep iyi olmak zorunda.
FB’nin yeni bir
teknik direktör almadan futbolcu alması doğru mu?
Almışlardır ya... Muhakkak almışlardır. Genel anlamda bütün transferleri danışıyorlardır.
Aziz Yıldırım başkanlığa
döner mi?
Bilmiyorum. Aziz Yıldırım’ı severim ve evine rahat giren bir insanımdır. Beni arar, ‘ne yapıyorsun, gel yemek yiyelim, gezelim’ der. FB’de eskiden hapşurduğun duyuluyordu. Şimdi öyle değil, doğrusu da bu. Yönetim kurulundaki kişi bana soruyor transferleri. Bildiğim şeyler vardır; ama bunu kimseyle paylaştıramazsınız.
Milli Takım’dan teklif var mı?
O zamanlar vardı şimdi yok, kimseye de kırgın değilim. Bu sene antrenörlük için Denizlispor ve
Malatyaspor ile görüştüm.
Denizli mi! Bir FB’liye yakıştı mı şimdi?
(Gülüşmeler) Annem ve kardeşlerim de orada. Bu yıl
teknik direktörlük yapmayı düşünüyorum.
Saçınız hep dağınık, taramıyor musunuz?
Hiç taramam. Hayatımda tarak görmedim, gördüm de taramadım.
Kirpi gibi saçlarım, eskiden annemin çorabını başıma geçirip yatıyordum.
Halı saha maçlarınıza
seyirci geliyor mu?
Haftada üç gün oynuyorum, seyirci de geliyor.
GS’den teknik direktörlük teklifi gelse?
Yapmazlar, merak etme hocam. Kırmızı kar yağar mı Allahaşkına ya! (Gülüşmeler)
Kaleyi görünce vurmak gerekir mi...
30 metrenin üzerinden kaleye şut atan oyuncu,
Hagi değilse tabii, gol atarsa sevinmek için bana gelmesin diyorum. Bir gün bir oyuncum öyle vurdu ve gol oldu, ‘Hocam geleyim mi’ diyor karşıdan. ‘Gel’ dedim. İsmail
Kartal var, Ankara’dan Gençlerbirliği’ne 40 metreden bir gol attı, on sene daha vurdu oradan. O yüzden aman aman...
Derinlemesine pas ne kadar derin olmalı?
(Gülüyor) Bunlar enteresan sorular. Derinlemesine pas atan
Oğuz ve Çelebiç’le oynadım.
Dar alanda kısa paslaşma olur mu?
‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ filminde de oynadım. Dar alanda zaten uzun pas olmaz ki!
Takımın kademe anlayışı nasıl bir anlayıştır?
Futbolda kademe çok önemlidir. Yani akordeon gibi, açılıp kapanmak lazım. Basına kapalı taktik çalışması filan hikayedir. Bir sene önce
Alex, GS’de oynasa GS şampiyon olurdu. Duran toplara vuran oyuncu olmalı, Beşiktaş’ın o hatası var.
H. SALİH ZENGİN
Zaman / Turkuaz