Ünlü olmadan önce kimsesi yoktu, ama şu sıralar evi
türbe gibi. Aşırı ilgiden dolayı 3 kez okul değiştirdi.
Mercedesle
antrenmana gidiyor. Diksiyon dersi alıyor. İşte
Türkiye'nin dünya çapındaki müstakbel markasının
parmak ısırtan hikâyesi…
Dünyanın her köşesinde milyonlarca çocuğun bir Türk
futbolcusuna hayran olabileceğini düşündünüz mü? Saraybosnalı Adis’in,
Japon Takashi’nin,
Brezilyalı
Adriano’nun tişörtünde, Tunuslu Jaziri’nin okul çantasının üzerinde bir Türk futbolcusunun fotoğrafı. Hayal gibi değil mi? Ama bir çocuk var ki “Neden olmasın?” dedirtiyor bizlere. Adı
Muhammed Demirci. İki hafta önce dünya devi
Barcelona tarafından 10 günlük bir teste tabi tutulan ve geleceğin
Ronaldinho’su olarak lanse edilen
Beşiktaşlı Muhammed. Dünya çapında bir kıvamda yetişiyor o.
Türk kamuoyu onu bir yıl önce tanıdı. Tekniği, çalımları, pasları, ayak içi vuruşları, yaşının çok üzerindeki futbol zekâsıyla izleyenlere parmak ısırtıyordu. Peki Muhammed kimdi? Bu yeteneğinin sırrı neydi? Elinden kimler tutmuştu? Dünya çapında bir
yıldız olabilecek miydi?
DÜNYANIN EN BÜYÜK FUTBOLCUSU OLACAĞIM
Muhammed, 1994 yılında Ağrılı bir ailenin ikinci çocuğu olarak
İstanbul-
Aksaray’da dünyaya gelir. Ailesi o sıralar bir
apartman dairesinin bodrum katında yaşamaktadır. Ciddi geçim derdi çeken ailede
baba Mustafa Bey,
maaşı düşük bir işte çalışmakta, anne Sultan Hanım ise apartman merdivenlerini silerek evlerini geçindirmektedir.
Yıl 1999. Yer yine Aksaray. Nice kötü alışkanlığın kol gezdiği bu semtte evde yaptıkları gürültüden dolayı
sokaklara bırakılan başıboş çocuklardan biri de Muhammed’dir. Henüz 5 yaşındadır. Ve sokakta tanıştığı meşin yuvarlakla ilk fotoğrafını da o yıl çektirecektir. Okuma yazma bilmeyen, ama harfleri tanıyan Muhammed yapıştırma harflerle şöyle yazacaktır o ilk fotoğrafının altına: “Bir gün dünyanın en büyük futbolcusu olacağım.”
Muhammed sokak aralarında top oynamaya devam ederken, mahalledeki komşu çocuklarından biri, kolundan tuttuğu gibi onu Beşiktaş’ın
Fulya’daki futbol okuluna götürür. Muhammed’in sevinci görülmeye değerdir. Ama Beşiktaş futbol okulundaki hocalar Muhammed’e, ‘
aidat ödemen halinde futbol okulundan faydalanabilirsin’ derler, üstelik malzeme için de
ücret vermesi gerekiyordur. Muhammed bu
cevap karşısında gözyaşlarına hâkim olamaz. Onun bu halini gören Beşiktaş altyapısındaki
Önder Karaveli hoca kendisine
destek sözü verir. Ama bu söz de Muhammed’i teselli edemez. O sıralar Muhammed’in ailesi Aksaray’dan
Gaziosmanpaşa’ya taşınır. Yine bir apartmanın bodrum katı mesken tutulur.
Annesi yine merdiven silmekte, babası iş aramaktadır. Kader sokaklarda meşin yuvarlak peşinde koşmaya devam ettiği bu günlerde Muhammed’in karşısına birkaç ay önce Fulya’da kendisine destek sözü veren Önder Karaveli’yi çıkartır. İkili birbirine sarılır. Önder hoca kolundan tuttuğu gibi Muhammed’i, G.Osmanpaşa’da G.Birliği Kulübü Başkanlığı’nı yapan, aynı zamanda bu semtteki Beşiktaş Futbol
Okulu Tesisleri’nin de sahibi olan Seyit Ateş’in yanına getirir.
BU ÇOCUK FUTBOL DÂHİSİ
Gerisini o günden sonra Muhammed’e hamilik yapacak Seyit Ateş’ten dinleyelim. “Muhammed yanıma geldiğinde akranlarına göre boyu çok
küçüktü. Masraflarını karşılamayı kabul ettim. İki üç gün sonra hocalar, ‘Bu yeni çocuk bir başka, gel bi izle’ dediler. Gözlerime inanamadım.
Hani derler ya, büyümüş de küçülmüş, onun gibi bir şey. Çalımları, paslarıyla Muhammed beni mest etti. Ben o an onun dâhi olduğuna kanaat getirmiştim. Futbolla bezenmiş
Allah vergisi bir yetenek...”
Seyit Ateş’in bu düşünceleri Muhammed’i izleyen herkes tarafından teyit edilir. Hatta F.
Bahçe altyapısında görevli Hollandalı Joob Lensen, iki
sezon önce Muhammed’e futbol adına öğretecek çok şeyin olmadığını, onun üst düzey yeteneklerinin bulunduğunu; ancak profesyonel bir mantalite ile yetiştirilmesi gerektiğini tembihler. Seyit Ateş, 2004 yılında Beşiktaş
Televizyonu’nda katıldığı bir programda da elinde böyle bir çocuk tuttuğunu dile getirir; ama isim vermeden: “
Program biter bitmez
yönetici Sinan Vardar aradı; Beşiktaş Başkanı
Yıldırım Demirören’in ‘Seyit ne diyor öyle, kim bu çocuk?’ diye sorduğunu söyledi. Ben onlara isim vermedim. Çünkü medya bizi rahat bırakmazdı.”
Seyit Ateş, Muhammed’in tüm masraflarını karşılar. Babasına iş verir. Eğitimini üstlenir. Gelecek için planlar yapmaya da başlar. İlkin yaşıtlarına göre boyu küçük olan Muhammed’in nasıl beslenmesi gerektiğine dair girişimlerde bulunur. Kemik ölçümlerine göre bir beslenme düzeni ayarlanır. Kamuoyunun önüne çıktıktan sonra diksiyon için de ona bir hoca ayarlandığını belirtelim. Seyit Ateş, tüm bunların yanında
İngilizce öğrenmesi için de yaz tatilinde Muhammed’i
İngiltere’ye gönderecek.
AZİZ YILDIRIM YÜZÜNDEN F.BAHÇE’YE GELMEDİ
G.Birliği’nin G.Saray ile oynadığı bir maçta Muhammed’i gören G.Saray’lı yöneticiler onu kendi altyapılarına katmak ister. Yönetici
Fatih Gökşen, telefonla Seyit Ateş’i arar. Ancak Beşiktaş âşığı Seyit Ateş’in gönlünde Muhammed’i, Beşiktaş’a kazındırmak vardır. 2005
Kasım’ında Seyit Ateş, Beşiktaş kulübüne bir dilekçe ile başvurur. Ateş’in tek isteği Muhammed’e 1,5 milyarlık bir aylık bağlanmasıdır. Ancak bu talebi sumen altı edilir. Kendisine “11 yaşındaki çocuğa o kadar maaş mı verilir?” denir.
Beşiktaş’a sinirlenen Seyit Ateş, Muhammed’i alarak
F.Bahçe kulübünün kapısını çalar.
Mart ayında
Aziz Yıldırım’ın da olduğu bir ortamda bir araya gelinir. Yıldırım hiç düşünmeden G.Birliği kulübüne yetiştirme parası olarak 200 milyar vermeyi kabul eder. Çekler yazılır, masaya konulur, imzalar atılır; ancak Seyit Ateş, Aziz Yıldırım’ın bir lafına kızarak masadan kalkar: “9 Mart günü Muhammed ile beraber
Faruk Ilgaz Tesisleri’ne gittik. Yanlış hatırlamıyorsam o gün F.Bahçe Yönetim Kurulu toplantısı vardı. Anlaşmaları yaptık. Zaten bizim
Serkan Acar’la daha önce yaptığımız bir
anlaşma vardı. Aziz Bey o anlaşmayı görünce
itiraz etti. Sözleşmede Muhammed’in alacağı maaş, sözleşmenin süresi 2 yıldır gibi maddelerin yanı sıra, iki yıl sonra yeni şartlarda anlaşılmadığı durumda Muhammed’in lisansı G.Birliği kulübüne iade edilecektir diye bir madde vardı. Aziz Bey bu maddeye itiraz ederek, ‘Olmaz. Sen çocuğun üzerinden elini ne zaman çekeceksin’ dedi. Ben de o an evrakları yırttım ve masadan kalktım. Kapıdan çıkarken de ‘Görürsünüz, bu çocuğu Barcelona’ya götüreceğim’ dedim.”
Seyit Ateş, dışarı çıkar çıkmaz, Beşiktaş İkinci Başkanı Murat
Aksu’yu arar. Aksu 1,5 milyar maaş vermeyi kabul ettiklerini söyler. 9 Mart’ta Beşiktaş ile anlaşırlar. Eğer bir gün daha geç kalsalardı, Muhammed bir yıl daha G.Birliği’nde oynayacaktı.
RONALDİNHO’YA BENZEYEN ÇOCUK
Aslında Seyit Ateş’in planı, onu 2008 yılında, karakteri daha olgunlaşmış bir yaşta, yani 15’inde Türkiye’ye tanıtmaktı. Ancak bu düşüncesi sekteye uğrar.
Star televizyonunda yayınlanan
Telegol Programı geçen yıl 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece saatler 02.03’ü gösterirken Muhammed’in Beylerbeyi ile oynanan maçta attığı birbirinden enfes çalımları, pasları, tekniğini Türk kamuoyuna izlettirir. Görüntüler Beşiktaş Televizyonu’ndan alınmıştır. Seyit Ateş, “Ronaldinho’ya benzeyen çocuk parmak ısırtıyor” alt yazılarının geçtiği karelerin farkına vardığında iş işten geçmiştir.
Bu görüntülerden üç gün sonra
Ayazağa Stadı’nda Beşiktaş ile G.Saray’ın minikleri bir araya gelecektir. O maçta sıra dışı olaylar yaşanır. Tribünlerde yer kalmamıştır, 20 televizyon kamerası, 50’ye yakın gazeteci de Muhammed için mevzilenmiştir. Muhammed’den o maçta bir şımarıklık alameti beklenmektedir; ancak o her zamanki gibi saha içi liderliğinin gereklerini yerine getirecektir. Bunun yanında 2-2 biten maçta iki de asist yaparak maçı tamamlayacaktır.
EVİ TÜRBE GİBİ, ANNE-BABA ESKİ İŞLERİNDE…
Küçük Muhammed cephesinde bir şımarıklık alameti yoktur; ama artık hiçbir şey onun için eskisi gibi de olmayacaktır. Arkadaşları ona daha çok ilgi gösterecektir, onu kıskananlar olacaktır, rakiplerin gözleri onun üzerinde olacaktır. Sokakta bir çocuk gibi oyun oynamayı bırakacaktır. Mercedes’le evden alınıp, Mercedes’le antrenmanlara gidecektir. Ama en önemlisi, evi bir türbeyi andırırcasına ziyaretçi akınına uğrayacaktır. Daha önce kimsenin sahip çıkmadığı ailenin akrabaları da bir bir ortaya çıkacaktır. Bu dönemde Muhammed’in okulu 3 kez değişecek, 4 kez de artan ilgi sebebiyle bulundukları evden taşınmak zorunda kalacaklardır. Değişmeyen tek şey, ailenin
Anadolu insanına has yapısı olacaktır. Çünkü Muhammed’in ailesi bugün hâlâ medyadan uzak durma gayreti içinde. Annesi de babası da eski işlerini devam ettiriyor.
Muhammed artan ilgi karşısında şımarmamaya çalışırken diğer yandan da futbola devam ediyor. Geçen yıl Beşiktaş minik
takımıyla
Almanya ve
İsviçre’de katıldıkları iki turnuvada da turnuvanın en iyi oyuncusu seçilir. Rakiplerin de gözü artık Muhammed’in üzerindedir. Geçtiğimiz haftalarda
Maltepe ile oynanan bir maçta, bütün markajlara rağmen Muhammed 2 gol atar, 2 asist yapar ve Beşiktaş 5-0 kazanır. Kendisine markaj yapan 5 numaraya attığı sayısız bacak arası da cabası...
BÖYLE GİDERSE TÜRKİYE BİZDEN BAHSETMEZ
Muhammed mevki olarak orta sahanın ortasında oynuyor. Ancak geçen hafta G.Saray ile oynanan maçta hocaları onu ikinci yarı forvette de kullandı. Maçı G.Saray’ın A takım hocası Gerets, yönetici
Adnan Sezgin ve takının
genç futbolcusu
Arda da izledi. Arda’nın Muhammed’i çalıştıran Ekrem Özenç’e söyledikleri ilginçti: “Muhammed böyle giderse, üç sene sonra hiç kimse bu
ülkede bizim ismimizden bahsetmez.”.
Muhammed’in ünü yurtdışında da yayılır. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde genç futbolcuları takip eden Barcelona’nın Türkiye’deki menajerleri de Muhammed’e odaklanır. Onun haberi olmadan 4 maçı kasete alınır ve Barcelona’nın altyapı hocalarına gönderilir. Ardından Seyit Ateş’le irtibata geçilir. İlk davet, geçen eylül ayında yapılır. Şartlar oluşmadığı için bu davete icabet edilmez. İkinci bir davet ise bu ayın başında gerçekleşir. 10 gün boyunca Barcelona’nın altyapısında denenecektir. Ateş de onunla beraberdir. Muhammed, antrenmanlara çıkmanın yanında, ‘Yabancı bir şehre uyum gösterebiliyor mu, arkadaşlarıyla
iletişim kurabiliyor mu,
kemik yapısı fiziksel gelişimine müsait mi?’ türünden birtakım uyum testlerine tabi tutulur.
BARCELONA MEST OLUYOR
Muhammed, on gün boyunca Barca’lı yetkilileri mest eder. Dünyanın 26 değişik ülkesinden Barcelona için orada toplanan arkadaşları ona ‘Ronaldinho’ demeye başlar.
İspanya’da bazı internet
siteleri de onun videolarını yayınlamaya başlar. Almanya ve Brezilya basını da ona ilgi gösterir. Brezilya’da bir site Ronaldinho’ya mı,
Maradona’ya mı benziyor diye anket bile hazırlar. İsyanyol Marca gazetesi Barcelona’ya ayırdığı sayfanın manşetine “İşte Barca’nın yeni
Messi’si” diyerek Muhammed’i taşır.
Barcelonalı yöneticiler de Muhammed’e hayran kalmıştır. Altyapı sorumlusu Albert Benangez, onun gelecekte takımın 10 numaralı formasını giyeceğine kanaat getirir. Muhammed için, “Bu çocuğun dili adeta ayakları, gittiği her yerde uyum sağlar” değerlendirmesinde bulunur. Seyit Ateş’le oracıkta anlaşma yapmak isterler. Ancak Seyit Ateş, Beşiktaş’ın da bir şeyler kazanması için anlaşmaya yanaşmaz. İlk etapta Barcelonalı yetkililerin getirdiği
teklif şöyledir: İngilizce ve İspanyolca öğreneceği bir okula
kayıt edilecek.
Kulüp, Beşiktaş’a Muhammed B takıma girdiğinde 1 milyon, A takıma çıktığında 3 milyon
avro verecek. Yılda bir ay Türkiye’ye gönderilecek; ailesi de Barcelona’ya 4 kez getirilecek. Lakin hâlâ Muhammed’in Beşiktaş sevgisi ağır basıyor; ailesinden de ayrılmak istemiyor.
5 MİLYON AVRO’LUK TRANSFER
Sanılanın aksine, Muhammed’in Beşiktaş kulübüyle uzun yıllara dayalı bir sözleşmesi bulunmuyor. Bir yıldır Beşiktaş’ta olduğu için de çok daha az bir miktara serbest kalabilecek. Seyit Ateş ise Beşiktaş’ın bu
transferden daha fazla para kazanmasını istiyor. Bu yüzden bugünlerde Beşiktaş kulübü ile masaya oturup, kulüple sözleşmesini 3+2 yıllık bir süre için uzatmaktan yana. Beşiktaş bu sözleşmeyi yaparsa Barcelona’dan daha fazla para talep edebilecek. Seyit Ateş’e göre bu rakam en az 5 milyon avro civarında olacak.
Seyit Ateş’in Beşiktaş kulübüne bu iyiliği yapmasının ardında ise hem kulübün kongre üyesi olması hem de
muhalif olduğu
yönetimden
ihanet damgası yememe düşüncesi yatıyor. Beşiktaş Başkanı
Yıldırım Demirören de Muhammed’in gelecekte daha çok para edeceğini düşünerek şu an onu elden çıkarmak istemiyor. Bu yüzden Ateş’in kulübe sunacağı şartları kabul etmekten yana. Ama Barcelona’nın Muhammed için 5 milyon doları gözden çıkarıp çıkarmayacağı da merak konusu.
BEDEN EĞİTİMİ DE ZAYIF!
Muhammed’in hayatı artık yaşıtlarınınki gibi değil. Onun cephesinde değişen bir şey daha var: Dersleri. Altıncı sınıfta okuyan Muhammed, artan seyahatler ve yoğun maç trafiği sebebiyle ilk dönem derslerden bir hayli geri kaldı. Bu da üç zayıf getirmesine sebep oldu. İşin ilginci, zayıf dersleri Fen Bilgisi ve İngilizce’nin yanı sıra Beden Eğitimi. Küçük Muhammed’in okuldaki velisi de Seyit Ateş. Ateş, zayıflarını düzelteceğine dair Muhammed’den söz almış. Bu arada Beşiktaş altyapı hocaları da Muhammed’e karnesindeki üç zayıf sebebiyle ‘10 antrenmana katılmama’ cezası verdi.
Herkesin Ronaldinho’ya benzettiği Muhammed de, Brezilyalı oyuncunun hayranı. Maradona’yı hiç izlemedi. Kendisi için Maradona kasetleri hazırlanıyor. Türkiye’de ise
Sergen Yalçın hastası. Günde bir saat internete giriyor. O aynı zamanda çok duygusal.
İnternette ise takım arkadaşları ile ‘çet’leşiyor. İki kız, bir erkek kardeşi var. Kız kardeşi Fatma ve ağabeyi Nihat tezgahtarlık yapıyor. Kendisinden küçük kardeşi ise okuyor.
ATEŞ’İN TEK İSTEĞİ…
Seyit Ateş, Muhammed’in en büyük şansıydı. Ateş’in ondan tek bir isteği var. “Bir maçta, golünü attıktan sonra formasını kaldırıp, altında ‘Seyit Ateş’e teşekkürler’ yazısı olan tişörtünü tribünlere göstermesi. Başka da bir şey istemiyorum ondan.” diyor.
Kesin olan şu ki, Muhammed’in Allah vergisi muhteşem yetenekleri var. Ayak içi vuruşu da biliyor, topsuz oyunu da, alan savunmasını da. Bu saatten sonra öğreneceği şeyler de az değil tabii ki. En önemlisi de bu ülke değerlerini iyi öğrenerek ismine yakışır bir hayat tarzını benimsemesi. Anadolu insanının dünyayı peşinden koşturacak müstakbel gururundan herkes çok şey bekliyor.
MUHAMMED’E ‘İSLAM’ HEDİYESİ!
Muhammed, 10 gün kaldığı Barcelona’da birbirinden ilginç olaylar yaşar. Bir antrenman sonrası diğer çocuklar soyunarak duşa girer. Muhammed, şortunu çıkarmasını isteyen altyapı hocasını reddeder. Hoca daha sonra Seyit Ateş’ten Muhammed’in
Müslüman olduğunu öğrenir. Bunun üzerine ertesi gün Muhammed’e şortunun altına giymesi için bir tayt
hediye eder. Ona şortla değil, taytla duş yapmasını söyler. Muhammed de öyle yapar.
Behram Kılıç -
Aksiyon