İşte
Ali Aydın'ın değerlendirmesi
Hakemler sahipsiz kaldı, lig bu MHK ile zor biter
FIFA kokartlı
Selçuk Dereli,
hakemliği bıraktığını açıkladı. Dereli, '22 yıldır onurlu bir şekilde sürdürdüğüm hakemlik yaşamımı, gördüğüm lüzum üzerine sonlandırmış bulunuyorum.' dedi.
Turkcell Süper Lig'de ilk yarı, tehir ya da
tatil maçı olmadan tamamlandı. İlk devrede
futbolun her birimi, kendi bünyesindeki sorumlulukları ve görevlerini ifâ ederken çoğu zaman büyük tepkilerin hedefi haline geldi. Bazen haksız eleştiriler, kimi zaman hak ettiği övgüleri aldılar.
Hiç kuşkusuz ilk yarıya, Kulüpler Birliği'nin
Merkez Hakem Kurulu (MHK) ile ilgili açıklaması damgasını vurdu. Birlik, 15. haftada oynanan
Eskişehir-
Fenerbahçe maçı sonrası 9 Aralık'ta toplandı. Ardından birliğin başkan vekili Göksel Gümüşdağ'ın
basın açıklaması geldi. Gümüşdağ, "Kulüpler, MHK'dan memnuniyetsizlikleri ve bu konudaki güvensizlikleri konusunda fikir birliğine varmışlardır." diyerek bir sonraki görüşmeye
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı'nı (TFF) davet etti. TFF Başkanı da ertesi gün karşılık verdi: "Bir derdiniz varsa siz gelin." Gereksiz güç gösterisi sonunda, ertesi haftaki toplantı, bilinmez bir sebeple (herkesin tahminleriyle eşdeğer!) ileriki bir tarihe ertelendi. Gelinen bu nokta, iplerin koptuğunun net fotoğraftıydı. Ardından gelen zoraki gülümsemelere aldanmamak lazım.
Bugüne kadar bu hususta yorum yapmamış veya görüş bildirmekten özellikle kaçınmıştık. Bunun temel sebebi, liglerde ilk yarının bitmemesi ve
Ziraat Türkiye Kupası'nda grupların ilk maçlarının henüz oynanmamasıydı. Bu süre zarfında MHK'nın duruş şeklinin ne olacağını merak ediyorduk. Kulüpler Birliği'nden çıkan ilginç açıklamadan sonra
Oğuz Sarvan MHK'sından beklenen,
istifalarını TFF Başkanlığı'na sunmalarıydı. Futbolun sahipleri,
Oğuz Sarvan ve ekibini 'güvensiz olarak görmüş, bunu açıkça kamuoyuyla paylaşmıştı. Bugüne kadar istifa edilmemesi, kimseyi şaşırtmadı. Asıl şaşırtıcı olan, kulüplerin istemediği isimlere maç vermeyen, hakemlik kariyerlerini bitiren ve onların arkasında duramayanların sıra kendilerine geldiğinde başlarını kuma gömmesi...
MERKEZ HAKEM KURULU, KULÜPLERİN ESİRİ OLDU
Her zamanki gibi sessiz kalmayı
tercih edip fırtınanın dinmesini bekliyorlar. Bilemiyor, belki de göremiyorlar yerle bir olduklarını. Artık orada kalamayacaklarından, tek taraflı olan 'istifa' müessesesini devreye sokup kaybettiklerini yeniden kazanma şanslarını tepiyorlar. Herhalde bu gücü kaybetmek istemiyorlar. Şurası bir gerçek ki MHK,
Selçuk Dereli'nin istifa etmesiyle kendilerine göre (aslında olmayan) son şansı yakaladı. Büyük ihtimalle son kozlarını, Dereli'nin en büyük muhalifi olan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'a karşı kullanacaklar. Muhtemelen, "Aziz Başkan, dediğinizi yaptık. Yıllardan beri istemediğiniz Selçuk Dereli'ye, sizi çok sevdiğimizden düdüğü bıraktırdık." diyeceklerdir. Peşinden de belki, "Başka bir arzunuz var mı?" diye soracaklardır. Yani
vakit kazanmak isteyecekler. İşin buralara kadar gelmesine yol açan ise MHK'nın
adaletsiz atamaları, kulüplerin esiri olma yolundaki adımları sonucu yanlış icraatlarının şekillenmeye ve sahalarda net şekilde görülmeye başlamasıdır. Önceleri bu işi bilenlerin, devamında
hakemlerin, sonrasında kulüplerin güvensizliğini kazanmasına yol açan eşitsiz uygulamalar herkesin canını yaktı.
Biz, gelinen noktanın sinyallerini, sezonun 5. haftası bittiğinde 17
Eylül tarihli nüshamızda, 'Hakemler mi başarısız yoksa MHK mı basiretsiz?' başlığıyla okurlarımıza sunmuştuk. MHK'nın başarısızlığının sebeplerini ve hakemlerdeki sorunları irdeleyerek gidişatın iyi olmadığını örneklerle aktarmış ve 'Ortada büyük bir güven sorunu var' diye eklemiştik.
Güven sorununa özellikle dikkat çekmiştik. 12. hafta sonunda herkesin ortak; ancak dillendiremediği duygusunu manşetten 'MHK Türk futbolunu ikiye böldü' şeklinde sunduk. Bu yazımızın ana teması, ilk düşüncelerimizin üzerinden yaklaşık 2 ay geçmesine rağmen, yanlışlıkların inatla ve artarak devam etmesiydi. Her
takım adalet aramaya başlamış, kendi lehlerine yanlış karar verilenlerin dahi MHK'ya inançları son bulmuştu. 13 Kasım'da yayımlanan söz konusu manşetimizde, "Türk futboluyla kimsenin oynamaya hakkı yok." diye uyarmıştık. Nitekim tespitlerimizle otorite boşluğunun, büyük sorunlara sebep olduğu gerçeği görülüp tahlil edildi. Manşetimizden 25 gün sonra Kulüpler Birliği'nden yapılan, "Oğuz Sarvan MHK'sına güvenmiyoruz." açıklaması, sözün bittiği yer oldu.
Selçuk Dereli'nin istifası, MHK'ya inancını ve güvenini zaten yitirmiş olan hakem camiasını, "Bize ne zaman sıra gelecek?" korkusuyla yaşamaya mahkûm etti. Bu noktanın altını çizmekte fayda var. Mevcut MHK'nın göreve devam etmesi, ikinci yarıda zorlaşacak ligde, telafisi imkânsız sorunlara yol açacaktır. Çünkü hakemler gözden çıkarılanlar listesine girmemek için hem
beyin olarak rahat olmayacak hem de sıkıntılı ve stresli maçlar yönetmek zorunda kalacak. Bu da büyük hatalar yapmalarını beraberinde getirecek. '3 büyük'ler ve canlı yayınlanan karşılaşmaları almak isteyen hakemler, bu MHK görevde olduğu takdirde '3 büyük' takımın maçlarının kendilerine verilmemesi için dua edecek. Gelinen noktada; TFF Başkanı
Mahmut Özgener ve
yönetim kurulu, MHK konusunda çok hassas düşünerek karar vermeli. Sözün, kulüpler ve hakemlerin vicdanında bitirildiği yerde, ağabeyi ya da arkadaşı Oğuz Sarvan'ı mı yoksa Türk futbolunu mu tercih edecek, bu ayrımı çok iyi yapmalı. Mevcut MHK ile devam edip yöneticisine inancı kalmayan hakemlerden başarı beklenmesi zaten hayâl olur. Ancak hakemlik yapmayanların hakemlerin şu an içerisinde bulunduğu durumu bilmesine imkân yok. Bunu hiçbir şeyden haberi olmayan masumane hakemler için söylediğimizin altını çizmek isterim.
Görevdeki MHK'nın devam etmesiyle birilerine taviz verileceği kanısı ağırlık kazanacak. Kaldı ki hakemlerden soyunma odası koridorlarında yollarının kesilerek
hesap sorulmak istenmesi, gidişatın ne kadar sıkıntılı boyutlara geldiğinin açık bir işaretidir. Asıl ilginç olanı, MHK yanlısı bazı ağabeyler, bunları iyi bildikleri halde, Kulüpler Birliği'nin açıklamasından sonra, Oğuz Sarvan'ı
savunma ihtiyacı hissetti. Savunma dayanakları da 'iyi insan' söylemi oldu. Sorun, MHK'yı yönetenlerin iyi insan olup olmamaları değil, hakemlik camiasına, dolayısıyla Türk futboluna ne verip veremedikleri.
Sorun saha içinde değil, dışında!
Kulüpler Birliği'nin 9 Aralık'taki açıklamasına yeniden göz gezdirmek gerekiyor. 1. TFF, futbolu iyi yönetmiyor. 2. Disiplin, Tahkim ve MHK'ya ve kurullarına güvenmiyoruz. 3. Hakem atamaları,
Ufuk Özerten, Ahmet Güvener ve Oğuz Sarvan üçlüsünce yapılıyor, diğer üyeler dışlanıyor. 4. Bu hakemleri maçlarımızda istemiyoruz. Vurgulamak istediğim; TFF ve MHK'nın futbolu iyi yönetmediklerini Kulüpler Birliği'nin söylemesi. Atama yapan 3 kişi ile kulüpler, 'istenmeyen hakemler' listesini yapmışlar demek ki. Gizli kapılar arkasında, hakemlerin ipleri çekilmiş. Kim tarafından? TFF ve MHK... Hadi gözünüz aydın, Selçuk Dereli de düdüğünü astı.
Hakemlere, bu MHK'ya neden güvenmesi gerektiğini izah edebilir misiniz? Ya da eğer hakem ataması, Kulüpler Birliği'ne göre; TFF Yönetim Kurulu üyesi
Ufuk Özerten, TFF Genel Sekreteri Ahmet Güvener ve MHK Başkanı Oğuz Sarvan yapıyorsa (etiketlere dikkat edin!) diğer MHK üyeleri neden suskun kalıyor dersiniz? Şimdi anlıyor musunuz, raporlar neden değişiyor? Hakemler neden kurallara göre değil, kafalarına göre maç yönetiyor.? Çünkü hakemi değiştirmeye çalışıyorlar. Onların dik durmasını değil, eğilmesini bekliyor, kendilerine biat etmelerini istiyorlar. Bu kadar alışverişin! içinde, hiçbir şeyden haberi olmayan hakem, kime güvenecek? Hakkını kime karşı, nerede arayacak? Sonuç olarak; hakemlerin ilk yarıdaki başarısızlığını kimse sahada aramamalı. Her şey saha dışında. Kafası bulanık hakemlerin arkasında hiç kimsesi yok. Hakemin yöneticisine güveni, bakışı kayboldu. Her zaman tedirgin. "Kime
selam versem, kimden kaçsam?" diye ikilemde. Korkularla yaşayan hakem, geleceğinin yöneticinin iki dudağı arasından çıkmasını bekliyor. Adalet dağıtması beklenen hakem, adalet bekliyor! İşte bütün mesele bu...