İŞTE ÖZGENER'İN AÇIKLAMALARI
"Biliyorsunuz, maalesef dün gece
Galatasaray Spor Kulübünün eski başkanı
Özhan Canaydın'ı kaybettik. Türk sporu, bugün önemli bir spor adamını kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyor.
Türkiye Futbol Federasyonu olarak Galatasaray Kulübü ve
Kulüpler Birliğimizin eski başkanı değerli spor adamı
Özhan Canaydın'a rahmet dilerken acılı ailesi ve Galatasaray Spor kulübüne
başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyorum. Ben de şahsen Türk
futboluna çok büyük
hizmetleri geçmiş çok değerli ağabeyim Özhan Canaydın'ı kaybetmenin büyük üzüntüsü içerisindeyim. Şimdi sizleri bu özel kişinin anısına saygı duruşuna davet etmek istiyorum.
Güne Özhan Canaydın'ın acı haberini alarak başlayınca, bugün burada sizlerle yapmayı planladığımız toplantıyı iptal etme kararı vermiştik. Sonrasında toplantımızın içeriğini ve söylemek istediklerimizi düşününce, Özhan Canaydın başkanın Türk Futboluna kazandırdığı ve
gündeme gelmesini sağladığı son derece önemli değerler olan, fair play, dostluk ve sportmenlik ilkeleri ile toplantı içeriğimizin önemli bir uyum gösterdiğini gördük. Onun anısıyla birlikte üzerinde hassasiyetle durduğu değerlerin bir kez daha altını çizmek için toplantımızı gerçekleştirmeye karar verdik.
Son günlerde futbol dünyamızda yaşanan bazı gelişmeler kamuoyunda önemli bir gündem oluşturmuş ve tartışmalar günümüze kadar uzanmıştı. İçeriği son derece hassas bu gündem maddeleri ile ilgili yeterli bilgiye sahip olunmaksızın yapılan yorumların kamuoyu algısını farklı noktalara götürmemesi için Federasyonumuzun konularla ilgili ayrıntılı açıklama ve bilgilendirme gereği doğdu. Bu nedenle ben, başkan vekilimiz ve hukuktan sorumlu
yönetim kurulu üyemiz detaylı açıklamalar yapmak ve Federasyonumuzun görüşlerini belirtmek için sizlerle bir araya gelmeyi arzu ettik.
Hepinizin bildiği gibi, liglerimiz son haftalara girmiş bulunuyor. Buna bağlı olarak, liglerimizde heyecan arttıkça, kulüplerimizi temsil eden değerli yöneticilerimizin ve dolayısıyla bazı medya kuruluşlarımızın son derece önemli konularda gerekli hassasiyeti göstermek yerine yanlış ve sansasyonel olanın peşinden gitmeyi
tercih ettiğini üzüntüyle gözlemliyoruz.
"Kararlarımızı tamamıyla objektif şekilde alıyoruz"
Öncelikle,
Türkiye Futbol Federasyonu olarak her konuda kararlarımızı uluslararası normlara göre,
yasaların ve talimatnamelerin bizlere vermiş olduğu yetkilere bağlı kalarak, tamamıyla objektif şekilde aldığımızı bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Aldığımız kararlar konusunda, herkes kendi yorumunu yapmakta tabi ki özgürdür. Ancak bu sübjektif yorumlar belirli konulardaki bilgi eksiklikleriyle birleşince, eleştiriler maalesef yapıcı olmaktan uzaklaşıyor ve gerilimi artıran, gündemi körükleyen bir hal alabiliyor.
Aslen içinde bulunduğumuz dönemi sağlıklı bir şekilde değerlendirdiğimizde, Türk Futbolunda son derece olumlu ve pozitif gelişmeler yaşandığına şahit oluyoruz. Bugün liglerimizin yayın hakları
rekor fiyatlarla şekillenirken, ülkemiz dünyanın en büyük sportif organizasyonlarından birinin en güçlü adaylarından biri haline gelmişken, futbol ekonomimiz bariz bir şekilde yükselişini sürdürmekteyken, hassasiyetimizin en yüksek olması gereken dönemde ortaya konan bazı tavırlar, bu güzel gelişmelerin önünde bir tehdit olarak ortaya çıkıyor. Üzülerek görüyoruz ki, futbol ailemizi temsil eden insanların belirli konularda bilgi sahibi olmadan her aklına geleni söylemesi ortaya ölçüsüz tepkiler çıkarıyor. Önemli konulardaki yorumlar çözüme değil,
kaos ve şiddet ortamına hizmet ediyor.
"Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı kararların nedenleri yeterince ve ayrıntıları ile incelenmedi"
Bu konuda en çarpıcı örnek,
İstanbul Büyükşehir Belediyespor -
Diyarbakırspor karşılaşması sonrasında yaşandı. Maçın
tatil edilmesi ile başlayan süreç konusunda herkes bir şeyler söyledi ve alınan kararlar konusunda yorum yaptı.
Ancak Türkiye Futbol Federasyonu'nun bu konuda aldığı kararların nedenleri yeterince ve ayrıntıları ile incelenmedi. Bu konudaki kararların hangi uluslararası normlara, hangi yasa ve talimatnamelere bağlı kalınarak alındığı, devletin hangi kurumlarıyla
işbirliği içinde hareket edildiği irdelenmedi.
Bu konuda herkes, kendi yorumlarını yaptı. Çok önemli bazı gerçeklere gözlerini kapayarak Türk futboluna siyasetin karıştığı yönünde az da olsa yakışıksız iddialarda bulunuldu.
Türkiye Futbol Federasyonu ve yetkili tüm kurumları,
İstanbul Büyükşehir Belediyespor -Diyarbakırspor karşılaşmasının hemen ardından
hakem ve gözlemci
raporlarını en
küçük ayrıntısına kadar inceledi. Tüm bunların yanı sıra olay anında
stat içi ve çevresinde güvenliği sağlayan kurumların konuyla ilgili raporlarını değerlendirdi. İstanbul'un güvenliğini sağlayan en yüksek makamının raporlarında olayların ortaya çıkışında,
provokatör bir grubun başrolü oynadığı görüldü. Futbol dışı bazı etkenlerin maçın ve iki takımın kaderiyle oynadığı açıkça belirlendi. Maçın skoru ile ilgili Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu'nun aldığı karar da tüm bu raporlar ve bilgiler ışığında alındı…
Ortada devlet kurumlarının çok net raporları ve verilen bilgiler varken, bunlar yokmuş gibi davranıp olaya siyasetin müdahale ettiğinin söylenmesi, bu şekilde yorumların yapılıyor olması gerçekten üzücü. Bazı yorumlarda Diyarbakırspor taraftarlarının iki maçta da olay çıkardığı, niye iki maçta da birebir aynı işlemin yapılmadığı konusu bile dile getirildi. Bu tip yorumları yapanlar, iki maçta ev sahibi takımın ayrı olduğunu, ev sahibinin birinde Diyarbakırspor, diğerinde ise İstanbul Büyükşehir Belediye Spor olduğunu bile dikkate almadılar. İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un oluşan güvenlik zafiyeti nedeniyle
disiplin kuruluna sevk edildiğini de maalesef görmezden geldiler.
Türkiye Futbol Federasyonu olarak kararlarımızı verirken olayları tüm yönüyle ele almaya, her doğrulanmış bilgiyi kullanmaya büyük önem veriyor ve dikkat ediyoruz. Aynı dikkati milyonların algısına ve bu algılardan doğan tepkilere etki eden kişi, kurum ve medyadan da bekliyoruz. Beklemenin de hakkımız olduğu düşüncesindeyiz.
"Maalesef hakemlerimiz yine istediği saha sonuçlarını elde edemeyen kulüplerimiz için can simidi görevi görmeye başlamış durumda"
Bir diğer önemli konu ise, her zaman olduğu gibi son haftalar yaklaştıkça Türk futbolunun gündemine giren Türk futbol hakemliği konusu. Maalesef hakemlerimiz yine istediği saha sonuçlarını elde edemeyen kulüplerimiz için can simidi görevi görmeye başlamış durumda.
Daha önce bu konuda defalarca yaptığımız açıklamalarda hakemlerimizin dünyadaki tüm meslektaşları gibi hatalar yapabileceğini,
FIFA ve
UEFA başta olmak üzere tüm yönetim kurumlarının bu hataları en aza indirmek için çalışmalar yaptığını belirtmiştik. Dünyanın tüm hakemlerinin futbolun hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışırken çeşitli hatalar yapabileceğini dünya liglerini izleyen herkes her hafta yaşanan yeni örneklerle görüyor.
Türkiye Futbol Federasyonu olarak Türk hakemliğinin daha da ileri gitmesi için birçok çalışma yapıyor, çözümler üretiyoruz. Biz asla "hakemlerimiz müthiş bir performans gösteriyor" iddiasında olmadık. Hata yapılmıyor görüşünü de asla dile getirmedik. Ama bu
endüstrinin
çatı kurumu olarak, futbolun sadece hakem hatalarından ibaret olmadığını, böylesi büyük bir endüstrinin gelişimi içerisinde diğer tüm eksiklerin gelişimi için verilmesi gereken çabalara paralel ele alınması gerektiğini dile getirdik. Ayrıca bu konunun son derece hassas olduğunu, çok
doğal olarak ta bu gelişimin sosyal ve
teknik bir süreç olduğunu özenle vurgulamaya çalıştık.
Tüm bu gerçekler ve konuya olan yaklaşımımız ortadayken, hakemlerimizin saha sonuçları istediği gibi gelişmeyen herkesin ağzında bir kurtuluş unsuru ve başarısızlığın kaçış gerekçesi olmaya başladığını gözlemliyoruz. Bazı yöneticilerimiz ise işi tüm sorumluluklarını, temsil ettiği kulüplerimizin tüm değerlerini bir kenara bırakarak hakemlerimizi yakışıksız söylemlerle tehdit etmeye kadar götürüyor.
İnternet sitelerinin ve basın açıklamalarının araç olarak kullanıldığını, hakemlerimizin, kurullarımızda görev yapan üyelerimizin isimleri verilerek açık bir şekilde hedef gösterildiğine tanık oluyoruz. Ligin sonu yaklaştıkça gerilimi arttırarak bundan kulübü adına menfaat sağlayacağını düşünen isimlerin, üstlendikleri görevler itibariyle en sakin olması gereken kişiler olduğunu düşündüğümüzde, yaşananları büyük bir şaşkınlık ve üzüntü ile izliyoruz.
Bahsi geçen ortam içerisinde yapılan çeşitli açıklamalarda, gerçeklerin çarpıtılması ve yanlış bilgilere dayanarak ortaya atılan tezlere dayanarak
adaletsizlikle suçlanmamız karşısında sessiz kalmayacağımızı belirtmek isterim.
Örneğin, bir spor kulübümüz, Galatasaray-Ankaragücü karşılaşmasında yaşanan bir olaydan yola çıkarak geçmişten bugüne kadar yaşanan birçok olayı sıralamış ve Türkiye Futbol Federasyonu'nu adaletsiz bir karar vermekle suçlamış. Ancak bu olaylar sıralanırken verilen yanlış bilgiler nedeniyle ortaya konulan tez anlamını daha en baştan yitirmiştir.
Fenerbahçe Everton maçında yaşananlar
Fenerbahçe Spor Kulübü, resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada; 2005 yılında
Fenerbahçe ile Everton arasında oynanan özel müsabakada bir taraftarın silahla yaralanması olayında kendilerine 1 maç seyircisiz oynama cezası verilirken; Galatasaray ile MKE Ankaragücü arasında oynanan müsabakada bir seyircinin tribünden atılması olayını münferit görerek sadece para cezası verilmesinin, Fenerbahçe Spor Kulübüne karşı takınılan düşmanca tutumun ifadesi olduğu iddia etmiştir.
Bu açıklamalar, objektif gerçekleri ve hukuki doğruları yansıtmamaktadır. Fenerbahçe ile Everton arasında oynanan özel müsabaka ile ilgili disiplin
dosyasında; İstanbul
Emniyet Müdürlüğü tarafından tutulmuş 13 ayrı
tutanak, müsabakanın polis olan resmi güvenlik amiri tarafından yazılmış rapor ve müsabaka güvenlik formlarında; müsabakadan 2 gün önce yapılan güvenlik toplantısında alınan karar doğrultusunda Fenerbahçe Spor Kulübü'ne stadyum dışına güvenlik bariyeri oluşturması gerektiği Valilik yazısıyla bildirilmesine rağmen bu yükümlülüğün yerine getirilmediği, stadyum kapılarının Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ile stat müdürünün talebi ve talimatıyla
emniyet güçlerinin
itiraz ve karşı koymasına rağmen biletsiz seyirci ve malzeme girişine imkân verecek şekilde açıldığı, müsabaka boyunca açık bırakıldığı, bu nedenle içeriye giren taraftarların Emniyet Güçlerince üst aramalarının yapılamadığı açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir.. Hatta raporlarda Emniyet Müdürlüğü tarafından kulüp yönetiminin sorumluluk konusunda uyarıldığı açıkça bellidir.
Bu şekilde gerçekleşen üst aramasız seyirci alımı nedeniyle de stat içinde bir seyircinin ateşli silahla yaralanması olayı gerçekleşmiştir.
Bu belgeler ışığında
PFDK tarafından, Fenerbahçe Spor Kulübü'ne; ev sahibi konumda olduğu müsabakada gerekli güvenlik önlemlerini almaması dolayısıyla meydana gelen ağır güvenlik zafiyetinden dolayı 1 maç seyircisiz oynama cezası verilmiştir. Somut olayda verilen cezaya temel teşkil eden disiplin ihlali, stadyumda yaralanan taraftarla ilgili değildir.
Ayrıca 21.11.2004 tarihinde oynanan
Beşiktaş A.Ş. -
Çaykur Rizespor müsabakasında bir taraftarın bıçakla öldürülmesi olayı da Galatasaray A.Ş. - MKE Ankaragücü müsabakasında yaşanan olaylarla bağdaştırılmaya çalışılmıştır.
Ancak her iki olayın oluş şekli ve ortaya çıkardıkları neticeler dikkatli bir biçimde incelendiğinde, bu benzerlik kurma çabasının ne kadar yanlış olduğu anlaşılacaktır. Müsabakanın temsilci raporunda, Kapalı Tribün'de Beşiktaş taraftarları arasında çıkan bir olayda bir kişinin bıçaklanarak hayatını kaybettiği belirtilmiştir.
Dosya içerisindeki rapor ve belgelere göre PFDK gerçekleştirmiş olduğu disiplin yargılaması neticesinde, Beşiktaş A.Ş. Kulübü'nün 3 maç seyircisiz oynama cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. PFDK kararında, olayın meydana gelmesinde tribünlerde güvenliğin ve düzenin ev sahibi kulüp tarafından gerektiği gibi sağlanamamasının önemli rol oynadığı ve olayın meydana geldiği tribünde daha önce de benzeri olayların yaşandığı noktalarını vurgulamıştır.
14.03.2010 tarihinde oynanan Galatasaray A.Ş. - MKE Ankaragücü müsabakası ile ilgili PFDK Kararı, henüz Tahkim Kurulu'na itiraz süresi dolmadığı için kesinleşmemiştir.
Dolayısıyla bu müsabakayla ilgili olarak herhangi bir açıklama yapmayı doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Bununla beraber anılan müsabakayla ilgili kamuoyuna da yansıyan emniyet kamerası görüntüleri incelendiğinde somut olayın Fenerbahçe Spor Kulübünün açıklamasında belirtilen tribünden adam atma fiiliyle veya yukarıda belirtilen müsabakalarda var olduğu yargı kararları ile tespit edilen güvenlik zafiyetleriyle bağdaşıp bağdaşmadığını kamuoyunun takdirlerine sunarız.
Kaldı ki 17.03.2007 tarihinde
Bursa Atatürk Stadyumu'nda oynanan
Bursaspor-Fenerbahçe müsabakasında Fenerbahçe taraftarları arasında çıkan kavgada bir taraftarının bıçakla yaralanması olayında ve 2007 yılındaki Fenerbahçe - AZ-Alkmar müsabakasında, Fenerbahçe taraftarları arasında tribünlerde çıkan bıçaklı kavgada; 6 taraftarının yaralanması olayında olduğu gibi bu olaylar taraftarlar arasında münferit olaylar olarak nitelendirilmesi ışığında Fenerbahçe Spor Kulübü seyircisiz oynama cezası almamıştır.
Açıklamalarında çifte standarttan bahsedenlerin, gerçekleri çarpıtmaya hakları yoktur. Yaptıkları açıklamanın başında futbolda adalet isteyenlerin, aynı açıklamanın sonunda kişileri "düşman" ilan ederek milyonlarca taraftara hedef göstermek gibi büyük bir düşüncesizlik yapma hakkı yoktur. "Adaletin yolu insanları düşman ilan etmekten mi geçiyor?" "Futbol sahalarında gerilim artınca adalet daha iyi mi dağıtılıyor?"
"Gerçekleri menfaatine göre yorumlayarak, kendine ve kulübüne menfaat sağlamaya çalışan herkesle mücadele etme konusunda kararlıyız"
Türkiye Futbol Federasyonu olarak, sorumluluklarını unutarak, gerçekleri görmezden gelerek ya da gerçekleri menfaatine göre yorumlayarak, kendine ve kulübüne menfaat sağlamaya çalışan herkesle mücadele etme konusunda kararlı olduğumuzu buradan açıkça ifade etmek istiyorum. Gerilimden beslenmeye çalışan her kişi ve kurum konusunda Tüm yetkilerimizi kullanarak önlemlerimizi alacağız.
"Devletimiz ve yüce meclisimizden de katkı bekliyoruz"
Türk futbolunun huzurunu bozmaya, futbolun adaletini hep kendine göre yorumlaya çalışanlarla mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Bu konuda devletimiz ve yüce meclisimizden de katkı bekliyoruz.
Maç izlemeye
döner bıçağıyla gelenlerin, sporun her türlü değerini çiğneyerek şiddetten
rant sağlayanların hiçbir ceza almadığı bir ülkede sporun ve futbolun doğru ve sağlıklı bir geleceği olabileceğine kesinlikle inanmıyoruz. Spor sahalarının her türlü suça açık alanlar haline gelmesini engellemek hepimizin görevi olmalı. Her hafta sonu sporcularımızın, teknik adamlarımızın, yöneticilerimizin ve statları dolduran futbolseverlerin hayatlarından endişe eder duruma geldik. Futbol alanlarını, ölçüsüz şiddet uygulayabilecekleri yerler olarak gören dengesiz ve kötü niyetli kişilerin
kontrol altına alınmasını bekliyoruz. Bu konuda hazırlıkları süren yasanın acilen çıkarılmasını burada kamuoyu önünde bir kez daha özenle talep ediyoruz.
Son olarak altını çizerek belirtmek isterim ki, ben ve yönetim kurulunda yer alan arkadaşlarım belirli bir vizyon ve hedef çerçevesinde Türk Futbolunu uluslararası alanda büyük bir güç ve endüstri haline getirebilmek için büyük bir çaba ile çalışıyoruz.
Futbol medyamızı eleştirirken kullanılan klişe cümlelerden biri "Spor değil, skor yazarlığı" yapıldığıdır. Son dönemde üzülerek görüyoruz ki, bazı yöneticilerimiz Türk futbolunun geleceğini, büyük projeleri, futbolumuzun değişen ve gelişen vizyonunu bir kenara bırakıp "skor yöneticiliği" yapıyorlar. Bu kısır çekişmeler ve hiçbir yere varmayan tartışmalar içinde herkesi bir kez daha futbolumuzun geleceğine odaklanmaya davet ediyoruz.