Fortis
Türkiye Kupası’nın çeyrek
final kuralarıyla ilgili dün
Taraf Gazetesinde çıkan haber Kupanın statüsünü tartışmaya açarken,
Milliyet Gazetesinden Ercan
Güven Fortis kurası ‘hileli’ mi?
iddiasını ortaya attı.
İLK ÖNCE KUPANIN STATÜ TARTIŞMASI- TARAF
Daha önce aynı grupta mücadele eden
Fenerbahçe’nin
Bursa,
Antalya’nın ise
Beşiktaş’la eşleşmesi
kupanın statüsünün
komikliğini ortaya koydu. Altı üstü sekiz takımı adam gibi eşleştiremedik ne yazık ki
Fortis
Türkiye Kupası’nda çeyrek final kuraları çekildi. Cümlemize hayırlı olsun.
Buna göre, Fenerbahçe-Bursa
spor,
Galatasaray-
Sivasspor, Antalyaspor-Beşiktaş,
Denizlispor-
Ankaraspor eşleşti. İlk maçlar 28 ocakta, rövanş karşılaşmaları ise 4 şubatta oynanacak.
Beşer takımın dört grupta tek devreli lig usulü olarak kozlarını paylaşmaları sonucunda her grubun ilk ikisi çeyrek final vizesi alıyor. Buraya kadar her şey normal de,
kura çekiminde bir anda Fortis Türkiye Kupası’nın statüsü komik duruma düşüyor. Neden mi?
Biz bu filmi izlemiştik
Aynı grupta mücadele eden
takımlardan Fenerbahçe ile
Bursaspor ve Antalyaspor ile Beşiktaş çeyrek finalde yine buluştu. Biz bu maçları kupada bir defa izlemiştik. En azından yarı finale kadar bu ekiplerin birbirleriyle oynamaması gerekirdi.
Fortis Türkiye Kupası’nın statüsünün benzediği
A haberleri'>UEFA Kupası’nın mevcut durumunda, grup aşamasını lider bitiren takımlar üçüncülerle eşleşirken, ikinciler
Şampiyonlar Ligi’nden gelen grup üçüncüleriyle eşleşiyor. Statüde birincilere ve UEFA Kupası’nda mücadele etmişlere üstünlük tanınıyor.
Buna göre UEFA Kupası’nda grup lideri olan takıma, eşleştiği üçüncüyle ilk maçını deplasmanda oynama avantajı tanınıyor. Yine UEFA Kupası’nda mücadele eden takımlara tanınan üstünlük gereği Şampiyonlar Ligi’nden gelen
Bordeaux ile eşleşen Galatasaray, ilk karşılaşmayı
Fransa’da yapacak.
Boşuna birinci olmayın
Bizim kupamıza gelince... Birincilere hiçbir ayrıcalığın tanınmadığı ortada. Gruplarını lider tamamlayan ekiplerden Galatasaray ile Sivas karşılaşıyor veya Fenerbahçe, Bursa karşısında ilk maçını
İstanbul’da oynamak zorunda kalıyor.
Kura çekiminden en avantajlı çıkan şüphesiz Fenerbahçe. Bakalım sarı-lacivertliler çeyrek asırdır süren özlemini giderebilecek mi? Bu sorunun cevabını bulmadan federasyonun acil bir toplantı yapıp kupanın statüsünü değiştirmesi gerekiyor yoksa Fortis Türkiye Kupası bütün saygınlığını yitirebilir.
Fortis kurası ‘hileli’ mi?
ERCAN GÜVEV- MİLLİYET
Fortis Kupası kurasından “
derbi” çıkmayınca, “Üç büyükler finale mi taşınıyor” gibi bir
komplo teorisi geldi saplandı kafalara.
Sadece kafalara mı; bazı sayfalara bile...
Sevgili ülkemizin yaşadığı süreç hatırlanınca, kimseye kızamıyor insan. Artık “buzağının altında öküz aramak” moda.
Lakin, “bu işte bir tezgah var” şüphesi, iması, fısıltısı ile bitmiyor olay... Fortis Kupası kurasında “hile” yapan, her şeyde yapar!..
Adreste kim var?
Federasyon !
Başkan
Mahmut Özgener’e sordum. “İma ve dedikodulara
yanıt verecek misiniz”?
“Cevap vermek, ciddiye almak demektir” dedi.
Ve komplo teorilerinin Lig’deki devre arasında habersizlikten kaynaklandığını söyledi.
Yeter mi?.. Bence hayır.
Burası Türkiye ve her şahıs her kurum hakkında yapılmış dedikoduyla anılır. Federasyon ya “hile” yapmanın fiziksel olarak imkansızlığını matematiksel olarak anlatacak ya da bir süre sonra “Sen Fortis kurasında da hile yapmıştın” diye karşısına çıkanlara şaşırmayacak.
Maalesef böyle.
Sergen ve Batuhan
Sergen Yalçın, derme çatma bir salıncağın üzerine tünemiş tek başına çocukluğuna uzatmaları oynatıyordu. Şapkayı ters takmıştı kafasına... Galiba ağzında saplı bir
dondurma da vardı. Seyrek sakalı olmasa, çizgi romanlardan fırlamış bir afacan gibiydi.
Yanına yaklaştım ve ilk sorum:
“Sergen senin için şımarık diyorlar, gerçekten öyle misin”!
Şaşırdı tabi...
Henüz 1993 yılındaydık. Yer Fransa’ydı.
Akdeniz Oyunları
şampiyonluğundan az önce, haziran sonu olmalı.
Hem sallandı, hem anlattı şımarık olmadığını.
Kızmamıştı. O da duymuş olmalıydı.
Farklıydı ya... Bir isim koymak lazımdı. Kestirmeden “şımarık” diye damgalanmıştı. Ancak seneler sonra anladık Sergen’in açıksözlülüğü ve tepkiselliğinin “bağımsız bir ruhtan” kaynaklandığını.
Anladık ama asla beğenmedik. Katlandıysak kabul ettiğimizden değil... Süper bir yetenek olmasa çoktan yerdik, lakin bir yandan da muhteşem oynuyordu.
Geçen gün...
Televizyon muhabiri, Batuhan’la
röportaj yapıyordu. İlk soru aynı:
“Batuhan senin için şımarık diyorlar, gerçekten öyle misin”?
Resmen tekerrür ediyordu tarih.
Batuhan,
Mustafa Denizli’ye sallamaktan hiç çekinmiyordu:
“Denizli geldi, Beşiktaş’ta
genç kalmadı. Benimle konuşmadı bile. Milli Takıma yükselmiş genç bir
futbolcuyu 10 dakika oynatıp sonra yok saymak ne anlama gelir?..
Ertuğrul hoca kalsa, ben de Beşiktaş’ta devam edebilirdim. Ben toplam 90 dakika oynadım 1 gol attım. Yarı sezonda 5-6 gol atan ağabeyler çok konuşuluyor oysa. Beşiktaş şampiyon olamaz. 3-4 maçta bir yeniliyoruz çünkü. Denizli hoca sağdakini sola, soldakini sağa alarak düzeltemez”
Açıkçası bu cümleler, Sergen’i bile aştı.
Batuhan’la aynı yaştayken Sergen daha yavaştı.
Yeni bir Sergen yetişiyor diyebiliriz bu durumda. Kafa yapısıyla, özgür konuşmasıyla, hatta ileri gitmesiyle.
Bir Sergen gibi oynarsa Batuhan!..
Sözüm Batuhan’a değil; girişken, agresif, özgüven sahibi gençlerin hepsine... Cesaret iyidir. Lakin bir yandan da iyi futbolcu olmak gerekir lafını yutturabilmek için. Sıradan futbolcu Dünya’nın en doğru tespitini de yapsa hava
civa.
Nasıl ki, süper futbolcunun söz sözlemeye ihtiyacı yoksa, bir kaşını fazla kaldırması şikayetini anlatmaya yetiyorsa...
Önce iş, sonra laf.