Ligin zirve adayları olan
Fenerbahçe,
Galatasaray,
Trabzonspor,
Sivasspor ve
Ankaraspor'un beraberliklerle puan kaybettikleri haftada
Beşiktaş çok değerli bir 3 puan aldı. Maça
hakem Hüseyin Göçek'in verdiği kararlar ve taraftarın tezahüratları damgasını vurdu.
KARELER İÇİN TIKLAYIN
İşte spor yazarlarının Beşiktaş'ın galibiyetle ayrıldığı maçla ilgili yorumları:
Atıf Keçeci (Zaman): Kartal'ın Haftası
Beşiktaş için
pazar gecesi, zirve yolundaki
rakiplerinin aldığı sonuçlar itibarıyla parlak geçmeye namzetti.
Eskişehirspor, içerde iki büyükten 4 puan çı
kartmıştı. Deplasmanda büyük bir
takımla oynayacağı ilk maç, kendisini
test etmesi açısından önemliydi.
Siyah-Beyazlı takım, bu maçta 6 yabancısına görev vermişti. Sistem değişmemiş,
Sivok gene defans blokunun önünde görevlendirilmişti. Geçmiş maçlarda olduğu gibi, dün de bu görevi başarı ile yerine getirdi.
Rıza Çalımbay'ın takımı ezilmedi, yenildi; ama ortaya koyduğu mücadeleci
futbol ile beğeni kazandı. Beşiktaş ise ligin başından bu yana ilk defa bir haftayı bu denli kârlı kapatıp önündeki Fenerbahçe maçı için moral depolamış oldu.
Fatih Doğan (Fotomaç): Katmerli Zafer
Türk
futbol tarihi açısından ilginç bir hafta olduğunu söylemeliyim. Zirveyi zorlayan,
şampiyonluk ya da
UEFA kovalayan
takımlar istemeyerek de olsa ilginç bir tablo ortaya koydular. F.
Bahçe, G.Saray, Trabzon, Sivas ve Ankaraspor aldıkları beraberliklerle '2'şer puan kaybederek toplu bir kayıp haftası yaşadılar. Böyle bir ortamda Beşiktaş'ın önüne tarihi bir sıçrama şansı geldi. Bu şansı kullanmak hem sıralamada hem de
F.Bahçe deplasmanı öncesi
siyahbeyazlı camia için çok önemliydi.
Sivok'un takım hücumda iken sürekli orta saha da oynaması ve ilk golü atması bir
teknik direktörün verdiği kararın hızlı bir şekilde ödüllendirilmesiydi. Beşiktaş'ta dün olumlu gördüğüm bir diğer konu da Holosko'nun kendi vurma şansı varken golü Nobre'ye attırmasıydı. Fenerbahçe maçı öncesi katmerli 3 puan ve moral kazanan Beşiktaş'ta bu fotoğraf da bence çok değerliydi.
Korkut Göze (Hürriyet): Tello ve Delgado
BEŞİKTAŞ'ın oynadığı oyundan tat ve keyif almadığım maçlarda, gözlerim bir süre sonra iki adama kayar.
Biri,
Matias Delgado diğeri Rodrigo Tello... Teknik adamın bu ikiliye yükleyeceği görevi hiç düşünmeden Beşiktaş'ın kötü bir gününden ve skordan öncelikle onları sorumlu tutarım.
İnanırım ki, her ikisi de Beşiktaş'ı yönlendirecek, kötü giden bir oyunun kaderini değiştirecek özelliklerle donatılmıştır.Dün gece Beşiktaş'ın özellikle ilk yarıda hücum organizasyonunda sıkıntılar çektiği dakikalarda gözlerim yine bu iki adama yöneldi.
Delgado, oyuna hiç elini sürmedi. Bir-iki çalım ve birkaç pasın ötesinde varlığı hiç hissedilmedi. Fizik açıdan da sağlıksız bir görüntü verdi.Rodrigo Tello, Delgado'nun kaybolduğu dakikalarda oyuna asıldı. Rakip yarı alanın her bölgesinde hareketli ve etkiliydi.
Söylediğim gibi Beşiktaş'ın
Kadıköy derbisinden alacağı sonuçta bu iki adam Rodrigo Tello ve Matias Delgado önemli rol oynayacak.
Vedat Okyar (Vatan): En Kârlı Pazar
Beşiktaş öyle bir pazar yaşadı ki, 1
kazançla 13 puan aldı. Zirve yarışındaki takımların kaybı 10. Beşiktaş'ın da kazandığı 3, eder 13. Dünkü oyun çok önemliydi. Bütün maçlar bitmişti. Bunu oynamak kolay da değildi. Mustafa Denizli'ye alkışlar. İlk elimize gelen kadrolarda Zan vardı. Ne oldu bilmiyorum. Herhalde mecburiyetten Cisse'yi aldı.
Dün
akşam bütün oyunun şeklini şemalini değiştiren Tello'ydu. Ayağından her çıkan top
altın değeri taşıdı. 2 golde de hem aklı var hem kalitesi. Niye oyundan çıktı anlayamadım.
Maçın hakemi bana göre iyi maç idare etti. Korner topunu benim durduğum yerden görmem mümkün değil. O da göremedi. Yardımcıya teslim oldu. Nobre'nin pozisyonu da
penaltı değil. Ama sarı kart da yok. O da doğru, gösterdiği bütün kartlar da.
Sanlı Sarıalioğlu (Yeni Şafak): Derbi Şimdi Daha Kolay
Sol kanatta Tello'ya, Üzülmez
yardım etmez diye düşünüyordum. Öyle de oldu. Ama Tello, "Ben tek başıma da işi bitiririm" dedi. Tello'dan sonra Beşiktaş'taki ikinci kahraman Sivok'tu. Çek
oyuncu defansta, orta alanda, hücum hattında her yerde başarılıydı. "Her derde deva" derler ya, işte tam öyle. Vatandaşı
Zapotocny de çok sağlamcı.
Eskişehirspor gücü yettiğince karşı koydu.
Oyunu hiçbir zaman çirkinleştirmedi. En etkili gol yolları ölü toplardı ve bir de Youla. Toraman Youla'yı bağlayınca Eskişehir kayboldu gitti. Yarıştaki rakiplerinin puan kaybettiği bir haftada Beşiktaş üç puanın yanı sıra moral olarak da güçlendi. Şimdi Kadıköy derbisine daha bir rahat gidecek. Aradaki puan farkı en büyük avantajı.
Basri Baykoç (Fanatik): Sadece Tello'yla Nereye Kadar?
Haftanın en karlısı olabilme fırsatı ayağına geldiğinden olsa gerek, biraz gergindi Beşiktaş. Belki de
İnönü Stadı'ndaki en tutuk oyunlardan biri çıktı sahneye ilk yarıda. Bölgeler arası bağlantıda kopukluklar, Delgado'nun süren formsuzluğu, Cisse'nin sakatlıktan yeni çıkmış olması, Beşiktaş'ın orta alan üretimini düşürdü.
Eskişehirspor orta alandan hücuma
sürpriz adam sokabilseydi, Beşiktaş bu düzenin faturasını ödeyebilirdi. Ekrem ve Nobre'nin çalışkanlığı, Sivok ve Zapotocny'nin sorumluluğu Beşiktaş'ın geleneksel artılarıydı. Delgado ve Cisse'nin formsuzluğu ise önündeki derbi gözönüne alındığında, Beşiktaş'ın kuşkuları olarak öne çıktı.
İlker Ateş (Fotomaç): Gözlük Takın!
Örneğin bariz bir gol mü verilmedi?
Tribün derhal olaya el koyuyor ve akşam televizyonda hakem hocalarının insafına bırakılmadan raconu kesiyor. Başlıyor "Pozisyon golmüş,
Allah belanı versin!" diye yeri-göğü inletmeye. Örneğin net bir penaltı mı verilmemiş? Tribün ayakta. Bu kez "Pozisyon penaltı" Hakem bir güzel uyarılıyor. Hatta işi o kadar ironik boyutlara getirdiler ki verilen golden sonra "Pozisyon ofsayt" diyerek hakemin kafasını bile karıştırıyorlar.
Ben bu Sivok'u Beşiktaş'ta herkesten ayrı tutuyorum. Orta sahada da harikalar yaratmaya başladı. Attığı enfes gol bir yana 90 dakika içindeki devamlılığı, hücuma ve
savunmaya katkısı süperdi. Oyundan alınmasına rağmen Tello'yu da ikinci sıraya koyuyorum. Çünkü ilk golün gelişi onun yaratıcı sol ayağından başladı. Kaptan Delgado'yu yine çözemedim. Oynamak için çalıştığından hiç kuşkum yok. Ancak hiçbir şey oynamadığından da yüzde yüz eminim. Beşiktaş ilk yarım saati çöpe attı, son 60 dakika oynadı ve çok şey kazandı.
Turgay Demir (Fotomaç): Pozisyon Golmüş!
Çarşı yine yaptı yapacağını. Kornerden direkt kaleye giden topta yardımcı uyuyunca son yılların en ilginç tezahüratı yapıldı. Muhtemelen cepten eşi dostu arayıp, "Pozisyon goldü" cevabını alınca yine bir ilke
imza attılar. "Pozisyon golmüş Allah belanı versin" diye inledi İnönü. Yok böyle bir şey. Sonra Beşiktaş ve Eskişehir'in penaltı beklediği iki pozisyonda tekrarlandı aynı
manzara. Arkadaş anında nasıl düşündüler, nasıl melodi uydurdular inanılır gibi değil.
Mustafa hocanın modifiye
sistemleri belki sahanın belli bölgelerinde onun istediği sonuçları veriyor olabilir ama takım bütünlüğünü bozuyor. İlk golü bulana kadar bölükpörçük oynuyor Beşiktaş. Baskı kuramıyor. Adeta üç bölgede, üç ayrı maç oynanıyor... Savunmacılar ayrı telden çalıyor, ortadakiler ayrı, hücumcular ayrı. Bu taktik anlayış, Eskişehirspor gibi zayıf rakiplere karşı işe yarayabilir ama derbilerde büyük sıkıntı yaratır. Benden uyarması. Evet özetlersek Beşiktaş ikinci yarıda biraz kıpırdayarak kolay kazandığı maçla lig yarışında büyük bir avantaj yakalamış oldu. Kartal, puan kaybeden rakiplerinden kimisiyle arasındaki farkı açtı, kimine iki puan daha yaklaştı. Bir maçla da ancak bu kadar puan kazanılır!
Güven Taner (Star): Üç Puan Ve Öteki Kazanç
Trabzonspor, Ankaraspor,
Sivasspor, Galatasaray, Fenerbahçe ve
Kayseri beraberliklerle ikişer puandan olunca, maçı kazanmak, Beşiktaş'a son beş maçta yitirdiği 7 puandan doğan açığını kapatarak, yeniden zirveye yapışmasını sağlayacaktı. Her maçın önemi vardı; ama bunun ki böyle bir önemdi.
Ve takım sahada tüm ciddiyeti ile işine sarıldı. Delgado bu kez çalışkan, savaşçı ve üretkendi. Ekrem sağda havasını bulmuştu. Takım iyi hücum etti, ama bir sorun vardı. Eskişehir kalecisi İvesa 2.05'lik boyuyla ve önündeki savunma 1.90'lık boy ortalamasıyla, havaya atılmış balığı yakalayan martılar gibi yüksek topları topladılar.
Beşiktaş dün yalnızca üç puan kazandı. Maçın öteki gerçeği takımın, zirvedeki rakiplerinin yitirdiği kadar daha puan kazanmış olması değil, maç kazanacak bir takım kimliği gösterebilmesiydi.