Teknik adam olarak çektikleri sıkıntıyı anlatan
Karaman, milletvekili ve bakanların hocalara karıştığını iddia etti.
Başarılı
teknik adam Ligtv.coma yaptığı birbirinden ilginç açıklamada, Fatih
Terim'e benzetilmesinden tutun da, hangi özelliği için "Genlerimden" yorumunu yapmasına, başkan olsa ne yapacağına,
hedeflerinin neler olduğunu ayrıntılarıyla dile getirdi.
Işte Karaman'ın yaptığı açıklamaların ayrıtıları;
- Hocam önce
kampı konuşalım. Verimli geçiyor mu?
Kampın daha başındayız, verimli geçip geçmemesi oynadığımız maçlara bağlı. Yani
hazırlık maçları bizim için ölçü, gerçi biz lig başlamadan Beşiktaş'la
kupa maçı oynayacağız. Oynayacağımız kupa maçı ve ligde oynayacağımız 3-4 maç bizim kampta
takıma ne verdiğimizi karşılığında ne aldığımızı gösterecek. Onun için kamp süresi boyunca veya bitiminde çok faydalı bir kamp geçti gibi şeylere katılmıyorum ben. Kampın faydalı geçip geçmediğini ligdeki maçlardan anlarsınız. Yoksa hazırlık maçlarında da çok iyi sonuç alabilirsiniz, takım çok iyi oynayabilir, eğer takım ligde kötü giderse ne olacak o zaman kamp iyi mi geçti? Kamp değerlendirmesi benim için yarışmaya başladığımız zaman yarışmada alınacak neticelerde belli olur.
- Ama şu bir gerçek,
Ankaragücü Hikmet Karaman'la çok iyi bir çıkış yakaladı. Hikmet Karaman takımda en azından geride kalan dönemde çok iyi bir
doku uyuşması sağladı.
Bizim teknik
heyetimizin gelmesiyle takımda hem performans olarak hem de ligdeki
sıralama olarak büyük bir değişiklik yaşadık. Bununla birlikte Fortis
Türkiye Kupası'nda 3 maçta 9 puana sahip tek takım biziz. Başarılı bir gidişat var. Ankaragücü benim geçen sene de aynı şartlarda alıp hem ligde kalıp hem de yukarılara taşıdığım takımımdı. Bu sene de geçen senenin takımı,
oyuncularımı yakından tanımamın avantajını gördük. Oyuncularım da buna intibak sağladı. Fakat
futbol adına, Ankaragücü camiası adına fazla birşey yapmış bulunmuyoruz. Biz esas lig sonunda iyi yerlerde bulunabiliyorsak, kupayı kazanıp, kupada finale kadar gelebiliyorsak bizim için gerçek başarı orada. Onun için ilk devre bir çıkışımız var ve bu çıkışın devam etmesi gerekiyor. Bu devamlılık da sadece bu devre arası takıma
transfer edilecek oyuncularımızın güç katacağı anlamında kalmamalı, geçen ilk devredeki dönemde de belli performansa ulaşmış oyuncularımızın 2. yarı bunun üstüne çıkarak, hem bireysel olarak hem takım olarak takımın gücünü geliştirmeleri gerekiyor: O zaman yeni arkadaşlarla birlikte gerçek bir Ankaragücü kimliğini oraya koymuş oluruz. Bu konuda teknik heyet de iyi çalışmalar yapmalı. Teknik heyet de ilk devre analizini iyi yapıp futbol adına bir takım şeyleri bulabilmeli. Hem kendi takımına adapte etmeli, hem analizlerde
rakip takımla oynayacağı maçlarda daha farklı düşünceler içine girmeli ki bu da takıma yansıyıp ligde alacağımız sonuçların camiamız için pozitif yönde gelişmesi ve ilerlemesine katkıda bulunsun.
- "BIZIM BIR STILIMIZ VAR" -
- Hikmet Karaman meslektaşlarından; ki onlar aynı zamanda arkadaşlarınız ama rakipleriniz de aynı zamanda, bir adım daha önde olabilmek için neler üretmeye çalışıyor? Nasıl farklı
sistemler kullanıyor?
Tabii ki biz hepimiz meslektaşız. Birbirimize sevgi, saygı ve güven duymamız gerekiyor. Ama bu yarışma içerisinde hepimiz birbirimizi geçme, daha başarılı olma arzusu içerisindeyiz. Bizim bir stilimiz var, bizim teknik heyetimiz sadece bildiklerimizle kalmamalı ve kalmıyoruz da. Öğrenmemiz gereken futbol ama sadece futbol yapısı değil;
futbolcu yapısı, zihinsel yapısı, kültürel yapısı, sosyal yapısı, özel yapısı, bireysel futbol yapısı, yeteneği hep farklı futbolculardan kurulu. O zaman teknik adamlar da bu farklılıklar karşısında farklı stratejiler geliştirmeli. Bence işin en önemli kısmı burada başlıyor.
- Hikmet Karaman başarılarının dışında aynı zamanda da hırsıyla da ön plana çıkan bir teknik
direktör. Hırsınız nereden kaynaklanıyor? Hırslı mısınız diye sormuyorum, hırısınızın nereden kaynaklandığını merak ediyorum.
Bu, gen. Gen bence. Mutlaka birşeylere hırslanırsınız ama insanın geninde olacak yani. Mesela dün oyuncularım ile taktik çalışması yapıyoruz, memnun değilim. Beni tatmin etmiyor. Topladım onları bir takım şeyler söyledim, devam ettiler bu sefer zevk aldım. Gene topladım, "Işte çocuklar ben dışarıdan sizi seyrederken zevk almalıyım, hırslanmalıyım, futbolcularım ne yapıyor, işte
evet bu olmalı" demeliyim. Bu herhalde bizim gende var.
- Sizin şekilsel tepkileriniz de çok farklı.
Bir de insan verdiğini almak istiyor. Bu çok önemli. Yani takıma göstermiş olduğumu, hafta sonu maçlarda size geri verdiği zaman benden mutlusu yok. Ve maç içerisinde çalıştırdığınız, futbol adına geliştirdiğiniz olayları gördüğünüz zaman daha çok hırslanıyorsunuz. Hem takımınıza pozitif yönde etki apıyorsunuz, zaman zaman da istemediğiniz hatalar olduğu zaman bu da orada oyuncunuzu hırslı bir şekilde, pozitif anlamda motive edip geliştirici sözler kullanıyorsunuz. E bu bizim kişiliğimizde var.
- Bu hırslı yapınız sadece futbola mı?
Sadece futbol değildir. Bir bütünlüktür. Futbolda hırslı, özel hayatta sakin; böyle bir şey olması mümkün değil. Fakat şu bir gerçek, bizler de gelişmek zorundayız. Yani ne zaman hırs yapacağız, hangi yerde oyuncuya tepkiyi koyacağız ve nasıl tepki koyacağız? Çok önemli. Geçmiş dönemlerde bunu belki biraz daha oyuncuyu, karşı tepkiyi düşünmeden yapıyordum. Şimdi bu tepkileri koyarken kuracağım cümleleler çok önemli. Çünkü karşında da bir insan var, bir oyuncu
modeli var. Cümle yapısı karşıdan gelecek tepkiyi
doğuracak. Onun için ben de bu anlamda biraz daha kendimi geliştirme yönünde mesafe almaya çalışıyorum.
- Isyan eder misiniz?
Tabii ki
isyan deyince neye isyan, nerede isyan? Haksızlığa isyan verdır ama bu insanın da bir tepkisi olmalı. Yani tabii ki bir tepki ölçüsü olmalı. Ölçü olmadan yapacağınız isyan bence olumlu olmuyor. Örneğin bir maçta bir
hakem hata yapabiliyor ama bu hatayı biz teknik adamlar sadece mağlubiyeti bir tek hakemde aramak ona isyan etmek bence çok yanlış tutum sergileme oluyor. Çünkü teknik adam da hata yapabiliyor oyuncu da 90 dakikada maçı kaybedebilecek bariz hatalar yapabiliyor. Yani isyanın ölçüsüyle birlikte kapsamı da önemli. Onun için orada da daha çok gelişmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- "FATIH TERIM'LE BENZERLIĞIMIZE BEN DE ŞAŞIRIYORUM" -
- Hocam ben sizi izlerken şöyle bir şey dikkatimi çekti. Ben size teknik taktik sormuyorum, ben muhabirim, haberciyim. Ben merak ederim, aklıma geleni sorarım ve insanların merak ettiklerini sorarım. Dikkatimi çekeni dile getiririrm.
Herşeye açığım.
- Çok ilginç, sizi dinlerken bir şey dikkatimi çekti. Şimdi sizi herkes
Fatih Terim'e benzetir. Ve siz de Fatih hocaya benzerliği soracak diyeceksiniz ama ben farklı bir şey hissettim.
Ata Demirer çok güzel Fatih Terim
takliti yapar. Ben de sizi izlerken Ata Demirer aklıma geldi. Aslında üçünüz de birbiririnize çok benziyorsunuz.
Şimdi bu konuyla ilgili zaman zaman bir çok yerde beni eleştiren yazılar da görüyorum, buna benzer bir takım yakıştırmalar da görüyorum. Ben tiyatrocu değilim. Asla da hiçbirini taklit etmem, zaten taklit belli yere kadar olur. Ama benzerliler oluyor. Bazen ben de şaşırıyorum. Mesela Fatih hocanın
Galatasaray'da
teknik direktör olduğu dönemde ben de Kocaeli
sporda'ydım. Maçta, Ligtv ikimizi aynı anda çekmiş. Ki o bende mevcut. Ikimiz de aynı şeyleri yapıyoruz, çok enteresan. Ama nerede ne yapıyoruz. Sahada top onanırken ikimizin tepkisi aynı. Bu işte, futbolun dili. Şimdi biz de içten yaşadığımız için olayı, içinde olduğumuz için, hakem bir karar veriyor tepkimiz benzer oluyor veya futbolcu bir hareket yapıyor tepkimiz benzer oluyor.
- Bu anlattığınız maç, Fatih Terim'in efsaneleşmediği dönemde değil mi? Insanlar belki sizin yüzünüze söylemiyorlardır ama şöyle düşünenler var: Fatih Terim çok başarılı bir hoca, Hikmet Karaman da ister istemez etkileniyor ondan.
Arkadaşlar, başarı parayla satın alınır mı? Parayla başarı satın alma olsaydı o zaman Arap ülkelerindeki
takımlar dünya şampiyonu olurlardı. Başarı, bir
emek, bir uğraş işidir. Dolayısıyla bir teknik adam birini takit ederek bir yelere gelmez. Bugün Hikmet Karaman profiline baktığıız zaman çıkarın bütü istatistikleri, bizim ekibimiz, teknik ekibimiz çalıştırdığı her takımda ligi çok başarılı bitirmiştir. Şuraya geliyorum; bakın bazen bunları ben de okuyorum. Tabii ki basındaki arkadaşların değerlendirmeleri oluyor. Benzerlik olabilir ama birbirimize benziyorsak ne yapayım? Yani ne yapayım?
Adana'ya gittim. Adana Demirspor'u çalıştırırken herkes bizim ikimizin resmini yanyana koyuyordu. Yani
baba oğul kardeş gibi böyle benzerlik olur. Ne yapalım yani. Şimdi Ata Demirer'i de ben sizden duydum ilk defa.
- Ben yüz ifadesi olarak Ata Demirer'i gördüm sizde.
Allah Allah. (Gülüyor)
- Yani üçünüz de benziyorsunuz birbiririnize.
O zaman üçümüzü yanyana oturtturmak lazım.
- Hep soruyorlardır. Ankaragücü'nün 2. yarıdaki hedefleri nelerdir?
Arkadaşlar ben zaten klasik sorulara klasik
cevap vermiyorum. Futbol adına ne kadar hedef varsa biz hepsine talibiz. Ama bu olur olmaz belli yerde kırılır farklı şey. Şu anda kupada bir hedefimiz var. Ligde sıralama belli. Aşağıya da inebiliyorsun, yukarıyı da yakalayabiliyorsun. Biz yukarıları hesaplıyoruz, orada hedeflerimiz belli. Ama bu hedeflere gitmek için tabii ki takım yapısı önemli. Ilk devre oynadığımız maçlarda takımın hangi yönde zayıf, hangi yönde güçlü, Türkiye ligi ne kadar güçlü, rakiplerimiz hangi pozisyonda, biz ne yaparsak bu rakiplerin önüne geçebiliriz gibi bir
karne var. Siz bu karneyi bu dönemde yerine getirirseniz hedeflerinize daha kolaylıkla ulaşırsınız. Siz şimdi dağa çıkacaksınız, son model spor
Mercedes ile çıkıyorsunuz. Ama orada bir de jeep var. O zaman 4x4 ü alacaksınız. Oraya son model spor arabala giderseniz
takla atarsınız. Bunlara dikkat etmek lazım.
-
Kişilik yapınızı kişiliğinizi çok net bir şekilde dışarıya sunuyorsunuz. Sergiliyorsunuz. Hırslısınız, isyan ettiğiniz zamanlar oluyor. Peki Hikmet Karaman ağlar mı hiç?
Içimden ağlarım tabii ki.
- Gözyaşı döker misiniz?
Vallahi. Öyle bir durum olursa da dökerim çok rahatlıkla
- "YAŞAM FELSEFEM FUTBOL" -
- Herşeyi futbol üzerine mi kuruyorsunuz?
Benim
yaşam felsefem futbol. Yanlış aslında ama; mesela tatilde bile dinlenemiyorum futbol olmazsa. Ben çalışırken dinlendiğimi hissediyorum. Çalışmadığım zaman mutlaka bir maç seyretmem lazım. 3 günü geçtiği zaman sıkıntı basıyor beni. Oyuncum gol atar mesela o maç öyle bir maçtır ki tur atlamışsınızdır, çok nemli bir 3 puan almışsınızdır, bazıları
gözyaşı döker, ben içimden hissdiyorum onu. Coşkuyu, sevgiyi hüzünü hissediyorum. Onun dışında böyle
ağlama olayı yaşamadım.
- Hayatınızdaki en dramatik anı hatırlıyormusunuz?
Ben Adana'da çalışırken fitre dağıtıyordum. Kaleci antrenörüm Ahmet hoca dedi ki "100 markımız kaldı, bunu da çok fakir olan bir
aile var ona verelim" dedi. Ben de
Seyhan Oteli'nde kalıyordum, "Yarın gelsin benden alsın" dedim. Bir çocuk geldi. 13-14- 15 yaşlarında. Sonra geçenlerde bizim
kaleci Serkan'ı çağırdılar Milli Takım'a. Ahmet hoca aradı beni "Sana bir şey diyeceğim. Altı aydır demiyorum ama şimdi fırsat oldu. Bunu söylesem mi söylmemesem mi çok düşündüm. B Milli Takım'a giden Serkan varya. Onunla bir olay olmuştu hatırlıyor musun?" diye sordu. "Yo" dedim. "
Hani bir 100 mark kalmıştı da onu birisine verecektik. Birisi geldi otelden aldıya. O 100 mark verdiğin çocuk, bugün senin Milli Takım'a gönderdiğin kaleci Serkan dedi. Işte o zaman çok kötü oldum.
- Serkan hatırlamıyor mu bunu?
Serkan biliyor ama ben bilmiyorum.
- Size de söylemiyor mu?
Söylemiyor evet. Sonra ertesi gün çağırdım Serkan'ı. Tabii ki açık açık söyleyemiyorum. "Serkan seninle bizim aramızda bir olay olmuş muydu?" dedim. Baktı yüzüme "Evet hocam bana 100 mark vermiştiniz" dedi. Tabii ki hemen "Yok oğlum tamam" dedim. Fakat Ahmet hocaylan o konuşmadan sonra çok etkilendim. Inanılmaz etkileri. Zaman zaman buna benzer şeyler yaşıyoruz.
- Benim tüylerim diken diken oldu.
Sen beni görseydin orada, o
telefon elimden düşüyordu. Ben kolay kolay etkilenmeyen bir adamım ama adam milli takıma gitmiş bir de ben Orkun'u kesmişim onu oynatıyorum. Ve olayı hiç bilmiyorum. Mesela bak bizim Sedat'ı aldım Gençlerbirliği'nden orta saha. Ben seneler önce Galatasaray PAF takım maçını seyrettim. PAF takımdan 5 tane isim yazmıştım. O 5 isim de müthiş adam oldu. Yazıyorsun 5'de 5 tutuyor. Bugün bakıyorum karşına hepsi çıkıyor.
- Keşfetmek insanı mutlu ediyor değil mi?
Müthiş, müthiş.
- Ve o mayanın tutması.
Arjanti'ne gittim, beğendiğim oyuncuları listeledim. Bugün Porto'da,
Atletico Madrit'teler, hep büyük takımlardalar. Mesela hatırlarım Hamburg'un santraforu Baron vardı. Uzun boylu. Yazmıştım onu böyle. Adam 1 numaralı oyuncu oldu. Ramelov vardı orta saha oynuyordu. Ben o zaman Kocaelispor'da yardımcı antrenördüm. "Hocam, 17 yaşında böyle bir oyuncu var, bunu kaçırmayalım, Doğu Almanya'da" dedim. O adam Leverkusen'in en kal oyuncusu oldu. Bunlar da insana büyük haz veriyor.
- "BABADAN OĞULA KRALLIKLAR VAR" -
- Türkiye'de bir gerçek var. Sezona başlanır, 4-5 hafta sonra alınan sonuçlardan dolayı teknik adamlarla yollar ayrılır, ondan sonra başka hoca gelir,
sezon ortasında takviye yapmak ister, sezon sonu olur, ama yine onunla devam edilmek istenilmez. Aslında 1.5 yıllık bir sözleşmesi vardır. 1 yılı opsiyonlu denir ben de onu anlayamam bir türlü. Her sene bu teknik direktörleri aynı takımlar alıyorlar, gönderiyorlar, alıyorlar, gönderiyorlar. Bir adam doğruysa doğru, yanlışsa yanlıştır bana göre. Siz sıkıntı duymuyor musunuz?
Doğru, sıkıntı duyuyoruz.
- Ben bir gazeteci olarak bundan sıkıntı duyuyorum.
Doğru çok doğru. Futbol bir meslek, bir branş. Ama ülkenin sosyo
ekonomik yapısıyla paralel düşünün. Onun içerisinde bir meslek dalı.
Avrupa ülkelerine baktığınız zaman güçlü ülkeler her alanda güçlü. Her alanda bir organizasyoın bir sistem var. Şimdi bize baktığınız zaman işte güçsüz olduğunuz zaman futbolda da idari anlamda tutarsızlıklar veya teknik adamın kendi tutarsızlıkları veya oyuncunun; bunlar hep birbiriyle bağlantılı. Ben de istiyorum bir kulüpte çalışmak. Teknik adam neyi arıyor? Daha iyi bir kulüp, ekonomik şartları, futbolcu yapısı, kapasitesi daha iyi olan çalışma şartları daha iyi olan bir kulüp arıyorsun. Otomatikman teknik adamların ayrılışları var. Veya
yönetim tarafından hoca ters geliyor, hoca biraz farklı oluyor, koç olduğu için bir çok şeyin kendine bağımlı yapılmasını istiyor. Bunun tam tersi de hoca başarısız olup kulüpler göndermek istşyor. Yani bir mücadelenin içerisindeyiz
- Değirmen gibi.
Orada öğütülüyor. Aslında işin entersan tarafı medyadaki arkadaşlarımızın daha çok tahlil etmesi; konu mesela başkanlar, 15-20 sene kalıyor aynı siyasette de böyle. Avrupa'da da siyasette çok uzun seneler kalan insanlar var ama mutlaka araya yeniler giriyor. Bizde bu böyle olmuyor yani babadan oğula krallıklar devam ediyor. Belki hakemlerde de aynı şeyler var.
- Hocam karıştırma hakemleri şimdi (gülüyoruz)
Bunu
eleştiri veya yıkıcı anlamda kullanmamak gerekiyor. Şimdi ben 9 tane oyuncuyu PAF takımdan A takıma aldım. Hiçbirini de tanımam. Hiç kim olduğunu bilmem, yeteneklerine göre almışımdır. Yani şu başkanın oğlu, şu yöneticinin oğlu veya şu takım kaptanının kardeşi diye bir şey yok bunu yaparken.
- "MILLETVEKILLERI, BAKANLAR HOCALARA KARIŞIYOR" -
- Yapan hocalar var mı?
Bilemem. Ona gerek yok. Mesela ben bir dönem bir kulüpte çalışırken PAF takım hocama milletvekili bakanlardan "Şunu takıma alın" dendiğini, PAF takım hocasının bunları bana gelip direk söylediğini bilirim.
- Sonuç ne oldu?
Rest tabii ki ne olacak. Ama ondan sonra size diş biliyorlar. Başkanlarla samimiler. Zaman içerisinde bir maçı kaybetmişsen, güçsüzsen hemen sana çiviyi koyuyor, gitmene neden oluyor veya bir kaç hafta daha sana şans tanınıyor yine kötü gidersen iş bitiyor. antrenör kıyımlarının çoğu böyledir türkiyede