Futbol Federasyonu'nun resmi yayın organı Tam Saha dergisinin
Aralık sayısında röportajı yayınlanan
Fink, Rüştü'yü çok beğendiğini ifade ederek, ''Zaten dünyada
futbolseverlerin tanıdığı ve hayran olduğu bir
oyuncu. Tam bir
efsane. Saçlarıyla, tipiyle çok karizmatik bir oyuncu. Bence
Türkiye'nin en büyük oyuncularından birisi'' diye konuştu.
Fink, Türkiye'de özellikle büyük
takımlarda oynayan oyuncuların kalitesinin oldukça yüksek olduğunu dile getirerek, ''Bu oyuncuların hepsi sadece
Almanya'da değil Avrupa'nın hemen her takımında oynayabilecek kapasitede. Ama şunu da söyleyeyim,
Turkcell Süper Lig'de oynanan oyun, benim gelmeden önce tahmin ettiğimden çok daha kaliteli. Avrupa'da kendi mevkimde Frank Lampart ve Steven Gerrard'ı beğeniyorum. Türkiye'de ise
Emre Belözoğlu iyi bir oyuncu. Zaten kendisini milli takımdan da tanıyorum'' ifadelerini kullandı.
-''YEDEK KALMAK BENİ HIRSLANDIRDI''-
Fink, bu
sezon geldiği
Beşiktaş'ta zaman zaman yedek kalmasının kendisini hırlandırdığını dile getirdi.
Beşiktaş'a ilk geldiği dönemlerde yedek kaldığında her oyuncu gibi üzüldüğünü belirterek, ''Sonuçta hiçbir oyuncu yedek kalmak istemez. Herkes ilk 11'de maça başlamak ister. Ancak yedek kalma üzüntüsü bir süre sonra hırsa dönüştü'' dedi.
Yedek kaldıktan sonra hırslandığını ve antrenmanlarda daha çok çalışarak hocasına ve tüm taraftarlara buraya boşuna gelmediğini göstermek istediğini kaydeden Alman
futbolcu, ''Başta belki olumsuz etkileniyor olsanız da bu olumsuzluğu iyi değerlendirip kendinize sağlayacağınız motivasyonla bir avantaja dönüştürebilirsiniz ve daha çok çalışarak daha iyi yerlere gelebilirsiniz'' ifadelerini kullandı.
Fink, ''Mustafa Denizli'yi geçmişte çalıştığın
teknik direktörlerden ayıran en önemli özellik nedir sence?'' sorusu üzerine, şunları kaydetti:
''Aslına bakarsanız teknik adamlar arasında insanların tahmin ettiği kadar büyük farklılıklar yok. Taktiksel bazı yaklaşımlar dışında genelde antrenörlerin oyuncularına vermek istediği şeyler aynı. Ama ligler arasında bazı mantalite farklılıkları var. Türkiye'de de oyuncuların yapısı biraz değişik. Teknik adamlar da ona göre motivasyona biraz daha önem veriyor. Ama bence bu da teknik adamlar arasında ciddi bir fark yaratmıyor.''
-''LİDER OYUNCUYUM''-
Lider bir oyuncu olduğunu düşündüğünü ve bu konuda kendine güvendiğini belirten Fink, ''Ancak bu özelliği sahaya yansıtmak Almanya'da daha kolaydı. Çünkü dili biliyor, takım arkadaşlarımı yakından tanıyor ve bu sayede onları çok rahat yönlendirebiliyordum. Burada da giderek bu özelliklerimi sahaya yansıtmaya başlıyorum. Ancak daha iyi olabilmesi için zamana ihtiyaç var. Lider oyuncu, öncelikle hocanın verdiği taktiğin saha içinde uygulanmasını, sürekli organizasyonların yapılmasını ve takımın motivasyonunun hep üst düzeyde olmasını sağlamalı'' diye görüşlerini aktardı.
Alman futbolcu, ''savunmacı orta saha'' olarak oynadığını ve bunun gerçekten son derece önemli bir mevki olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Belki de takımın en önemli bölgesi. Burada oynayan oyuncunun öncelikli görevi
rakip atakları kesmek ve savunmayı düzenlemek. Bunun yanı sırada elinden geldiğince hücum bölgesine
destek olmak, atakları yönlendirmek, topun kanatlara açılmasını sağlamak. Yani özetle savunmayı düzenlerken, hücuma da yön vermek. Bu mevkide oynayacak oyuncunun çok yönlü olması gerekiyor. Geçmişte forvette de oynadım ve bunun avantajını yaşıyorum. Çünkü atağın nasıl gelişebileceğini görüyor ve takımı buna göre yönlendirebiliyorum.''
Fink, ''Bir yorumcu olsan kendini nasıl
tarif edersin?'' şeklindeki soruyu ise ''Zor bir soru. Agresif ama adil,
fair-play ruhuna sahip bir oyuncu. Saha içinde organizasyon yapmaya çalışan, arkadaşlarına yardımcı olan, onlar hata yaptığında olumlu şekilde motive etmeye çalışan tam bir takım oyuncusu. Son olarak her takım için gerekli, önemli bir oyuncu (Gülüyor). Evet, daha iyi oynayabileceğim maçlar oldu, ama hiç bir oyuncu tüm maçlarda iyi olamaz'' diye yanıtladı.
-''ARABAMI BİLE ARTIK TÜRK GİBİ KULLANIYORUM''-
Geçen sezon adının
Galatasaray ile anıldığının belirtilmesi üzerine Fink, ''Ben de sadece bu yönde duyumlar almıştım, ama Galatasaray'dan her hangi bir resmi
teklif gelmedi'' dedi.
İlk defa
yurt dışında bir takımda oynadığını ve bunun zorluklarının olduğunu belirten Fink, şunları söyledi:
''Elbette iki
ülke arasında kültür, dil ve
yaşam tarzında bariz farklılıklar var. Ancak, ben geldikten sonra takıma adapte olma konusunda pek zorlanmadım. Takım arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu. Ayrıca
Ernst'in benden önce Beşiktaş'a gelmiş olması önemli bir avantaj yarattı. Ernst tecrübeleriyle bana yardımcı oldu ve yaşadığı çoğu problemi benim yaşamamamı sağladı. Bazen yalnız başıma dışarı çıktığımda zorlanıyorum. Ama Türkçe'yi öğrenmeye çalışıyorum.
Kültüre alışmaya başladım. Hatta o kadar ki, trafikte bile arabayı Türkler gibi kullanıyorum (Gülüyor).''
-''TÜRKİYE HARİKA BİR ÜLKE''-
Türklerin Almanya'da oldukça yoğun bir nüfusa sahip olduğunu anlatan Fink, ''Ama Almanya'daki Türklerden bir Türk insanını ya da Türkiye izlenimi edinmek pek mümkün değil'' ifadesini kullandı.
Fink, çocukluğundan beri birçok Türk arkadaşının olduğunu kaydederek, ''Oradaki Türkler, ya oraya çok
küçük yaşlarda gelmişler ya da orada doğmuşlar. Dolayısıyla Almanya'ya daha yakınlar. Türkiye hakkındaki düşüncelerimin ise İstanbul'da yaşamaya başladıktan sonra iyi yönde değiştiğini söyleyebilirim. Sonuçta orada Türkiye hakkında az şey biliyordum. Şimdi insanları daha yakından tanıma fırsatı buldum. İstanbul'un güzelliklerini gördüm. Bence Türkiye harika bir ülke'' şeklinde konuştu.
-''GOL ATTIĞIMIZDA SAHADA BİRBİRİMİZİ BİLE DUYAMIYORUZ''-
Beşiktaş taraftarının çok ateşli olduğunu vurgulayan Fink, ''Maç öncesi ısınmak için sahaya çıktığımızda yaptıkları tezahüratlar çok etkileyici ve motive edici oluyor. Aynı şekilde maç içinde de pozitif yönde motive ediyorlar. Hele bir gol attığımızda öyle bir ses oluyor ki saha içinde bile birbirimizi duyamıyoruz'' ifadesini kullandı.
''Taraftarlarımız inanılmaz derecede fantastikler'' diyen Fink, ''Tabii ki
doğal olarak yenildiğimizde üzülüyor ve tepki gösteriyorlar. Maç dışında da dışarıda gezmeye çıktığımızda yanımıza gelip
imza istiyor ya da başarılar diliyorlar. Bu tarz durumlar Almanya'da da yaşanıyor ama bu kadar yoğun değil. Türk insanının biraz daha sıcak olduğunu söyleyebilirim'' diye konuştu.
-''HİÇ ŞAMPİYONLUK YAŞAMADIM''-
Fink, hedeflerinin sorulması üzerine de ''Elbette aklımda bazı hedefler var. Bunlardan ilki Beşiktaş'ta
şampiyonluk yaşamak. Şimdiye kadar oynadığım hiçbir takımda böyle bir sevinç yaşamadım. Beşiktaş'la 3 yıllık sözleşmem var ve bu süre içinde şampiyonluk yaşamak istiyorum. Bu sonuçta benim burada kalma isteğim ve sergileyeceğimiz performansla da ilgili ama Beşiktaş'ta oldukça mutluyum. Umarım böyle devam eder. Sonrasını ise pek düşünmedim açıkçası'' dedi.