Bu takımın kaptanı benden önce Okan'dır
Galatasaray ve Milli Takım'ın başarılı golcüsü
Hakan Şükür, bir gazeteye verdiği röportajın son bölümünde
Okan Buruk,
Arda ve
efsane kaptan Bülent Korkmaz'la ilgili düşüncelerini anlattı. Tecrübeli
oyuncu, Tanju Çolak'a ait rekoru kırma arifesinde stres yaşadığını da gizlemedi.
Okan'ın dönüşü, senin bir maçta ona kaptanlık pazubandını vermen falan tartışılmıştı. Konu gündemden kalktı mı?
Ben bu takımın kaptanıysam benim de bazı yetkilerim var. Bu takımın kaptanı aslında benden önce Okan'dır. Bu camiaya benden çok şey vermiş bir insan. Ben buraya geldiğimde Okan buranın demirbaşıydı. Benim hem duygusunu, hem performansını, hem nasıl yaşadığını ve Galatasaray'ı nasıl sevdiğini bildiğim bir arkadaşım. Aslında elimde olsa benim olduğum zamanlarda da onun kaptan olmasını isterim. Ancak gelişen süreç bana ancak bu kadarını yaptırabildi. Benim hiç yadırgamayacağım, üzülmeyeceğim hatta 'Bandı niye buna taktın?' dediklerini umursamayacağım bir hareket... Galatasaray'daki kaptanlık öyle uğruna
kavga falan verilecek bir makam değil. Bize o formayı taşımanın onuru ve gururu yetiyor. Ille ben kaptan olacağım duygusu hiçbirimizde olmadı. Benim tanıdığım Okan'da, Arif'te, Bülent'te bunu hiç görmedim. Veya hiç hissettirmediler, bilmiyorum. Bant takmak, kaptanlık için yeterli değil. Kaptan olmak çok başka bir şey bence.
Arda'nın Avrupa'ya gitmesi gündeme geliyor. Ona tavsiyelerde bulunuyor musun?
Arda'ya git diyemem. Çünkü Galatasaray'ı çok seviyor. Yıldız olmasına rağmen hâlâ altyapıya gidiyor, oradaki çocuklarla ilgileniyor. Benim yaşadığım tecrübeyi herhalde kimse yaşamamıştır. Ona zaman zaman bunları anlatıyorum. Bazı şeyleri çok bariz belli etmemesi gerektiğini; çünkü belli e
derse açık kapı bırakacağını ve o açık kapıdan girildiği zaman başına neler geleceğini anlatmaya çalışıyorum. Benim hayatla ilgili ders verme özelliğim var, bundan yararlanırsa sevinirim. Zamanı geldiğinde Avrupa'ya gitmesini çok isterim. Figo'ları görüyorum, Zidane'ları görüyorum. Onların ayarında diyeyim, üstünde demeyeyim; çünkü ayıp olur. Yarınlarda hepimiz onun nerelere geldiğini göreceğiz.
Futbolcu geleceğinde ne görüyorsun denilmesi sana tuhaf gelebilir; ancak insanın her durumda bir
hedefi olabilir. Ne dersin? Benim hiçbir zaman bu türden planım olmadı. Kendime, önüme böyle bir hedef ya da vizyon koymadım. Sadece işimi en iyi biçimde yapmayı hedefledim. Öteki şeylerin de buna bağlı olarak gelişeceğini düşündüm. Öyle de oldu. Galatasaray'da oynamaktı hedefim. Bu oldu ve üstelik kendimi Türk
futbol tarihinin en büyük başarılarının içinde buldum. Bu bir vizyon bile değildi, hayaldi. Türkiye'de, rüzgârın ne zaman ve nasıl eseceğini bilinmeyen bir ülkede, bir vizyon koymak, koyduktan sonra onun önüne taş koyan insanları beklemek, herhalde insanı bitirecek bir süreç olurdu... Örneğin, şimdi antrenör olmak isterseniz Türkiye'de 10 bin tane antrenör var. Çalışılacak takım sayısı da belli. Üstelik bu 10 bin antrenörün tanıdığı 20 bin tane bakanı, milletvekili ve bürokratı vardır.
Allah bana nasip ederse eğer doğru dürüst yapacağımız bir iş nasip olursa sporda yaşadığım tecrübeler var, sosyal olarak çok siyasi bir görüşüm yok; fakat Türkiye'yi çok iyi biliyorum. Benim kaynaştırmacı bir yapım var. Evimizdeki sorunları genelde ben halletmişimdir. Çünkü hayat görüşüm biraz daha farklıdır. Hep bu anlamda düşündüğüm için bir vizyon koymadım önüme. Ama bir vizyon içinde olursam şeklim hiç değişmez. Hep aranılan kişi oldum. En büyük hayalim çocuklarımı çok güzel okutmak, iyi bir
baba olmak ve kendimi onlara anlatmak. Aslında beni başkaları anlatsın isterim.
Hakkında kitaplar yazılıyor...
Evet. Onların hakkını yiyemem, yazılıyor, bunlara teşekkür ederim. Fakat, nasıl söylesem, sanki biraz daha fazlasını hak ediyormuşum gibi geliyor. Belki de yanılıyorumdur.
Şampiyonlar Ligi başarısızlığında
Olimpiyat Stadı'nın da payı olduğu ileri sürüldü. Sen nasıl görüyorsun bu konuyu?
Olimpiyat Stadı hakkında kötü konuşmak istemiyorum. Fakat orası bizim futbol oynamak istemediğimiz bir stattı. Çünkü futbol havasını orada teneffüs edemiyorsunuz. Rakipler orada kendi sahasında oynuyormuş gibi oluyor. Bir Ali
Sami Yen tam bir deplasmandır. Neyse ki orada Fenerbahçe'yi 5-1 yendik. Işte o maç bana bu söylediklerimi unutturuyor.
Benim, Bülent'e darılmam mümkün değil
Bülent Korkmaz'ın seninle ilgili olarak söylediklerini herhalde basında görmüşsündür...
Eğer öyle bir şey söylemişse ayıp etmiş. Hepimiz insanız. Zaman zaman
küçük kırgınlıklar yaşayabiliriz. Bana göre Bülent'le aramızdaki kırgınlık da küçük bir kırgınlık. Babam biraz farklı konuştu, Bülent de biraz alındı. Sadece bunun üzerinden yola çıkarsanız o zaman yaşanmışlıkları bir kenara atarsınız. O zaman bir başarı kompleksi ortaya çıkar, bu doğru değil... Bülent büyük fedakârlıklar yaptı, gecesini gündüzünü Galatasaray'a verdi. Benim ona öyle bir şey söyleme hakkım yok. O haber çıktıktan sonra ben de güya '
selam vermesin' demişim, tamamen yalan! Ben tatildeydim ve kimse beni arayıp bu konuda bir açıklama istemedi. O benim hayatımın mihenk taşlarından biridir. Hayal ettiğim bir takımın kaptanıydı, geldiğimde de öyleydi, hâlâ da öyle. Aramızda hiçbir şey yok.
Yakalanan başarılardan sonra insanın hayatı çok farklı şekilde gelişebiliyor. Istemeden hatalar yapabiliyoruz. Bugün daha aklıselim düşündüğümde hepsinden Allah razı olsun diyebiliyorum. Benim hakkımda o dönem beraber olduğum insanlar her şeyi söyleyebilir. Kesinlikle onlara gönül koymam. Çünkü bende, Bülent Korkmaz'dan tutun Fatih Terim'e, Okan Buruk'tan tutun diğerlerine kadar üzerlerimde büyük emekleri vardır. Çok zaman Bülent kadro dışı kaldı. Her attığım golden sonra Bülent'e koştum. Bugün de ona karşı aynı duygu ve düşünceleri besliyorum.
Tanju Çolak'ın rekoruna çok yaklaştın, hatta ilk yarıda kırabilirdin. Bu durum sende bir gerilim oluşturuyor mu?
Evet, oluşturuyor. Bir an evvel atayım da ondan sonra da daha rahat edeyim duygusu bazı şeyleri aldı götürdü. Bu rekoru kırmak istiyorum. Tabii ilk amacım oynamak. Tanju abinin rekoru da kırılmaz diye düşünülmüştür. Bana, Galatasaray'a geldiğim ilk günlerde bizzat bu kulübün içinde olanlar, 'Bu kazmayı nereden aldınız?' diyorlardı. Bu yüzden hayatta hiçbir şey için 'Bu olmaz, bunu kimse yapamaz' dememek lazım.
(Zaman)