Yöneticiden tutun da
teknik heyet ve
oyuncular, bu önemli karşılaşmaya konsantre olmaya çalışırken önemli bir gazetede çıkan, "Milliler, Başkan Hasan Doğan'dan
prim istedi" haberleri, herkesi sinirlendirmişti. Milli
futbolculardan
Arda Turan ise, "Bizi halkımızın gözünde paracı göstermeyin. Biz para için değil, Ay-Yıldızlı
forma için mücadele ediyoruz. Hiçbir arkadaşımız para konuşmaz kampta." diyerek tepkisini dile getiriyor. Başkan Doğan da haberi yapan muhabirle konuşuyordu: "Bu haberi niye yaptın? Benden hiçbir oyuncu prim istemedi.
Oyuncularla soyunma odasında bu konuyu konuşmadık bile. Hem Milli Takım kampında para pazarlığı yapmayız." Bunun üzerine muhabir, "Ya başkan geçmişte çok oldu böyle konular. Cipler, paralar hep sorun oldu. Bu yüzden yazdım." diyor, bu cevaba çok sinirlenen Doğan, "Şu anda böyle bir şey yok. Tamam biz prim vereceğiz. Ama bunu oyuncular talep etmiyor. Biz takdir ediyoruz." diyerek olayı kapatıyordu. Kampa her gün
Türkiye'de Milli Takım hakkında çıkan haberleri otele fakslatan Fatih
Terim de bu olumsuz haberlere
isyan ediyordu. Yine aynı gazetede çıkan, "Hasan Doğan'la
kavga eden
Fatih Terim, kapıyı çarptı gitti" haberi bardağı taşıran son damla olmuştu ve tecrübeli çalıştırıcı: "Biz
yabancı medyada çıkan haberleri anlayabiliyoruz. Onlar ülkesi için çalışıyor. Ya siz? Bu tür haberler yaparak neyi amaçlıyorsunuz?" ifadelerini kullanarak basına veryansın ediyordu. Terim'in kızdığı başka bir haber de
Portekiz yenilgisi sonrası Milli Takım oyuncularının annesinin görüşlerinin bir gazetede yer almasıydı. Bunu 'Einstein'ın bile aklına gelmeyecek haber' olarak niteleyen Terim, "Biz annesi olmayanların bile eleştirilerine bir şey demiyoruz. Ama ne anlar anneler futboldan? Onlara bile gidip
mikrofon uzatıyorsunuz." diyerek tepkisini dile getiriyordu.
Yenilmekten korkmayın
İşte bu olumsuz şartlar altında Milli Takım, tarihindeki en önemli karşılaşmaya hazırlanıyordu. Fatih Terim, bir gün önce yaptığı basın toplantısında ilk 11'i açıklayarak, karşılaşma öncesi
takımına olan güvenini ortaya koyuyordu. Uzun zamandır tartılan oyun sistemimiz, nihayet medyanın isteği doğrultusunda 4-4-2'ye dönmüştü. İlk kez Çek Cumhuryeti karşısında
Semih ile Nihat birlikte forvette oyuna başlayacaktı. Soyunma odasına 1-0 yenik giren Ay-Yıldızlı takımda Fatih Terim, gür sesiyle oyuncularını uyarıyordu: "Yenilmekten korkmayın. Rakibiniz sizden daha güçlü değil. Sadece kendiniz gibi oynayın." diyordu. İkinci yarıda bir gol daha yiyen Milli Takım'da
Arda Turan'ın 74. dakikada attığı gol beraberlik için
ümit olmuştu. Cech'in büyük hatasında Nihat'ın golü beraberliği getirmişti. Artık Türkiye'nin beraberliği koruyacağını bekleyen herkes yanılmıştı. Kenarda Fatih Terim, oyuncularını hücuma çıkmaları için uyarıyordu. Artık son dakikalarda hocasının bu hareketlerini gören Arda, "Hocamızın bir bildiği var. Çıkın dediğine göre herhalde gol atacağız." düşüncesi gerçek olmuş ve
Hamit'in pasında Nihat'ın golü Türkiye'yi yarı
finale taşımıştı. Bu karşılaşmanın son 15 dakikasında savunmanın sağından orta sahaya geçen Hamit Altıntop, yaptığı üç asistle Ay-Yıldızlı takımımızın kazanmasında büyük rol oynamıştı.
Önce hüzün, sonra zafer
Çek Cumhuriyeti karşısında kazanılan zaferden sonra basının karşısına geçen Fatih Terim, "Bakın oyuna çift forvetle başladık ama olmadı. Benim için sayılar değil, oyuncuların sahadaki performansı önemli." diyordu büyük bir sevinç ve gururla.
Basın toplantısında çıkan Terim, bu kez gazetecilerin, "Hocam bize 70. dakikadan sonra yazılarımızı değiştirtiyorsunuz." itirafıyla biraz daha keyifleniyordu. Bu kez basın odasında gazeteciler kendi arasında Türkiye'nin performansını değerlendiriyordu.
Milliyet Gazetesi adına şampiyonayı takip eden Hasan
Cemal, hem gazetede çıkacak hem de çöpe attığı iki ayrı yazısını anlatıyordu etrafındaki medya mensuplarına. 70. dakikaya kadar, "Çok yazık. Demek ki buraya kadarmış..." şeklindeki kahır dolu yazısı, son dakika gollerinden sonra zafer ve destan şekline dönüşmüştü. BİTTİ
Yarı finaldesiniz çocuklar
Avrupa Şampiyonası'nda ilk 8'e kalan Türkiye,
Hırvatistan ile karşılaşacağı çeyrek final maçını Viyana'da oynayacaktı. Artık teknik heyet,
futbolcular ve
yöneticiler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmenin gururunu taşıyordu. Sakat ve cezalı oyunculara rağmen Türkiye, ilk 8'e kalarak yeni bir zafere daha
imza atmıştı. Milli takımlardan sorumlu yönetici Levent
Kızıl, daha Çek Cumhuriyeti maçından önce oyunculara yaptığı konuşmada, "Arkadaşlar eğer bu maçı kazanırsanız yarı finale çıkarsınız. Ben buna yürekten inanıyorum. Yeter ki Çek takımını yenin, çeyrek finale değil yarı finale çıkacaksınız." demişti. Hırvatistan maçının tarihi gelip çatmıştı. Dengeli bir oyunla maçı uzatmaya götüren Ay-Yıldızlı ekibimiz, 118. dakikada Klasnic'in golüyle yıkılmıştı. Millilerimiz, orta sahada yığılmış ve gözyaşlarını tutamıyordu. Bir elinde top diğer eliyle arkadaşlarını hareketlendiren Hamit ise, "Üzülmek için çok vaktimiz olacak. Ama şu iki dakikayı oynayarak geçirelim." diyordu. Hamit'in içine doğan umut, Semih'in son vuruşuyla bütün Türkiye'yi sarmıştı. Türkiye, bir kez daha "Hakem düdüğü çalmadan maç bitmez" sözünü gerçeğe dönüştürmüştü. Penaltı atışlarında 3-1 üstünlük sağlayarak, adımızı yarı finale yazdırmıştı.
Gönüllerin şampiyonu
Yarı finale kalan Türkiye, bu kez Basel yollarına düşmüştü. Rakip
Almanya'dan çok 9 oyuncunun
sakat ve cezalı olması Türkiye'yi düşündürüyordu.
Son dakika gollerimiz Almanya'nın gözünü korkutmuştu. Teknik Direktör Löw, "Türkiye karşısında otobüse binmeden maçın biteceğine inanmam." diyerek korkusunu dile getiriyordu. Elinde kalan 14 oyuncudan 11'ini sahaya süren Fatih Terim'in talebeleri Almanya karşısında Uğur Boral'ın golüyle ilk kez öne geçmenin sevincini yaşıyordu. Oyun içinde süper bir futbol sergileyen millilerimiz, 2-1 yenik duruma düşmesine rağmen 86. dakikada Semih'le beraberliği yakaladı. Artık herkes karşılaşmanın son dakikasında Türkiye'nin gol atacağını beklerken bu kez gülen taraf Almanya oldu. 90. dakikada Lahm'ın golü bize üzüntüyü, Almanlara ise finale getirdi. Yarı finale kadar şansla geldiğimize inananlar, Almanya karşısındaki futbolumuzun ardından bizi 'gönüllerin şampiyonu' ilan ettiler.
HACI HASDEMİR