Her şey, Isa Peygamber'in doğumunu ( 24 /25
Aralık gecesi) kutlamak üzere planlanmakta, o gece kariyerlerini ülkemizde sürdüren -çoğu Isevi- tüm
yabancı oyuncuların memleketlerinde aileleriyle buluşabilmelerine olanak sağlanmaktadır.
2007 -2008 sezonu da bu gerçeğe uygun biçimde planlanmıştır. Ligimiz 10
Ağustos Cuma günü başlayacak, 23 Aralık Pazar günü oynanacak 17. Hafta maçlarıyla
tatile girecektir. Ertesi gün yabancı
futbolcuların hemen hepsi çoktan memleketlerine dönmüş olacaklardır.
Elbette her dine, her inanışa, her kültüre saygılıyım. "Noel Baba Ligi"ne dinsel bir karşıtlıkla
eleştiri getirmiyorum. Ancak yabancı
futbolcu ve hocaların takvimine böylesine özen gösterilirken bizim futbolcu ve
teknik adamlarımızın aynı dinsel ya da kültürel haktan yararlandırılmamalarını doğrusu yadırgıyorum. Biliyorsunuz,
fikstür düzenlenirken bizde
Ramazan ve Kurban bayramlarına dikkat edilmez. Lig programı kesintisizdir. Futbolun profesyonelleri için o günlerde tatil yoktur. Bizi eğlendirme görevlerine aynen devam ederler.
Meduna dramları kapıda!
"Noel Baba Ligi", ilk yarının ille de 24 Aralık'tan önce bitirilmesi nedeniyle araya boş bırakılan milli maç haftaları da girdiğinden ister istemez
mevsim normallerinden önce başlatılıyor. O halde aşırı sıcakta performans düşüklüklerine, formsuzluklara, Tanrı korusun yeni "Meduna" dramlarına da hazır olalım... Güya federasyonumuz Adana'da deneme maçları oynatıp bilimsel inc
elemeler yaptırdı...
Sağlık Kurulu'nun verdiği raporun ayrıntılarını bilmiyoruz ama, bu ligin
cehennem sıcağında oynanacağı bir gerçek... Demek ki bir sakıncası yokmuş...
Futbol elbette hemen her iklimde oynanır. Ne var ki nem oranının yüzde seksenlere yaklaştığı, termometrenin hep 30 derecenin üstünde takılıp kaldığı bir ortamda Meduna örneğindeki gibi gizli arızaların ortaya çıkması, üzücü sonuçlar yaratması da olasıdır. Öte yandan ateşli futbol seyircisinin de yazlıklardan, tatillerden henüz dönmediği haftalarda tribün kıvamını tutturmak da zordur. Her neyse, Noel tatilini ayarladık ya, gerisi önemli değil!
Siyaset,
sporu solladı
2008
Avrupa Şampiyonası nedeniyle, federasyonların 15 Mayıs'a kadar liglerini tamamlamaları gerekiyor. UEFA'nın kararı haklı ve doğru! O yüzden ligimizi 11 Mayıs'ta bitireceğiz. Bu yıl devre arasında futbola hasret yaratacak uzun bir tatil sözkonusu olmayacak. 23 Aralık'tan 11 Ocak'a kadar topu topu 19 günlük bir ara var. Futbolcular tatillerini nasıl değerlendirirler, bilemem. Ama teknik direktörlerin Ocak'ta esaslı
hazırlık çalışmaları yapamayacakları, fiziksel güç artırıcı programlarına ağırlık veremeyecekleri anlaşılıyor. Bu durumu dikkate alarak şu günlerde sürdürdükleri programı yeniden gözden geçiren, kısa tatile bugünden önlem alan var mı? Onu da bilemiyorum.
Milli Takım'ın eleme maçlarında ligimize ara veriyoruz... Rakiplerimiz de öyle mi yapıyor ? Sanmıyorum...
"Noel Baba Ligi"nde tüm takımlarımıza başarılar diliyorum.
Siyaset, sporu solladı!
Sandığa doğru geriye saymaya başladığımız şu
seçim ortamında liderlerin meydanı dolu bulunca birbirlerine nasıl laf attıklarını, ne kadar ateşli polemiklere giriştiklerini görüyor musunuz ?
Kürsüden ip atan, asamadın sıkıysa sen as naralarıyla atışıp duran,
rakip lider eşlerinin servetine kafayı takan,
kol saati artırmalarına girişen, etik kaygılarla vatandaşı tetikleyen liderler, yüce meclisin çatısı altında buluştuklarında birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklar acaba ? Kendi adıma sıkılıyorum, utanıyorum.
Fenerbahçeli
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile Galatasaraylı Ana Muhalefet Lideri Deniz Baykal'ın bu çatışma kültürü ile nasıl uzlaşacaklarını, yeni ve
sivil bir anayasa için nasıl biraraya geleceklerini, Cumhurbaşkanı seçiminde nasıl bir formül üreteceklerini gerçekten merak ediyorum.
Bu arada iddialar da her geçen gün keskinleşiyor...
AKP,
CHP, MHP "tek başına
iktidar"da iddialı ve ısrarlı.
Yani üçü de "Şampiyon olacağız!" demeye getiriyor.
Hatta Erdoğan, daha da ileri gidiyor ve "23 Temmuz sabahı sandıktan tek başına iktidarla çıkmazsa"
siyaseti bırakacağını ilan ediyor.
Özetle siyasetçilerimiz, polemik ve çatışmada spor adamlarımızı sollamış durumda...
Hatta seviye düşürme yarışını önde götürdüklerini de söyleyebilirim.
Kulüp başkanlarımızın ve yardımcılarının çatışmalarını, polemiklerini çok eleştirdik ama...
Siyasetçilere bakınca "Acaba bizimkiler daha mı masum?"demeden edemiyoruz.
ATILLA GÖKÇE/MILLIYET