'İdeal yönetici' nasıl olmalı?

T ürkiye, hep kavgalarla, gürültülerle, sert tartışmalarla gündemi sürekli meşgul eden yönetici tiplerinden bıktı artık.

'İdeal yönetici' nasıl olmalı?

Şeref tribününde birbirlerine tekme tokat girişecek ve ağza alınmayacak küfürler edecek hale gelen bu insanların yerine ideal bir yönetici tipi hayal ediliyor. Fakat görüş bildiren isimler, bu konuda pek de ümitli değil. Süper Lig’de sezonun ilk yarısı bitti; ama ne yazık ki kavgalar devam ediyor. F.Bahçe ile Futbol Federasyonu arasındaki soğuk savaş gün geçtikçe derinleşiyor. Kulüp başkanları, yöneticiler sert demeçler veriyor, birbirlerini suçlayıcı açıklamalarda bulunuyor. Çok değil, 2 hafta önce A.Gücü’nün cezası nedeniyle İzmir’de oynanan A.Gücü-F.Bahçe maçının sonunu bir hatırlayın. Topluma örnek olması gereken yöneticiler, kameralar önünde kavga ediyor ve alenen küfürleşiyor. Kaygı verici bu tablonun aktörlerinin futbola yön veren insanlar olması işin vahametini iyice artıyor. Maalesef ülkemizde yönetici deyince akla hemen kavgacı, gürültücü tipler geliyor. Kamuoyu nezninde kötü bir imaj edinen yöneticilerin yaptıkları açıkçası ne kendilerine yakışıyor ne de temsil ettikleri kulüplere bir yarar sağlıyor. Özellikle üç büyüklerin başkan ve yöneticilerini ele alırsak şöyle bir tablo ortaya çıkıyor. Zengin işadamları, medya mensupları ve eski siyasetçiler yönetimleri oluşturuyor. Ne ilginçtir ki bu insanların hemen hepsi de konuşmayı çok seviyor. Taraftar baskısı ve başarısızlık gibi nedenler de demeç kirliliğini artırıyor. Yöneticiler, takımın galip geldiği maçtan sonra mikrofonlara centilmenlik çerçevesinde konuşurken, yenilgi üzerine büyük olasılıkla başkalarını suçluyor. Hatta kutuplaşmalarda ve kavgalarda olmadıklarını her platformda tekrarlamaktan çekinmeyen yöneticilerimiz, işine gelmeyen hallerde ağzına geleni söylemekten de geri durmuyor. Kısacası, Türkiye’de kulüp yöneticiliği belli kalıplar içinde icra ediliyor. Yöneticiler, sporu sevdirmek ve daha çok sayıda genci spora kazandırmak yerine vaziyeti idare ediyor ve de oluşan kaos ortamlarından nemalanıyor. İşte, böyle bir ortamda Türk futbolu ideal yönetici tipini arıyor. Bulunur mu bilinmez; ama dileğimiz en kısa zamanda mevcut yönetici tipinin değişmesi. Ahmet Çakır (Zaman Yazarı): Bu düzende iyi yönetici olmaz! İyi bir spor yöneticisini tanımlamaya çalışmak, gereksiz bir yorgunluk olur. Aslında bu konu sadece spor dünyasıyla sınırlı değil. Her şeyin ‘vaziyeti idare etme’ anlayışı üzerine kurulu olduğu bir ‘uydur-kaydır’ düzeninde iyi yöneticiliğin anlamı ve geçerliliği yoktur! Nitekim, kulüplerimizin ve başka kuruluşların çağdaş anlamda iyi yönetici yerine ‘işbitirici’ Şark kurnazlarını, fark edilmemiş Hitler bozuntularını tercih ettiği açıktır. Yakın yıllara kadar bunun, eroinci, hayali ihracaatçı, karaparacı gibi çok daha feci örneklerini de gördük... Olumlu örnekler hiç yok değildir. En başta da Şenes Erzik gösterilebilir. Onun şu anda memleketinde değil, uluslararası bir kuruluşta görev yapıyor oluşu, anlatmaya çalıştığımız gerçeği ortaya koyar gibidir. *** İbrahim Altınsay (Eski yönetici-Radikal yazarı): Yöneticilerin futbolla ilgisi yok! Futbol yöneticiliği dünyanın en zor işlerinden biri. Futbola hep duygusal yönden bakılır. Ama yöneticiler mümkün olduğunca futbolun ruhunu zedelemeden olaya rasyonel bakmak zorundadır. Yani duygu ve mantık birlikte kullanılmalıdır. İdeal başkan veya yönetici, hem kulübünün ruhunu çok iyi bilen hem de futbolu biraz daha ileriye taşıyabilecek vizyona sahip olmalı. Ne var ki Türkiye’de futbol oynanmıyor. Yöneticiler kendi arasında, hakemler, yorumcular ve taraftarlar da kendi arasında maç yapıyor. Biz yöneticileri hep futbolla ilgili zannediyoruz; fakat yanılıyoruz! Bu yüzden de işin içinden bir türlü çıkamıyoruz. *** Mehmet Atalay (Gençlik ve Spor Genel Md.): Ceza alan, yönetici olamayacak Tıpkı federasyonlar gibi protokol tribünlerini de özerk hale getirmek istiyoruz. Protokol tribününün ağırlığını kaldıramayacak kişiler oraya girmemeli, spor kulüplerine yönetici olmamalı. Artık bundan sonra uyarı ve ceza alan hiçbir kişi federasyon başkanı ve kulüp yöneticisi olamayacak. Ayrıca, Avrupa’da ve diğer modern ülkelerde olduğu gibi kulüplere yetki vereceğiz. Kulüpler buraları nasıl şiddetten uzak organize edeceklerse etsinler. *** Günseli Özen Ocakoğlu (Marketing Türkiye Dergisi Genel Yayın Yönetmeni): En önemli liderlik özelliği etik değerlerdir Taraftar takımına bu denli bağlıysa, kulüp yöneticileri de diğer iş alanlarındaki yönetici ve liderlerden daha farklı görevler üsleniyor demektir. Kulüp yöneticilerinin en önemli handikapı, kendilerinin de yöneticisi oldukları takımın fanatiği olmaları. Yani, işin içine duygular da katılıyor. Öyle anlar oluyor ki profesyonel bir görevi yerine getirdiğini unutan kulüp yöneticisi, kendini duygularının akışına bırakıyor. ‘İyi bir kulüp başkanı nasıl olmalı?’ sorusunun yanıtını kitaplardan bulmak mümkün değil. Bunun tanımı; günü yakalayabilen, sezgileri güçlü, hareket kabiliyeti yüksek, zeki ve karizması olan insanlar olabilir. Ama bu çok sıradan bir liderlik tanımı olur. Unutulmaması gereken en önemli liderlik özelliğinin etik değerler olduğunu söylemek sanırım abartı olmaz. Kulüp renkleri uğruna milyonları ardından sürükleyen bir başkanın olmazsa olmazı etik değerler olmalıdır. Aslında sporun spor olmaktan çıktığını hepimiz biliyoruz. Önceleri insan enerjisini yönetmek üzere sahnelenen spor, giderek paranın yönetimiyle de çok yakından ilişkilendirilince çok tercih edilir bir alan oldu; ama diğer yandan riskleri de arttı. Spor, kendi başına anılmaz olup ‘spor endüstrisi’ biçiminde medyada yer bulurken; bunun ardına konulan anlam da değişti. Sayın kulüp başkanları, siz, kendiniz olmanın ötesinde sahip olduğunuz taraftar kitlesinin rol modelisiniz. Diğer endüstrilerde liderler insanların faaliyetlerini yönetirler, oysa ki siz taraftarlarınızın hem dizginlenemez tutkularını hem de önlenemez duygularını yönetiyorsunuz. Unutmayınız ki profesyonel ilişkileri yönetmek kolay ama amatör kalmış takımdaşlık tutkusunu yönetmek çok zordur. Ve yine unutmayınız ki ok yaydan çıkınca kınına geri dönmüyor. Zaman’ın da reklam kampanyasında vurguladığı gibi, toplum olarak tetiklenmeye bu kadar uygun bir ortamdayken kulüp başkanı olmaktan öte özverili bir toplum lideri olmalısınız. Sizden de taraftarın beklediği budur. Çünkü, siz, sadece siz değil, milyonlarca taraftardan oluşan kocaman bir kitlesiniz. Son dönemdeki bazı polemikler İlhan Cavcav (G.Birliği Başkanı)-Aziz Yıldırım (F.Bahçe Başkanı): Son yılların en ilginç polemiklerinden biri. Cavcav her fırsata Aziz Yıldırım’ın Türk futbolundan elini çekmesi gerektiğini söylüyor. Fenerbahçe cephesi ise Cavcav’ı F.Bahçe düşmanlığı yapmakla suçluyor. Hatta geçen sezon Cavcav’ın F.Bahçe’yi terör örgütüne benzetmesi mahkemelik olmuştu. Cemal Aydın (A.Gücü Başkanı)-Mahmut Uslu (F.Bahçe yöneticisi): A.Gücü’nün cezası nedeniyle İzmir’de oynanan maçın ardından Şeref Tribünü’nde küfürlü, vurdulu, kırdılı kavga çıktı. A.Gücü Başkanı Cemal Aydın ve F.Bahçe yöneticisi Mahmut Uslu arasında yaşandığı belirtilen sürtüşme araya girenlerin de katkısıyla iyice büyüdü. Maçın ardından çok sert tepki gösteren ve ‘Tribünde bazı goriller oturuyordu’ diyecek kadar işi ileriye götüren Aydın’a cevap Uslu’dan değil, F.Bahçe Kulübü’nden geldi. Nihat Özdemir (F.Bahçe İkinci Başkanı)-Adnan Polat (G.Saray yöneticisi): Özdemir’in G.Saray’ın Seyrantepe Projesi ile ilgili “Devlet G.Saray’a stat yaparsa biz de 80 milyon dolar isteriz.” açıklamalasına Adnan Polat cevap verdi. Polat, herkesin kendi işine bakmasını isterken, F.Bahçe’nin açıklarını bildiklerini, eğer daha fazla üzlerine gelinirse bunları kamuoyu ile paylaşabileceklerini ifade etti. Nihat Özdemir (F.Bahçe İkinci Başkanı)-İbrahim Hacıosmanoğlu (Trabzonspor İkinci Başkanı)-Fatih Gökşen (G.Saray yöneticisi)-Adnan Polat (G.Saray yöneticisi): Özdemir, F.Bahçe’nin 3-0 kazandığı Palermo maçının ardından karşılaşmayı değerlendirmek yerine Trabzon-F.Bahçe maçını yönetecek Bülent Demirlek’e yüklendi. Özdemir, hakemin maçı, F.Bahçe-G.Saray derbisini dikkate alarak yönetmesini istedi. Hacıosmanoğlu ise Özdemir’in izlediği yolun Türk futboluna hiçbir şey vermeyeceği kaydetti. Gökşen de Özdemir’in sözlerinin ortamı gerdiğini öne sürdü ve ‘Bu hareket taraftarı tahrik eder’ dedi. Polat da Kadıköy’deki derbi sonrasında F.Bahçe’nin Trabzonspor önünde hakemi etkilediğini söyledi. Yıldırım Demirören (Beşiktaş Başkanı)-Medya: Demirören, bir dergiye verdiği röportajda medyanın en az yarısının şarlatan olduğunu söyledi. Bu iddiaya medya dünyasından sert tepkiler geldi. Tahir Kıran (Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi)-F.Bahçe: “F.Bahçe şampiyon olamaz”, “Aziz Yıldırım geçen sezon G.Saray’ın rakiplerine beraberlik için 250 bin YTL, galibiyet için de 500 bin YTL teşvik primi dağıtıyordu” şeklindeki bazı sözleri medyada yayınlanan Tahir Kıran, üyesi olduğu F.Bahçe’den kesin olarak ihraç edildi. Adnan Polat (G.Saray yöneticisi) -F.Bahçe: F.Bahçe ile oynanan derbinin ardından yaşanan olaylarla ilgili olarak, “F.Bahçe’ye 5 maç ceza verilmezse biz de gereken tepkiyi Futbol Federasyonu’na koyarız. En çok bağıran, en çok taciz eden kazanıyorsa, yöntemleri oysa biz de o yönteme döneriz. O yöntemlere dönmeyi de çok iyi bildiğimizi söyleyebilirim.” sözlerini kullanan Polat’a, 3 maç ceza alan F.Bahçe cephesi ateş püskürdü. ZAMAN-SPORVİZYON
<< Önceki Haber 'İdeal yönetici' nasıl olmalı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER