Beşiktaş’ta teknik direktör Tayfur Havutçu’nun ayrılığı, yerine Carvalhal’ın gelmesi takımı ne yönde etkiler?
- Beşiktaş’ın her iki
kampı da birbirinin kopyası gibiydi.
Avusturya’da Tayfur Havutçu, Hollanda’da ise Bebe sendromu yaşandı. Havutçu’nun gidişi tam bir trajedi.
Pazartesi sabah takım ile kahvaltıda toplantı yapan
genç çalıştırıcı, “Yarın akşamki maça kadar dönmüş olurum. Bu maç ile birlikte başlıyoruz. Hayırlısı...” diye konuşup gitti.
Ama dönemedi. Metris’e gönderildi. Bu olay takım içindeki tüm
futbolcuların moralini bozdu. Pek fazla dillendirmeseler de büyük
yıkım oldu.
Carvalhal da Avusturya kampındaydı. Hatta kamp programını birlikte yaptılar. Portekizli çalıştırıcı için izlenimimiz şu oldu; Tayfur hocanın ayrılışını unutturmasa da, üstünü kapadı. Ekibin parçası olarak programı devam ettirdi.
Carvalhal çok sıcakkanlı. İlk gün
Türkçe konuşmaya başladı. Taktik ve teknik konulardaki özelliklerini fazla bilmesek de, genel olarak, hoca konusunda kesinlikle sıkıntı olmayacaktır.
Oyuncuların duygusal yaklaşımları da bunun önüne geçmez.
Yıllardır Beşiktaş’ı takip eden bir gazeteci olarak, Kartal’ın bu seneki hazırlık kampını nasıl yorumluyorsunuz?
- Her iki kampta ve hatta İspanya’da tek maçta iki rakibe karşı oynayan Beşiktaş’ta sanki sihirli bir el vardı.
Önce verdi, sonra verdiğinden fazlasını aldı! Avusturya ile başlayan kamp serüveni kondisyona dayalıydı. Müthiş bir tempoda çalıştılar. Koch takıma yüklemede bulunurken, kimse hissetmedi.
Şaka, şamata, oyun, dans derken sahada yapmadığı işlev kalmadı. Ne zaman ki idman bitti,
oyuncular yorgunluğu hissettiler. Yeni isimlerin de fazla sorun yaşamaması en önemli unsurdu. Yıllar sonra böyle bir atmosfer yakalamanın mutluluğu, son günlerde yerini kabusa bıraktı.
Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş’in durumları çok şeyi silip süpürdü. Hollanda’da geriden gelip zirveye
tırmanış vardı. Bu kez taktik ve
sistem üstünde duruldu. Her ikisinde de en önemli unsur Bebe idi. Carvalhal’ın, “Burada tanıdım.
İnanılmaz yetenek. Oyunu O’nun üstüne kuruyoruz..” dediği Bebe’nin yine kampın son gününde Milli maçta
sakatlanması deprasyona soktu. Tüm bunların ışığında Beşiktaş gerçek kimliğini bulamadı. Kamp dönemi için ‘vasat’ değerlendirmesi yapılabilir.
Sakat oyuncuların çokluğunda görev yapacak isimler, eksikleri hissettirir mi?
- Her ne kadar takım sahaya 11 kişi çıksa da, bazı oyuncuların yeri dolmaz. Bunların başında da Bebe geliyordu. Çok kuvvetli, güçlü, toplu ve topsuz oyunda hep olan, sürekli hareketli ve sadece kaleyi düşünen bir yapıdaydı.
O sadece Beşiktaş değil, ligin en çok konşulacak ismi olabilirdi. Bebe’nun yokluğunu mevcut kadro kesinlikle dolduramaz.
Ersan,
Necip de sakat ama bu alanda benzer özellklere sahip alternatif isim var.
Alania tam anlamıyla bir kapalı kutu. Kartal’da bu kilidi açacak isim kim olur?
- Carvalhal’ında iki maçını izlettirdiği Rus takımına kapalı kutu yerine, kapanan takım demek daha doğru olur. Zira çok zor gol yiyor. Aynı şekilde de gol atmakta büyük sıkıntıları var.
İlk maçın İstanbul’da olması bu açıdan iyi. Zira ilk yarım saat gol gelirse, arkası devam eder. Alania’nın ancak bu şekilde çözülmesini beklemek mümkün. Rövanşa da rahata girer.
Tur İnönü’de gelir. Yarınki maçta ‘çilingir’ görevini yapacak oyuncu çok. İlk akla gelen
Guti. Ünlü yıldızın atacağı paslar ve ortaya koyacağı futbol direkt sonucu etkileyecek.
Bunun dışında, Almedia,
Ernst, Simao,
Fernandes de var. Elbette duran toplarda ileri çıkacak olan Toraman ve
Sidnei de unutmamak lazım.
Hangi sonuç Beşiktaş için tur anlamına gelir?
- Hollanda’da konuştuğumuz Alania’nın yardımcı hacası Nikolay, “Beşiktaş büyük takım. Biz çok ufak! Ama futbol bu, bir şansımız da var..” diyordu. Gerçek de bu. Beşiktaş her türlü skora rağmen tur atlar.
Hatta akıllarda hiç olmadığı şekilde, İstanbul’da yenilse bile,
UEFA ‘da gruplara katılma adına gereken skoru alacak güçte. Beklentimiz İnönü’de gol yemeden, 2-3 fark ile kazanması yönünde.